bir • hükümet yasası

2K 135 32
                                    

Koluma astığım çanta bilmem kaçıncı defa tekrar kolumdan düştüğünde ve son on dakikadır aynı şeyi tekrarlayıp onu yeniden omzuma astığımda, yağan yağmura inat ek iş olarak çalıştığım kafeye doğru koşarak yetişmeye çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Koluma astığım çanta bilmem kaçıncı defa tekrar kolumdan düştüğünde ve son on dakikadır aynı şeyi tekrarlayıp onu yeniden omzuma astığımda, yağan yağmura inat ek iş olarak çalıştığım kafeye doğru koşarak yetişmeye çalışıyordum.

On beş dakika geç kalmıştım ki büyük ihtimalle Gihyun beni kocaman bir azarın ortasına sürükleyip sürekli konuşacak ve ben onu dinlemezken bile başımın etini yiyip akşamı bir baş ağrısıyla geçirmeme sebep olacaktı.

Islanan saçlarımı geriye doğru iteleyip kafenin kapısını açtım ki kapının hemen üstünde bulunan gümüş renkteki çan zili birinin geldiğinin haberini verdiğinde kafede olan tüm bakışlar bana doğru odaklanmştı. Nefes nefese kaldığım ve herkesin bana böyle bakması yüzünden utandığım için utana sıkıla başım yere doğru eğik bir şekilde içeriye doğru hızlı adımlarla girerek sadece personellerin girebildiği kısma giriş yapıp kapıyı ardımdan kapadım.

Ben kapatır kapatmaz ise saniyeler dahi devrilmeden kapı tekrar açılmış ve içeriye Gihyun tüm sinir hatsafasıyla giriş yapmıştı. Onu takmadan üzerimdeki bir kaç parça ıslanmış olan kıyafetlerden kurtuldum.

"Ne zaman bana dönüp hesap vermeyi planlıyorsunuz Bay Park?" Gihyun bir kaç adım daha bana yaklaşıp sırtını metal olan dolaplara yasladı ve tek kaşı havada sorgular bir biçimde gözlerimin içine baktı.

"Gihyun Tanrı aşkına hayatımın ne kadar zorlu olduğunu biliyorsun, kocaman bir tempodan ibaret ve buraya yetişmek için neredeyse on dakika koştum, hem de bu delice yağan yağmurlu havada!" Ona bakmayı keserek dolabımda olan kıyafetlerimi tüm sakinliğimle giyindim. Sinirlenmek şuanda en son istediğim şey bile değildi.

"Jimin, bunu benim sorun etmediğimi biliyorsun. Bunu sorun edenler patronlar ve bil bakalım onlara hesap veren kişi kim? Tabiiki de ben! Bu yüzden bu düzene uymak zorundayım, zorundasın. Sen okuyorsun ve bir ay sonra buradan kurtulacaksın ama ben hep burada çalışıyorum." Gömleğimin düğmelerini ilikleyip yaka kartımı taktığımda onu dinliyormuş gibi yapıyordum.

Şuanda gerçekten azar çekecek durumda değildim ki bir an önce işin bitmesini ve yurda gidip tüm gece uyumayı hayal ediyordum. Gerçi yurt için son günlerim kalmıştı çünkü bir aydan az bir zaman sonra mezun olacak ve iş hayatına atılacaktım.

Aslında burada çalışmama gerek yoktu çünkü mükemmel bir hastanede, herkes tarafından tanınan bir doktorun yanında stajyerlik yapıyordum. Ve üstelik bölüm birincisi olarak o hastaneye girebilecek bir kapasitem bile vardı.

Fakat benim aklımda daha mükemmel, daha güzel ve daha farklı planlarım vardı. Bu yüzden de onları gerçekleştirmek için tüm gün oradan oraya koşuşturuyor ve gece gündüz demeden gelecekteki hayatıma katkılar sağlamak adına daha sıkı çalışıyordum. Zengin bir aileye sahip değildim ki ailem orta gelirli olmasına rağmen beni güzel bir şekilde okutup buralara kadar getirmişlerdi o yüzden onlara bu konuda minnettardım. Bana güzel ve iyi bir hayat vermişlerdi. Ellerindeki çoğu şeyi benim için harcamışlar ve geleceğime ön görüş sağlamışlardı.

in the seas : yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin