Jungkook masadan gittikten sonra Taehyungla bir güzel sohbet edip kahvaltı yapmıştık. Daha sonrasında masayı topladık. Bulaşıkları yıkamaya başlıyordumki Taehyung yardımcı kadının yapacağını söylemişti.
Hafta sonu olduğu için rahattık okul yoktu.
Şimdide onun odasında o sevgilisiyle konuşurken bende telefonla ilgileniyordum. Ahh işte Taehyung...
Tüm gün Jin'le kavga eder ama bir saat geçmemiş yeniden barışırlar. Artık alışmıştım onların bu hallerine. Hoseokta onların tam tersiydi. Onunda sevgilisi Yoongi hyung her ne kadar soğuk ve sert görünsede Hoseoka karşı çok narindi. Onları seviyordum. Çünki yek ailem onlar benim. Tek arkadaşlarımdı.
Kafama atılan yastıkla düşüncelerimden anca sıyrılmıştım. "Ne düşünüyorsun sen?" Taenin sorusuyla ona döndüm. Dudağımı büzerek "Hiç dalmışım öyle." Dedim. "Abimin yazdı şimdi sabah işi çıktığı için apar topar kalkmış bir şey söylememiş bize o yüzden telafi edeceğini söyledi."
Kafamı salladım. "Taehyung ben artık gideyim zaten derslerim var bir sürü."
"Ya hayırr nolur biraz daha kal.~"
"Yarın zaten görüşücez bu kadar dramaya bağlama." Dedim gülerek.
Ayakkabılarımıda giyinip çıkmıştım evden. Zaten ev yakın olduğu için yavaş yavaş gidiyordum taaki sakarlığım tutana kadar. Ayağıma takılan taşla dengemi kaybedip yere düşmüştüm. Ve lanet olası galiba bileğim burkulmuştu. Fazla acıyordu.
Önümde duran çift ayakla başımı kaldırıp ona baktım. Jungkooktu. Yerden havalanmamla ağzımdan küçük çığlık kopmuştu. Ellerim hemen boynuna dolanmıştı.
"Yahh! Ne yapıyorsun!?"
"Ne yaptığımı sanıyorsun?"
"Sende galiba seviyorsun ikide bir beni kucağına almayı!"
"Sende seviyorsun galiba ikide bir bir yerlerini yaralamayı."
Sinirle kaşlarımı çattım. "Benimle kelime oyunu oynama! Beni yere bırak!"
Oda kaşlarını çatmıştı. "Bu ayakla yürüyemezsin. Dün ayağını cam çizdi bugün ayağını burktun. Evin nerde? Yada dur bize mi gitsek?"
"Hayır eve gidicem. Burdan iki sokak aşağıda." Kafasını sallayarak yürümeye başladı. Evin önüne geldiğimizde durdu. Yol boyu konuşmamıştık. Ki zaten ne konuşacaktık. Anahtarı cebimden çıkarıp ona uzattım. Kapıyı açarak içeri girdik. Evi temizlediğim için binkez şükr ettim.
Salona geçerek beni sandalyeye bıraktı. "Yalnız mı yaşıyorsun?" Diye sormuştu. Kafamı sallamakla yetindim.
Mutfağa giderek buzdolabından buz torbası getirdi. Çok rahatdı. Sanki uzun yıllardır bu evde yaşıyordu. Her şeyin yerini biliyordu. Çokta aldırış etmedim çünki şuan bileğim felaket ağrıyordu.
Buz torbasını getirdiğinde diz çökerek ayakkabımı çıkararak buzu bileğime tuttu. Ayağıma değen soğuk buzla bedenim titremişti. Diğer eliyle hafifçe bileğime masaj yapıyordu. Mahçup olmuştum.
"Ya gerçekten teşekkür ederim. Bu ikinci sefer bana yardım edişin borcumu nasıl öderim bilmiyorum."
Kafasını kaldırarak bana baktı."Aslında senden bir şey isteyebilirim. Ama tabiki yapacaksan isterim."
Kafamı salladım." Neden yapmayayım sen söyle ben yaparım."
"Numaranı istiyorum."
Nee?!
Şaşkındım. O benden numaramı istiyordu. Ama neden??
Telefonunu bana uzatmıştı. Telefonu alarak numaramı kayd ettim. Gülümseyerek "Teşekkür ederim." Demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeon
FanfictionYer altı dünyasının en bilinen isimlerinden Jeon Jungkook ve kardeşinin sevimli arkadaşı Park Jimin.