kimbin: seni de görmek güzeldi.
juneyaa: aranızda hep daha zeki olanın sen olduğunu düşünmüşümdür.
beni yanıltmıyorsun.
nasıl fark ettin?
kimbin: hadi ama june..
gözetlemenin bazı kuralları vardır.
konuşmayı mı duymak istiyorsun, olanları mı görmek istiyorsun,
birini seçmezsen elbet göze batarsın.
juneyaa: unutmuşum senin uzmanlık alanın oduğunu.
zamanında jiwon'la benim masamın hayaleti sen olurdun.
ben de sesimi çıkarmazdım.
kimbin: artık o adam olmadığımı söylesem ne değişir bilmiyorum.
juneyaa: hiçbir şey.
jiwon için de değişen pek bir şey olmayacak.
kendini anlatmak için bu kadar yorulmasaydın keşke.
atlatabildi seni,
şaşırtıcı bir şekilde.
kimbin: sen atlatamamışsın ama sanırım.
jiwon'a kıyasla söyleyecek daha çok şeyin var.
juneyaa: gittikten sonraki halini görseydin aynaya bile bakamazdın.
kimbin: benden sonra çok iyiymiş gibi konuştu bu akşam.
öyle olmadığını biliyorum elbette,
küstah davranmak istemediğim için özür dilemekle yetindim.
juneyaa: dilemen gereken başka özürler de yok mu?
kimbin: bu ne demek?
juneyaa: yarı yolda bıraktığın,
kırdığın, zarar verdiğin tek kişi jwon değil.
ben senin arkadaşındım.
en azından öyle sanıyordum.
kimbin: özür dilerim june.
duymam gereken özürler de yok mu?
juneyaa: değiştiğini sandığın kadar değişmemişsin.
her neyse, seni görmek de fena değildi.
ne zaman gidiyorsun?
kimbin: emin değilim gideceğime.
juneyaa: hayatımızda kalma planın yoksa fark etmez.
kimbin: emin değilim.
juneyaa: biliyor musun, jiwon gelmeyecekti bu gece.
ben söyledim seninle görüşmesini.
kapanışa ihtiyacınız vardı çünkü.
kimbin: çok büyük yanlışlarım oldu.
çoğu geri dönüşü olmayan, affedilemez yaralar bıraktı.
ama tek bir konuda hep haklıydım.
paranoyak olmakla suçlandım,
belki bir noktaya kadar onda da haklılık payınız vardır.
yine de eminim ki;
jiwon senin için hep arkadaştan fazlasıydı.
hala kendini kandırıyorsan da lütfen devam et.
böylesi benim için daha iyi.
juneyaa: haklısın.
artık kandırmayacağım.
