Ondan sonra ki gün konsere tabii ki gitmiştim ama Brad yani İt beni görmemişti. Ne yani param boşu mı gitsin? Neyse Pazartesi günü bende moral sıfırdı. Bizimkiler bana nedense baya iyi davrandılar. Çünkü yüzüm bembeyaz, gözlerimin altı şiş.
Neyse, ben 10/C sınıfındaydım ve bana 10/D den kızlar durumu anlamış olmalılar çünkü onlar da benim gibi Vampetteler di. Ve tabii ki de o İt tweeter da beni aklı sıra rezil etmişti. Kızlar da bu olaydan bana biiiiiirsürü soru sordular. En sonunda o kadar sinirlendim ki ağlamaya başladım.
Ama bunun nedeni asla onlar değildi. Şu iki günde başıma neler gelmişti böyle. Lanet olsun, ben ne için yaşıyordum. Yani bu hayatta ki amacım neydi yani? Üzülmek, yemek yemek, sınava girmek, çalışmak, uyumak, kalkmak, küfür etmek. ( BU ARADA KÜFÜR BENİM İÇİN BİR HAYAT TARZIDIR.)
O gün öğleden önceki ders boştu. Telefondan wattpad i açtım ve okumaya başladım. Yabancıyı okuyordum. Bana biraz saçma geldi, sonuçta kim katiline aşık olur ki diye düşünürken, kendi hayatıma bi baktım ve şöyle dedim,
"Ben nasıl başkalarını yargılayabilirim ki, benim hayatım daha berbat!" Dediğime Burak bi güldü, bi güldü. "Ne gülüyon lan!?!" dedim. O da," Bu dediğin çok saçma senin yerinde olmak istiyen bir sürü insan var!"
"Ne alaka? Hem sen benim acımı biliyormusun? Sen bir insana değer verip, onun senin bir hiç olduğunu düşündüğünde ve bunu sana bağırarak söylediğinde ne hissedersin ha!?!" dedim ve sustu. Aslında onun da hayatı pek iyi sayılmazdı. Annesini geçen sene kanserden kaybetmişti.
Babasıda işlerinden dolayı onunla ve kardeşiyle ilgilenemiyordu. Dersten çıkış zili çaldı. Yemekhane ye yöneldim. Sıradan çıkınca okulun bad boy u Selim üstüme düştü. Rezil oldum. Onun da katiyen yapmadığı kesin di. Onun değil benim üstüm pislenmişti.
Ben yüzüne tokadı yapıştırdıktan sonra koştum...Koştum ve tuvalette üstümü temizlemeye başladım. Sonra aklıma dank etti. Dolabımda yedek üniforma vardı. Giyindikten hemen sonra Selim geldi ve özür dilemeye başladı. Bu çok tuhaftı. Çünkü o kimseyi takmazdı. Hiç kimseyi. Öğretmenleri, ailesini, müdürü. Onun da sorunları vardı belkide.
O gün o anlar hiç aklımdan çıkmıyordu. Lanet okumaktan da bıkmıştım. En şaşırdıgım şey ise Brad in Türkçe bilmesiydi. Tamam, kelimeleri çok komik söylüyordu ama yinede konuşuyordu işte. Ben bunları düşünürken biri kolumu tuttu.
"Nooluyo lan!" Demek Selim gitmişti.
"Ne oluyor söyliyim, sen beni dinlemiyorsun!?!"Karşımdaki en iyi kankam Oğuz du. Aslında adı Oğuzhan dı ama gıcık olduğu için ona böyle seslenirdim. "Pardon kanka ya." "Bak şimdi baştan anlatıyorum. Şimdi bizim Buse var ya işte, Orkun ona çıkma teklifi etmiş!" Bunu duyduğum gibi içtiğim kolayı püskürttüm.
" Noluyor lan!!!" Kahkaha atmaya başladım. Çünkü Buse biraz toplu, kendini pop star zanneden bir kızdı. Aslında onunla aramız iyiydi. "Really?" "Evet really! Bende çok şaşırdım ama bi bakıma yakışıyorlar!" Dediği anda ciddi olup olmadigina baktim. Aslında Orkun la yakışabılirlerdi. Orkunda sonuçta tuhaf bir tipti. Bu konuyu boşverip Oğuz'a bulaştım. "Knk manitamı yaptın lan, seni göremiyoruz son zamanlarda!"
"Yok lan, yani yok. Yok işte yaaa!"
"Ooooo knk kim sana ayarlıyım?" Sinsi gülüş.
"Yaaa hani şey va-"
"Kim?!?"
"Üfff tamam be Çiğdem!"
"Ne!?!?!?!?"
Dip not:Ciğdem benim ezeli düşmanım. Ondan nefret ederim o da benden. Böyle anlaşıp gideriz yani.
"Yaa Oğuz ciddimiskn lütfen şaka de!"
"Puhahahahahahajajaj tabii ki şaka kızım. Ben malmıyım o sürtükten hoşlanıyım?"
Birden içim rahatladı ve ardından Oğuzun bi yerine bi tane geçirdim. Üff sinirlerimi bozmuştu göt lalesi.
"Napıyosun knk ya?!?"
"Uff snn be slk!"
"Neyse zil çalcak şimdi hadi biye!"
"Biye!" Biye kelimesi bizim aramızda bulduğumuz bir kelimeydi. Duyanlar bize gerizekalı bakışı atarlardı, ama tipleri görülmeye değerdi.
Sıradaki derste bizi (yani kızları) konferans odasına aldılar. Bizimle sperm ve yumurta ile ilgili, erkeklerle nasıl konuşmamız veya nasil davranmamız gibi şeyler anlattılar. Ben çoğunu dinlemedim ve The Vamps ten Can We Dance şarkısını dinledim. Sonlara doğru bir kız yanındaki öğretmene KUSTU! Çok komikti. Biz Kızlar gülme krizine girdik. Eve geldim, kimseler yoktu her zaman ki gibi. Babam işte olmalıydı. Sonuçta annem yoktu. Başka bir adam için beni satmıştı. O umrumda değildi. Tek çocuktum şansıma. Derdimi anlayacak kimsem yoktu! Babam da kafa adamdı aslında. Anahtar sesi duydum. Babam gelmişti. Umursamadım. Yanıma yaklaştı ve konuşmaya başladı.
"Ne yapıyormuş benim askerim!"
Babam bana annemin olayını kolay atlattığım için asker diyordu.
"İyiyim baba sen nasılsın?" dedim bıkkın bir şekilde.
"Tatlım iyimisin? Bi yüzün asık bembeyaz olmuşsun. Kim seni üzdü!"
"Baba sana tek birşey söyliyicem, AŞK ÇOK YORUCU!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik Aşklar
ChickLitStadyuma doğru koşturuyordum. Konsere gecikmiştim ve saatim beni uyandırmamıştı. Doğal olarak gece heyecandan uyuyamadım. fazla mı hızlı koşuyordum ne? Birden bire bir önüme geçti ve adama balıklama tosladım.