Bölüm 1 MAVİ ALEVLER

1 0 0
                                    


Doktor hala konuşmaya devam ederken, ben beyaz önlüğündeki küçük kahverengi lekeye takılı kalmış birkaç saniye öncesinde ağzından çıkan şeyin beni ne kadar sarstığını kafamın içinde o, konuşurken birçok kez tekrarladım.

"Eğer ameliyat olmazsanız yaşamak için sadece 3-4 ayınız var. Ameliyat olursanız bu süreyi bir yıla kadar çıkarabilirsiniz."

"Alçin Hanım, beni dinliyor musunuz?" dedi ve derin bir iç çekip ameliyat sürecinden konuşmaya devam etti; sanki ben kabul etmişçesine.

"Kemoterapi veya radyoterapi uygulamalarıyla bu süreyi bir müddet daha arttırabiliriz. Bazı ilaçlar ile de ağrılarınızı en düşük seviyeye indirmeye çalışacağımızdan hiç şüpheniz olmasın."

Ellerimi kucağımda kilitleyip dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım sanki ağzımı hafifçe aralasam ruhum bedenimden fırlayacaktı.

"Emin olun sizin iç-"

Kafamın içinde o kadar şey çınlıyordu ki, biraz daha bu konuşmaya maruz kalırsam çıldıracaktım.

Kesinlikle bir an önce buradan çıkmalıydım.

Doktorun konuşmasını bitirmesine izin vermeden, hemen oturduğum berjerin önünde bulunan masanın üzerinden çantamı alıp hızla kapıya doğru ilerledim.

"Alçin Hanım, nereye gidiyorsunuz?"

"Alçin Hanım, böyle yapmayın. Lütfen geri dönün, bu tedaviden başka seçeneğiniz yok!"

Başka seçeneğiniz yok!

Çok az kaldı.

Öleceğim.

Odadan çıkmama rağmen sesi dışarıya yayılacak kadar yani bağırarak arkamdan hala ikna çalışmalarına devam ettiğini ve beni oraya geri döndürebileceğini sanıyordu, doktor. İnanın oraya dönmeyi bırakın bir daha hastanenin kapısını çalma gibi bir eğilimden bahsedemezdim. Eğer tedaviyi alırsam ilaçlara ve bir yatağa bağlı kalacaktım.

Emin olun kalan sayılı günlerimi böyle geçirmeye hiç niyetim yoktu.

Arkamdan bağırışları ve benim odadan çıkışım hastanenin neredeyse o bölümünde bulunan tüm gözlerin bana dönmesine sebep olmuştu. Takdir edersiniz ki insanların bu merak duygusu şu an aşırı derecede rahatsız ediciydi.

Doktorun odasının neredeyse birkaç metre ötesindeki kadınlar tuvaletine doğru ilerleyip içeriye girdim. Tüm kabinlerin kapısını bir hınçla çarpa çarpa kontrol edip boş olduğundan emin olduktan sonra kendimi tuvaletteki en son kabinin içine atıp ardımdan kilitledim. Kapıya sırtımı yaslayınca -doktorun söylediklerinden sonra- mecazen eriyen bacaklarım beni tutmadı ve kabinin kapısından bilinçsiz ve yavaşça aşağıya doğru kaydım.

Ölecektim.

Hem de çok acı verecekti.

Elimle kapının kilidinden destek alıp klozetin üstüne oturup bacaklarımı kendime çektim ve uzun süredir tuttuğum gözyaşlarımın yanağımdan süzülmesine izin verdim. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve tüm tuvalette benim hıçkırıklarım yankılanıyordu.

Utanç verici.

Ve sonra kızdım; neden ben? diye düşündüm.

Daha ne kadar darbe alabilirdim ki bu hayattan. Bu koca dünyada bana yer yoktu. Kocaman dünyada bana iyi olan, iyi gelen tek bir şey bile yoktu. İnsanın başına tek iyi bir şey bile gelmez miydi?

Kapının yavaşça çalınmasıyla az kalsın üstünde oturduğum klozetten düşecektim.

"Temizlik saati, lütfen işinizi hızlı bitirip çıkabilir misiniz?"

KalonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin