Şarkı: The Neighbourhood || Sweater Weather
Derin, güçlü bir nefes ciğerlerimi doldururken göz kapaklarım hafifçe titreyerek açtım ve elimdeki tepsi ile az önce siparişlerini aldığım masaya doğru ilerledim.
"2 espresso shot, 1 tane cheesecake."
Dedim ve siparişleri masanın üzerine bırakıp kasanın oradan mutfağın arka tarafına geçtim.
Ellerim ve ayaklarım titremeye başladığında mutfak bölümünde tek başına olduğumu bilerek sırtımı kapıya yasladım ve beyaz gömleğimden iki düğme açarak rahatlamaya çalıştım.
Mutfak üstüme doğru gelmeye başlamıştı ve yorucu bir günün ardından kendimi güçlükle mutfağa atabilmiştim.
Neyseki mesaimin bitiş saatini doldurmuştum ve üzerimdeki siyah önlüğü çıkarıp savurarak mutfak tezgahına fırlattım. Ardından çalışan odasına ilerleyip siyah şişme montumu ve siyah beremi takarak odadan çıktım.
Mutfağa tekrar giriş yaptığımda Melek'le karşılaştım. Günün yoğun olduğunu terlemiş boynu ve dağılmış saçları tek kelime etmeden açıklıyordu zaten.
Yorulmasına aldırış etmeden içtenlikle gülümseyerek konuştu.
"Keşke senin yerinde olsam."
Dudaklarını büktü ve bana bakarken kilerden Aras çıktı ve kahverengi saçlarını geriye yatırarak az önce Melek'i duyduğunu belli ederek konuştu.
"Sen çalışmaya mahkumsun köle."
Dedi, ardından bana dönerek konuşmaya başladı.
"Bugün iyi gibi görünmüyordun, eve tek başına gidebilecek misin?"
"Teşekkür ederim, iyiyim."
Ardından cevap vermesini beklemeden hızlıca mutfak bölümünden çıkıp kafenin dışına çıkarken kendimi soğuğun kollarına teslim ettim.
Gözlerimi yavaşça kapatırken adımlarım yavaşlamıştı. Montumun fermuarını aşağıya indirip soğuk havanın içeri girmesine izin verdim.
Dışarıda kuru bir soğuk vardı bu da kar yağışının geceye doğru yağacağının belirtisiydi. Kafeye fazla uzakta olayan evime doğru ağır adımlarla ilerlerken siyah montumun cebinden cep telefonumu çıkardım.
Bildirim paneli boştu, arama yerine girip ev arkadaşım olan Melisa'yı aradım. Telefon 4. çalışın ortasında meşgula alınmasıyla kısa bir süre sonra telefonuma kısa bir mesaj geldi.
"Acil çok yoğun, müsait değilim."
Mesajı okuduktan sonra telefonumu montumun cebine geri itip anahtarları çıkardım ve dış kapının kilidini açtım.
Apartmanın sıcak havası yüzüme çarparken asansöre doğru ilerleyip zemin katta bulunan asansöre bindim. Asansörün aynasından kendime baktığımda, yanaklarım ve burnumun soğuk yüzünden kızardığını fark ettim.
Asansör 5. Katta durduğunda kendimi kabinden dışarı atıp kapının önüne geldim. Kaşlarım hafifçe çatıldığında ayakkabılarımı çıkarmak için eğildiğim yerden yavaşça doğruldum ve kapıyı açtım. Siyah postallarımla içeriye doğru bir adım attığımda oturma odasının ışığının açık olduğunu gördüm.
Askılıktan hızlıca şemsiyeyi alıp oraya doğru ilerlediğimde elimdeki şemsiyeye pek de güvenmediğim açıktı.
Yavaş adımlarla oturma odasına girdiğimde başından beri evin içinde farklılık olduğu aşikardı. Oturma odasında siyah takım elbiseli iki tane iri yarılı adam gördüğümde, adamların beni fark etmesiyle üzerime saldırması bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZÂ
Teen FictionDiğer insanlara göre üstün zekası olan Alin bir grubun üyesi olacağından habersiz yaşamaktadır. Fakat bu üyelik Alin'nin pek de isteğiyle gerçekleşmemektedir. Çıkacağı bu zorlu yolda feda edeceklerine razı mı gelmeli yoksa baş kaldırıp bir yolunu bu...