1

532 30 40
                                    

Herkese merhaba bir anlık gelen bir duyguyla yazılmış bir hikâyedir.

Hikâyeyi okurken

Can koç/Gök yüzünü tutamam şarkısını dinlemenizi öneririm
Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar

---------------------------------------------------------

Daha ne kadar kötü olabilirdi. Umursamaz,sorumsuz bir aile,zorbalık gördüğün bir eğitim hayatı,sevmediğin bir iş, sahte dostluklar, sahte aşklar...

Sizin canınızı en çok kim yaktı?
Sevdiğiniz birisi miydi değer verdiğiniz sizi ilk hayata bağlayıp sonra o hayatı sizden aldımı?

Hayatınızı güzelleştirmek için bu güne kadar ne kadar çabaladınız?
Neyinizden ödün verdiniz?
Neleri arkanızda bırakınız?

Şimdi ben size hayatımı anlatıyım...

Daha yeni doğmuş bir bebek size ne yapabilir?
Neden insan kendi canından olan birisini sevemez?

Doğduğum gün başladı tüm herşey o kara gün...

Annem ve babamın bağrış sesleri hala kulağımda yankılanır...

İstenmeyen bir çocuktum bunu biliyordum ama ailem iyice yüzüme vurmayı seçtiler.
10 yaşındayken yedim ilk dayağımı.
Sığınacağım kimsem yoktu. Annem sesini çıkartmazdı. O kahverengi koltuğa oturup izlerdi babamın bana vuruşlarını.

O gün kendime söz verdim ben böyle bir baba olmayacağım. Çocuğuma vurmayacağım kızmayacağım.
Sesimi dahi yükseltmeyeceğim.

Kim isterdi her gece iyi geceler öpücüğü yerine sizde izler bırakan dayakları?

Keşke ailemizi seçebilseydik...
Belki mutlu olurdum.

Veli toplantıları olurdu okulda herkes annesi,babası ile gelirdi.
Ben mi ben ise yalan söylerdim.
Hocam annem rahatsız, hocam babam şehir dışında, annemin işi çıktı.

Ben bunları yapmak zorunda değildim.
10 yaşındaki bir çocuktan ne istediniz, kendi çocuğunuzdan.

12 yaşındaydım 7. Sınıf öğrencisiydim.
O gece gene dayak yemiştim artık alışmıştım.
Sınıfımızın popüler grubu hep bana sarardı o gün gene bana bulaşmışlardı.

Arka bahçede bir ağacın kenarına oturmuş gök yüzünü izliyordum.
Birden önüme 3 kişilik grup gözüktü.

Üniformamın yakasından tutup beni çekiştirdiler.
Bu sefer cevap vermedim.
Alıştım ben dayak yemeye gece yediklerimin yanında bunlar bir hiçti.

İşte o an daha da sinirlendiler hepsi birden üstüme geldiler. Kollarımdan tutup sallamaya başlamışlardı beni.

O morluk olan yere bastırıyorlardı. Ben hala ne bir mimik oynatmamıştım, ne de dudaklarımın bir sözcük çıkmıştı.

Sonunda pes etmişlerdi. Gitmişlerdi başımdan.

Artık günlük rutin im olmuştu.

Sabah kalk okul için hazırlanırken babanın bağırış sesleri ile olan bir kahvaltı.
Okula varış zorbalarımın benle olan uğraşları.
Her dakika sınav yapan hocalar.
Okuldan çıkana kadar gördüğüm sahte dostluklar.
Akşam yemeği yerine yenilen dayaklar.
Gece uyumak için gittiğin yatağında bağırış seslerinin kulağımı tırmalayışları...

O yatağımda hiç huzurlu uyuyamadım.

Hep özenirdim mutlu olan çocuklara.
Aileleri ile vakit geçiren çocuklara, parklarda güle oynayan çocuklara,
Sinemalara,lunaparklara aileleri ile giden çocuklara.

Ben hiç ailemle parka gidemedim.
Ben annemin kokusunu bilmeyen bir çocuğum.
Hiç sarılmadım annem hiç benim başımı okşamadı.
Hiç kucağında uyuyamadım.
Hiç öpemedim...

Babamdan söz etmek bile zor.
Babam benim yanımda hiç gülmezdi,
Sürekli o nötr yüz ifadesi ile bakardı bana. O bana baktığında kendimden iğrenirdim.
O bana vurduğunda kendime olan kinim ona olan kinimden daha da fazla olurdu.

Şimdi aklımda bazı sorular var,
Benim çocukluğumu,hayallerimi,
mutluluğumu, gülüşlerimi ,göz yaşlarımı zından eden insanlara ne olacaktı?

Kırgındım ben ama kime olduğunu bilmiyordum, babam mı? Annem mi?
Kimdi beni bu hale getiren.
Benim duygularımı yitirmemi sağlayan.

...

Üniversiteyi bitirmiştim. Bir şirkette yazılımcı olarak çalışıyordum.

Bilgisayar başından ayrılmayan çok kişiyle konuşmayan birisi olmuştum.

Ailemi sorduysanız evimi ayırdım.
Babam arada arar para ister.
Sadece gülerim geçerim o her aradığında.

Annem... o ölmüştü. Ben ilk defa o gün babamı ağlarken görmüştüm.
Benim ise gözümden bir yaş bile gelmedi.

O gün akrabalarım bana kinlendi
Teyzelerimin senin gibi çocuk olmaz olsun diye haykırışları.

Dayılarımın bana iğrenç bakışları.

Hiç umrumda olmamıştı. Ben dayak yerken beni izleyen birisine ağlamayan ben mi suçluydum?

Hayatımı düzenimi kendim yaratmıştım.
Her sabah 07.00 işe gider, akşam 20.00 eve dönerdim.

Arada bir köpeğimi ile yürüyüşe çıkardım.
Çok yaramaz bir çocuktu.
Oğulum gibi olmuştu. Her akşam kapıyı açtığımda üzerime atlardı.

Şu hayattaki tek varlığım o olmuştu.

Günler, aylar, haftalar, yıllar hep aynı rutin...

...

İşte o gün şirkete yeni bir yazılımcı başlamıştı...

---------------------------------------------------------

Tekrardan merhaba umarım beğenirsiniz.
Yazım yanlışı varsa kusuruma bakmayın.
Yorumlarınızı bekliyor olacağım
Görüşmek üzere. :))

STOLEN DREAMS     CHANGCHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin