if you

14 3 3
                                    

juneyaa: korkak seni.

wondaeyo: pardon, neden korkak oldum şimdi?

juneyaa: gerçekten öpeceksin sanmıştım ben de.

wondaeyo: yalancıktan mı öptüm ben?

juneyaa: yanağımdan öptün jiwon.

wondaeyo: beğenmediysen ver öpücüğümü geri.

nerenden öpeceğimle ilgili bir bilgi vermedim,

hanbin’e de sana da.

juneyaa: öyle mi?

ben gidip vereyim o zaman bu bilgiyi.

wondaeyo: küçük sırrımızı kimseyle paylaşmamıza gerek yok değil mi?

wondaeyo sent a photo

juneyaa: öpücük atma bana.

oyuncu olmuşsun iyice.

wondaeyo: gerçekten öpmemi mi istiyordun?

juneyaa: ben öyle mi dedim?

kandırıldığımı beyan ediyorum  sadece.

wondaeyo: bu kadar içinde kalacağını bilsem öpüverirdim.

dudağıma mı yapışacak?

juneyaa: başladın yine.

kandırıkçı.

arkadaşın öper beni.

hissediyorum yakın zamanda yazacak bana.

wondaeyo: jinhwan şu hallerini görse gözünün ucuyla sana bakar mıydı acaba tekrar?

juneyaa: daha farklı şeyler yapabilirdi evet.

şimdi gelelim asıl konumuza.

görüşecek misin hanbin’le?

wondaeyo: öncelikle,

hanbin hiçbir zaman bizim asıl konumuz değil.

juneyaa: evet, evet.

asıl konumuz yaşanamayan tutkulu öpüşmemiz.

geri dönelim oraya.

senin için nemlendirici sürdüm.

juneyaa sent a photo

wondaeyo: hanbin diyorduk.

görüşmeyeceğim, neden görüşeyim?

juneyaa: üzüyorsun beni,

dudaklarımı da.

wondaeyo: görüşeyim mi diyorsun yani anlamadım.

juneyaa: sen bilirsin,

ben patlamış mısırımı alır olanları izlerim anca.

wondaeyo: boğazında kalır umarım.

juneyaa: acaba hanbin neden hep benim senden hoşlandığımı düşündü?

senin benden hoşlanman daha akla yatkın bir seçenek.

wondaeyo: bilmem,

acaba sevgilisi olduğum için olabilir mi june?

juneyaa: bu birinin benden hoşlanmasına engel teşkil etmez bence.

wondaeyo: daha az kendini beğenmiş olsan hak verirdim.

juneyaa: dürüst ol,

hiç benden hoşlandığın olmadı mı?

ya da acaba dediğin?

wondaeyo: cevabımın egonu sarsmasını istemem.

merak ettiğine emin misin? :)

juneyaa: cevabının hayır olmadığına çok eminim.

wondaeyo: öz güveninin yarısı bende olsaydı hanbin’in beni bu kadar üzmesine izin verir miydim acaba?

juneyaa: her şey güzelken fazla bağlandığın için böyle oldu,

öz güveninin eksik olmasıyla alakası yok.

onun korkak olmanla alakası var.

wondaeyo: pislik.

yine de itiraf etmenin zamanı geldi,

birinci sınıfın başlarında hoşlanmıştım senden.

sonra arkadaş olduk,

pislik olduğunu öğrendim.

juneyaa: ayıp olmuyor mu biraz?

yine de arkadaşlarıma karşı pislik olmadım hiç.

sana da, hanbin’e de.

wondaeyo: bana pek öyle gelmedi.

juneyaa: ah bir bilsen,

çok şaşırırsın ne kadar fedakar olduğuma,

joey tribbiani kaderim varmış.

wondaeyo: bilmek istiyor muyum peki?

juneyaa: şimdilik hayır.

demek beni önceden gözüne kestirmiştin.

ben de gerçekten ödevinde yardıma ihtiyacın var sandım.

wondaeyo: sanki sen yardımsever kişiliğine karşı koyamayıp yardım ettin.

telefonda halledebileceğimiz ufak detaylar için buluşmaya çağırdın her seferinde.

juneyaa: seni hanbin’le tanıştırmamış olsam şimdi nasıl olurduk acaba?

wondaeyo: belki birkaç ay daha görüşüp yollarımıza ayrılırdık herhalde.

hanbin’e dolaylı yoldan minnettar kaldım böyle düşününce.

juneyaa: konu bu noktaya vardıysa uyku saatimiz gelmiş demektir.

hanbin’le görüşme.

iyi geceler.

wondaeyo: iyi geceler.

nightcap // junbob/doublebHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin