Bavuluma yerleştireceğim son kıyafetide elimde düzenli bir şekilde katlamış ve açık olan bavulun içine yerleştirip kapağını kapatmıştım. Fermuarını ise kolay bir şekilde kapatmış ve bavulumu bir kenara koyarak çalışma masamdaki kitaplara geçmiştim.
Kitapları yanıma almayacaktım, ne de olsa artık üniversitem bitmişti ve benim artık bu kitaplara ihtiyacım yoktu. Gidip kampüsün kütüphanesine bağışlayacaktım çünkü onların bu kitaplara benden daha çok ihtiyacı vardı.
Ve bir de bugün bir kaç işimi hallederek Minju ile buluşacak ve bu evlilik meselesi hakkında onunla düzgün bir şekilde konuşacaktım. Aslında kararım çoktan belliydi. Tabiiki de önüme gelen bu mütevazi fırsatı geri tepecek değildim bu asla kaçırmayacağım bir fırsattı ve ben kesinlikle kabul edecektim ama önce öğrenmek istediğim bir kaç şey vardı.
Kolumdaki saate baktığımda iki olduğunu gördüm, bir saat sonra Minju ile okulun yakın kesimlerinde olan bir kafede buluşmak için anlaşma yapmıştık. Dün aslında kafede çalıştığım son gündü ve kafeden ayrılırken Minju müsait olup olmadığımı sormuştu. Bense bunu anında evet olarak cevaplamıştım çünkü kafede olan işim çoktan bitmişti ve ben kesinlikle müsaittim.
İki gün sonra ise yurttan çıkışımı verecek ve staj gördüğüm hastaneden de ayrılarak bu hafta cuma günü üniversiteden mezun olacaktım. Bunun mutluluğu ve sevinciyle de üniversiteden olan arkadaşlarla cuma akşamı bir anlaşma yapmış ve gece onlarla içmeye söz vermiştim.
Bunun dışında... gerçekten evlenecektim ve bir miktar korkuyor da olabilirdim.
Sonuç olarak tanımadığım bir adamla evlenecek ve belki de bir ömrümü onunla geçirmek zorunda kalacaktım. Üstelik bu adamın onca tanıyanı olmasına rağmen internette - tabiiki de boş durmamış ve onun hakkında araştırma yapmıştım - hiçbir şekilde fotoğrafı yoktu. O kadar iyi korunuyordu ki onun hakkında bir kaç Bilgi dışında hiçbir şey yoktu, açıkçası beni bile şaşırtmayı başarmıştı bu konuda.
Telefonumun zil sesi beni kendime getirirken yatağımın üzerindeki telefona baktım. Annem arıyor olmalıydı ki telefon hemen kapanıp üst panele bildirim düştüğünü gördüm. Elimdeki kitabı masanın üzerine bıraktım ve yatağın üzerindeki telefonu elime aldım. Ben alır almaz telefon tekrar çaldığında bir daha kapanmasın diye hızla cevaplayıp kulağıma götürdüm.
"Alo." Annemin Busan şivesi ile konuşma sesi ahizenin hemen öteki tarafından bana ulaştığında kocaman gülümsedim. Onu gerçekten de çok özlemiştim ve bu hafta sonu kesinlikle onları ziyaret etmeliyim diye düşündüm.
Belki uzun bir zaman bile görüşemeyebilirdik.
"Anne," dedim bende Busan şivesi ile konuşmaya başlayarak. Onu birazda azarlayacaktım çünkü ona kaç defa bu telefonların nasıl kullanıldığını öğretmeye çalışmıştım ama benim canım annem sağolsun yaşlılığınında getirdiği kapasiteyle her seferinde anladığını ve bir çocuk olmadığını söylesede bir kere bile anlamadığını biliyordum. "Sana bu telefonu kaç defa doğru kullanmayı öğrettim fakat hanfendimiz kafasının dikine gitmeye devam ediyor bakıyorum da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in the seas : yoonmin ✓
Jugendliteraturnormal bir yaşamı olan park jimin hayallerini gerçekleştirebilmek için hiç tanımadığı min yoongi ile sahte bir münakaşaya girer •minific