everything is not fine,,

172 16 5
                                    




tüm sesler boğuk gelmeye başlıyor bana artık, özellikle senin yokluğunda. her saniye seni düşünmek istiyor beynim ama bir yandan da şüpheli hissediyorum bana son dediklerin yüzünden. neyi bilmem gerektiğini bilmiyordum ve ne zaman düşünsem kendi içimde kendimle savaş veriyor gibi hissediyordum.

sana soramıyordum da neden böyle dediğini, korkuyordum beni terslersin diye öyle biri değildin belki ama ben korkuyordum. her şeyden korkuyorum aslında.

haklısın, bu aralar cidden her şeyden korkuyordum hayatim benimle oynuyormuş gibi geliyordu ne zaman sona yaklaşsam bana bunu hissettiriyordu ve sona geldiğimde tekrar bastan başlıyordum. en çok da bundan korkuyordum, her şeyi bastan başlamaktan. yeniden ve her defasında. bu döngüde değişen tek şeyin zaman olması ise bende gerçekten büyük yaralar açıyordu. kendi içimde çokça karmaşaya sokuyordu beni, ne istediğime karar veremiyordum her şeyden sıkılmıştım. yolumu bulamıyordum.

ama sen jongseong, benim bu dünyadaki tek pusulamsın. evet gerçekten diyorum, bana doğru gelen tek şey, yolumu bulmamı sağlayan tek kişisin, seni her defasında yanımda tutmak istiyorum o kadar gitme, bırakma istiyorum ki beni. bencilce ama dürüst düşüncelerim bunlar alıkoyamıyorum kendimi, biliyorum çünkü sen olmazsan kaybolacağım, korkacağım ve tekrar basa döneceğim. her şeyi çok iyi hayal edebiliyorum jongseong, eğer bazı şeyleri düzene sokmazsam, bütün hayatim tekrar basa saracaktı ve belki de bir daha bana yol gösterebilecek pusulamı bulamayacaktım. o yüzden ne olur bırakma beni olur mu? sadece her zaman beni yanında tut.

kütüphanede konuşmamızın ve jake hyungun bizi(?) görmezden geldiği günden beri üç gün geçmişti. her şey normaldi aslında bu üç gün sabah okula geliyordum seninle otomatların bulunduğu alanda konuşuyor daha sonra derslere giriyor tekrar okulun kütüphanesinde takılıyorduk ve günün sonunda tekrar seninleydim. bu üç gün cidden cennet gibi geçiyordu benim için. stres yok; akımı karıştıran fikirler ya da başımı ağrıtan, susmayan sesler. tek düşündüğüm sen oluyordun ve yaşadığımız o an.

uzun suredir hyunglarımla da görüşmüyordum aslında umurlarında olaydım belki de koridorda karşılaştığımızda beni görmezden gelmezlerdi. ya da belki de ben sadece öyle hissediyorumdur belki de artık onlar için özel birisi değildim, kim bilir belki de artık benden hoşlanmıyorlar bile?

tekrardan kendimi huzursuz hissetmeye başladığımda sen çoktan sınıf kapısından içeri girmiştin bile. her defasında böyle oluyordu iste yanımdan ayrıldığında iç dünyama geri donuyordum kendimi tekrardan kotu ve güvensiz hissediyordum.

gözlerimi kapadım ve seninle vakit geçirdiğimiz anları düşündüm böylece susmayan sesleri azaltmak daha kolay oluyordu. sadece anımıza ve o an hissettiğim duygulara odaklanıyordum çünkü, fark etmiştim ki tek seninle olan anılarım güzelmiş. her neyse.

bugün jake hyung ile konuşacaktım artık bir şeyleri bilmem gerekiyordu, aklımdaki bütün merak ettiğim soruları soracaktım ona. neden her konudan geri kaldığımı, jongseong ile aralarında ne olduğunu ve en önemlisi beni neden bu kadar boşladıklarını.

belki de benim hatamdı onlara göre ama iki tarafta adim atmadığı sürece ne anlamı vardı ki? bir şeyleri düzeltmek zorundaydım onlara ihtiyacım vardı çünkü. tüm her şeyimi, sırlarımı, yaşadığım korkunç anılarımı, travmalarımı her şeyi onlar biliyordu onlarla paylaşmıştım hepsini. ne diye boşluyorlardı ki beni simdi?

ineffable | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin