Y/N: Hide myself from the world. All of my scars. Blind and deaf to all of your words. I'm bleeding inside. Heart is weighing heavy. Everything that I've been bearing. All the pressure that I carry. I know, I know I'll end up on my own.
Selam papatyam,
Bugün işimden istifa ettim ve biraz dinlenmek adına randevularımızda gittiğimiz yerleri gezdim. İlk karşılaştığımız papatya tarlasına gidemedim bir tek. Çünkü orayı sona bırakmak istedim. Özel bir anlamı olduğunu biliyorsun. Beyaz papatyanın ne anlama geldiğini en çok sen biliyorsun.
İlk randevumuza çıktığımız kafe çok değişmiş. Birazcık dış cephesi değişmiş, papatyalar çizmişler duvarlarına. Çok hoşuma gitti. Seninle el ele gelmek isterdim. Ellerine kahveyle birlikte, bir buket papatya tutuşturmak isterdim.
Zor olduğunu biliyorum...
İkinci randevumuzda kaçıp geldiğimiz denize geldim. Biliyorsun papatya tarlasının altında bir yerlerde. Ocak ayında olduğumuz için ben dışında kimse yoktu burada. Birazcık hüzünlendim. Oturdum bir kenara, güzel bir şarkı açtım. Şarkıda bir miktar bizi buldum.
Tüm şarkılar zaten seni anlatırken bizi anlatan şarkılar ruhumu kökünden çekiştiriyordu.
Biraz hava karardıktan sonra üçüncü randevumuzun olduğu alışveriş merkezine geldim. Burası çok da değişmemiş. Cıvıl cıvıldı. Herkes birbirine çarpıp neşeyle özür dilerim deyip yollarına devam ediyorlardı. Birisi omzuma çarptı. Özür dilemedi. Çöktüm olduğum yere ve ağlamaya başladım.
Beni terk ettiğinde ağlayamadım ama birisi omzuma çarpıp özür dilemediğinde ağladım Taehyung...
Yıkılmış ve değersiz hissettim. Bu hayatta bana en değerli şeymişim gibi davranan sen değersiz bir çöpmüşüm gibi beni tek etmiştin. O günden sonra ben bir daha güzel hissedemedim, özgüvenli olamadım. Taptığın sesimden nefret ettim.
Sahi Taehyung, sen kimsin? Çünkü sevdiğim adama hiç benzemiyorsun. Dudaklarımda daha önce soluklanmamış, boynumda nefes nefese inlememiş ve bacaklarım arasında hiç duraklamamış gibisin. Sen benim sevdiğim adam değilsin...
Bazen beni sevdiğini düşünüyorum bazense beni hiç sevmediğini. Nasıl bir karmaşaya çevirdin ki beni kendimle değil kendi içimdeki seninle hesaplaşıyorum?
Orada bir süre ağladıktan sonra ilk kez seviştiğimiz otele gittim. İlk kez aynı yatakta uyandığımız o odaya girdim.
123 numaralı oda...
Biraz ürperdim. Çünkü burada ne ben kalmışım ne de sen. Gün be gün biz yok olmuşuz.
Yatağa uzandım sessizce. Biraz daha ağladım. Gözyaşlarım öylece yatağa aktı. Sen silmedin gözyaşlarımı, kimse silmedi. Oysa sen ilk birleşmemizde ağlayan gözlerimden öpmüş gözyaşlarımı taptığım parmaklarınla silmiştin.
Şimdi ise tek başıma ağlıyor, tek başıma acılarla boğuşuyordum.
Papatyam, ben dertlerimi kimseye söyleyemiyorum. Hiç kimseye acılarımdan bahsedemiyorum. Bir dostum bile yok. Sen beni terk ettiğin günden beri kimsesiz kaldım. Belki bir gün sen de anlarsın ya beni?
Ya da beni anarsın. Tek başına kimseye belli etmeden onca acıyı sırtlandı. Öylesine cesurdu ki, kimseye belli etmedi yalnızlığını dersin. Ben de seni camından izlerken gülerim kahkahalarla.
Acaba güvercinler gülebilir mi Taehyung?
Odadan da çıktım sessizce. Gözlerim önünü bile göremezken evimize geldim. Üzgünüm... Evime geldim. Bir zamanlar yuvamız olan yere adım attım.
Kokun olmadan evim kabul etmediğim o yaşam alanı...
O sırada sen aradın. Sesimi duyunca derince bir oh çektin. Kendime zarar vereceğimi düşünüyorsun sanırım. Ama ben sana acılarımı hiçbir zaman göstermedim ki. Nasıl böyle bir ithamda bulunabildin bana?
Yine de güldüm sana. Konuştuk. Nasılsın dedin, iyiyim dedim. İlk yalanım değil... İlk değil acımı saklayışım. İlk değil işte...
Ben sana sordum nasılsın diye. Zamana bıraktım dedin. Neyi zamana bıraktın Taehyung? Eşine alışmayı mı, yoksa bana olan duygularını mı? Merak ettim, hangisi? Sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.
Ama sonra bana kısıkça fısıldadın ve telefonu kapattın.
'Seni özledim, Kurabiyem...'
Ben sana papatyam bile diyemezken ne hadle bana böyle seslenebildin. Hiç haksızlık yaptığını düşünmedin mi? Her şeyi ellerimden almışken nasıl bu kadar bencil olabildin? Hiç mi için sızlamadı?
Seni böylesine severken ne oldu da korktun? Hayallerimiz yok muydu bizim? Düşlerimiz, planlarımız... Söylesene yabancı, birazcık olsun düşündün mü bizi silmeden önce?
Elveda vakti yaklaşıyor Taehyung.
Son mektubuma yaklaşıyorum. Son kağıt parçasına doğru ilerliyorum. Ölmek için gün sayıyorum. Senin sevginden kopup gitmek için...
Papatyam, unutma olur mu? Sana bir güvercin olarak geleceğimi unutma...
***
"Alo, abla! Bugün hastane randevun vardı. Nasıl geçti?" huysuzca mırıldandım. Çünkü yeğenimin cinsiyetini merak ediyordum.
"Zaten hiç beni sorma sen. Yeğenim de yeğenim!"
"Abla ben öyle mi dedim. Hem sen niye bu kadar huysuzsun?" kıkırdadığımızda telefonu suratıma kapattı ve ardından beni görüntülü aramaya başladı. Yüzüm gözüm ağlamaktan şişmiş olsa da telefonu açtım.
"Kook, yine mi geç uyudun?" kafamı onaylar biçimde salladığımda gülerek elindeki kağıdı telefonun kamerasına soktu.
"Kook, tatlı mı tatlı ve sağlıklı mı sağlıklı bir kızımız olacak! Kook, adını sen koyacaksın. Tamam mı? Kızımın adını, oğlumun koymasını istiyorum." Ona gerçekten gülümsememi sunarken aklıma gelen isim ile kafamı salladım.
"Abla, sanırım ismi buldum!"
"Ay söyle çabuk! Ne buldun. Bak yeğenine salakça bir isim verme, seni keserim." Kıkırdayıp kağıdı kameradan çektiğinde kameraya eniştem de dahil oldu. O da ismi merak ediyordu. Sessizce fısıldadım. Ama duyduklarına adım kadar emindim.
"Na-Rae..."
"Jungkook, bu çok güzel bir isim. Kanat anlamına geliyor. Kızımız gerçekten güzelliği ve iyiliği ile kanatlanacak." Eniştem bulduğum ismi övdüğünde onlara gülümsemekle yetindim.
Yeğenim benim kanatlarım olacaktı. O doğduğunda ben kanatlarını alacak ve gökyüzüne yükselecektim.
Telefonu birkaç iyi dilekten sonra kapattığımda elim istemsizce yukarıdan gelen bildirime gitti.
Papatyam:
Bugün seni aradığım için özür dilerim.
Biraz kafam yerinde değildi.
Üzgünüm.
Unut gitsin.
Y/N: Though I hate to admit it, I got to. Baby, I been broken. I don't wanna be broken. Feeling all alone. No matter how I try. It's aching to the bone. And it kills me everytime. Baby, I've been broken. Don't leave me here broken, baby...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nine Letters || Taekook
Romance"Sessiz sedasız gitmek isterdim. Biliyorsun beni Taehyung, duygularımı asla korkuyla saklamam, onlara kelepçe vurmam. Öyle işte... Sanırım çok uzatmamalıyım. Elveda Taehyung, Gitmeden önce sana son kez papatyam diye seslenmek isterdim fakat sen bunu...