wondaeyo: bugün olanlara inanamayacaksın.
onu gördüm, yanında bir kız vardı.
juneyaa: geri mi dönmüş?
bir daha buralara yolunun düşeceğini sanmıyordum.
ardında kırılmadık parça bırakmadı giderken.
wondaeyo: uzun zamandır aklımdan bile geçmemişti.
çok hazırlıksız yakalandım.
değişmiş.
juneyaa: konuştunuz mu hiç?
wondaeyo: bir süre baktım uzaktan.
nasıl desem,
artık gözlerinden alevler fırlamıyor gibi,
bakışları sakinleşmiş.
beni fark etti, gülümsedi.
ayağa kalkar gibi oldu.
yanıma gelmesini istemedim.
arkamı dönüp uzaklaştım.
juneyaa: iyi mi yaptın emin olamıyorum.
içindekileri dökme fırsatın olmadı hiç.
belki konuşsanız iyi gelirdi sana.
wondaeyo: june,
içimde bir şey kalmadı benim.
nefret de etmiyorum.
sadece şaşırdım.
juneyaa: en azından merak ettiğine ben eminim.
ki, ben de ediyorum açıkcası.
wondaeyo: bu zamana kadar ondan haber almadan da güzelce yaşadım.
juneyaa: hm.
wondaeyo: tamam, belki başta kötüydü ama toparladım en azından.
şimdi içimde ölenler zombi olup karşıma çıksın istemiyorum.
juneyaa: anladım,
korkuyorsun.
wondaeyo: bravo,
mükemmel açıklamalarımdan bunu çıkardın yani.
her geçen gün beni kendine daha da hayran bırakıyorsun.
juneyaa: korkuyu direkt olumsuz yorumlamasan keşke.
korku güzeldir, insanı güvende tutar.
wondaeyo: seninle iddialaşırsam masal anlatacaksın biliyorum.
o yüzden onu bunu bırakalım,
geçen hafta sözünü verdiğin yemeği şimdi yiyelim.
juneyaa: beni hep en meşgul anlarımda sıkıştırıyorsun jiwon.
wondaeyo: sen her boş anında bana koştuğun için benim sıkıştırmalarımda meşgul oluyorsun.
hem ben biliyorum senin meşguliyetini.
yorumsuz bırakacağım şimdilik.
arabayla gelme, bugün biraz içelim.
juneyaa: olur,
bugün biraz içelim.