3: love letter

103 19 15
                                    

"Nereye bakıyorsun öyle Kai?"

Huening Kai basketbol maçı provalarını sürekli seyirci olarak izleyenlerden birisiydi. Elbette sebebi buradaki izleyicilerin çoğuyla aynıydı, o da hoşlandığın kişiyi en iyi haliyle izlemek.

Ama bu sefer gözleri hoşlandığı kişi üzerinde değildi de dün mesaj attığı kişideydi. Mesajına hala cevap vermemişti görmesine rağmen. Gerçi ne cevap bekliyordu ki zaten? 'tamam ya sorun değil hiç' ya da 'bunu nasıl yaparsın bana!!' gibi bir tepki mi? Hayır tabiiki beklediği bu olmamalıydı.

Ama biraz da olsa kızmasını istemişti. 'dolapları karıştıracak kadar salak mısın?' gibi bir şey belki.

Öğlen arasına kadar birkaç kez karşılaştıkları olmuştu. Ama Taehyun, ona bakmamakta ısrarcıydı sanki. Göz göze gelseler bile anında gözlerini kaçırmıştı. Mahcup hissediyordu. Bu yüzden onu izliyordu. Sebebi tamamen buydu.
Ve Taehyun yüz yüze konuşmayı, bir özrü hak ediyordu. Kai bunu yapacaktı. Yapacaktı yapmasına ama bir an bile boş kalmıyordı. Teneffüslerde ya kütüphaneye ışınlanıyordu ya da basketbol sahasına.

Onu ilk defa dikkatli bir şekilde izleyince basketbolda ne kadar iyi olduğunu da fark etmişti. Bu zamana kadar hep Jaechan'ı izlediğinden mi bilinmez, onu en iyisi sanardı. Ama bu sporda daha iyisi vardı, o da Taehyun'du. Tüm takımın ona olan saygısı gözle görülür bir şeydi. Ama Kai bunu fark etmeyecek kadar gözünü hoşlandığı kişiyle boyamış olmalıydı.

Tek sorun popüleritesinin az olmasıydı. Sadece Beomgyu ile takıldığını görürdü. Yalnız birine benziyordu.
Yalnızdı tabii ama bu ona ilgisi olan kişilerin olmadığını göstermezdi. Kızlar arasında da popüler sayılırdı. Birkaç kişinin ona hayran hayran baktığını fark etmişti. Buna neden dikkat ettiğini bile bilmiyordu Kai.

Sonuçta, gözlemlerine göre başarılı bir sporcu, zeki ve yakışıklı birisiydi.

Düşüncelerini aklından uzaklaştırıp maç bittikten sonra hemen seyirci kısmından ayrılıp onun peşinden gitmişti. Soyunma odasına kadar takip edince biraz sapık gibi hissetmişti. Ama bu andan başka konuşmak için şansı olmayabilirdi.
Çünkü hemen ortadan kayboluveriyordu!

Anlık bir dürtüyle "Kang Taehyun!" diye bağırdığında olduğu yerde ikisi de kalakalmıştı. Sesinin bu kadar yüksek çıkmasını Kai de beklemiyordu. Odadaki birkaç kişi anlam veremeyen bakışlar atmıştı.

Taehyun kaşlarını hafifçe çatarak arkasına döndüğünde göz göze gelmişlerdi. Ona sorgular bir ifadeyle bakıyordu. Az önceki maçtan dolayı olmalı, nefes nefese ve yorgun görünüyordu.

Kai ona doğru emin adımlarla yaklaştı. Sonuçta bir kere kafasına koymuştu konuşmayı, yapacaktı.

"Selam."
"Selam?"
"Naber? dur hayır bunu sormayacaktım. Yani tabii naber diye sormak isterdim ama şuan daha önemli bir mesele var. evet." Kai daha baştan çuvalladığını fark etmiş ama birazcık geç olmuştu. "Özür dilemek için gelmiştim. Yüz yüze."

Taehyun cevap vermemişti. Onun yerine arkasını dönüp gittiğinde Kai aşırı üzülmüştü. En azından yüz yüzeyken cevap veremez miydi?

Fakat sonra hiç beklemediği bir anda Taehyun'un geri döndüğünü görmüştü. Elindeki mektupla...

Tam önüne gelip duraksadığında elindeki mektubu Kai'ye uzatmıştı. "Sana aitti." diye belirtmişti ardından. "Bir dahakine de lütfen mektubun başında 'basketbolun en iyisine' diye betimlemek yerine isim ver."

Kai yutkundu ve gözlerini kaçırmıştı. Utanmıştı. Üst üste bu kadar hata yapması akıl alacak iş değildi. Sanki evren bilerek hata yapmasını istiyormuş gibiydi.
"Üzgünüm."

two birds on a wire | tyunningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin