Y/N: Please understand that I'm trying my hardest. My head's a mess but I'm trying regardless. Anxiety is one hell of a problem. She's latching onto me, I can't resolve it. It's not right, it's not fair...
Ellerimde duran küçük turuncu aynam gözümde daha da büyürken ona ardı sıra iki damla gözyaşım eşlik etti. En sonunda aynamı sol tarafıma bıraktığımda kurumaya yüz tutmuş ıslak yanaklarım camdan yansıyan yağmur yağışı ile az da olsa huzur buldu.
Nisan ayı gelmiş, Mayıs kapıya dayanmıştı bile. Sadece günler öylece geçerken bu denli yavaş olması içimi burktuğunda hızlı geçen zamanlara özlemim artmıştı.
Bir an gözlerim dış kapıyı bulduğunda kaç gündür dışarı çıkmadığımı, o kapının hiç mi hiç açılmadığını hatırladım. Ben kendi çirkinliğim içinde boğulurken o kapının bana zulüm olsun diye hiç açılmamış olması daha da kanattı asla kapanmayan yaralarımı. Yine de son bir buçuk ayımı huzurla yaşamak istediğimden ablamın ultrasondan aldığı fotoğraflara göz attım. Yeğenim günden güne büyürken benim günden güne böyle küçülmem beni güldürse de bunun arkasındaki olayların içimi burkması sebebiyle gülüşümü yok ettim.
Yerimden kalktığımda hedefim odama gitmekti ama ne zamandır yemek yemediğimden dolayı olsa gerek dönen başımla olduğum yere çöktüm. Zemin beni tüm soğukluğu ile ağırladığında gözlerim tavanın kusursuz beyazlığını buldu.
Bir hıçkırık koptu boğazımdan kendimi sadece baktığım tavanlara anlatabiliyor olmam canımı yaktı. Ve olduğum yerden kalkarak odama girdim. Gözlerim bir parça kağıt ararken aklımda sadece mektuplarımı tamamlamakla doluydu.
Ve buldum.
Senden nefret ediyorum,
Beni böylesine kimsesiz bıraktığın için, ellerim bu denli soğuk olduğu için ve nice acı verici şeyler için. Öyle bir his var ki içimde gidip kendimi öldürmek daha cazip geliyor. Ama ben bencil bir insan değilim ki Taehyung. Tek bencilliğim bu mektuplar. Mektuplarda bile içimden geçen her şeyi yazamıyorum. Aşkın beni böyle yakarken, aşkının yokluğu nasıl beni dondurabilir?
Bu nasıl bir şey? Bu nasıl bir duygu da anlatamıyorum bile.
Gerçi... Benim senden başka anlatacak kimsem yok. Sen bunu bilerek beni nasıl terk ettin? Benim hala kafam almıyor.
Bilmiyorum ki belki de her şey sana çok basitti. Ellerim, tenim, kokum yani ben. Söylesene yabancı, sen bende bir gram eksilmezken ben sende nasıl bu denli dibi buldum.
Papatyam, sanırım sadece aşk böyle acıtabilir...
Çünkü annem benden nefret ettiğinde, evcil hayvanım öldüğünde, babam bana eş cinselim diye tokat attığında ya da oyun oynarken diğer çocuklar beni oyunlarına almadığında bu kadar acımamıştı içimde bir yerler.
Ben 8 aydır ölü gibiyim.
Her şeyi düşünüyorum. Öyle bir üşüşüyorlar ki beynime. Tüm dünya benden nefret ediyormuş gibi hissediyorum. Ama sana ne diyeceğim biliyor musun? Sen yanımda hiç olmasaydın ben çoktan o papatya tarlalarından esip geçmiş olurdum.
Bu hayatta en çok merak ettiğim şey ne biliyor musun? Benim kimsesiz olduğumu bile bile neden bir aydır beni aramadığın. Neden senin hiç arkadaşın olmadığım...
Sanırım bu sefer tam gitmek istedin yabancı. Ve sanırım kendince de başarılı oldun. Zamana bırakmak senin için her zaman iyi gelmiştir. Ben bilirim bunu. Sen bilmesen de. İşte benim canımı yakan da bu; beni zamana bırakacak kadar mı silmek istedin?
Bazı şeyleri hiç öğrenemeyecek olmam asla seni ne kadar iyi tanıdığım gerçeğini değiştirmiyor Taehyung. Ve bu gerçeği en derinden bildiğine yemin ederim.
Kafamı mektubumdan kaldırdığımda kenarda duran telefonuma uzandı ellerim. Ve bana Taehyung'u özlettiren parçalardan birini açtım. Ve kısıkça fısıldadım 'Neden bu kadar yalnızım?'.
Burada durup mektubu birkaç sefer daha okudum. Kusuruma bakma, konudan çok dağılmışım. Ama ek olarak sana neler anlatmam gerektiğini de bilmiyorum. İçimde seni ne kadar yaşıyorsam dışıma bir o kadar saklıyorum. Bunun sebebi de sensin. Bana defalarca emirler yağdırdın.
'Bana öyle bakma!'
'Elimi neden tutuyorsun?'
'Neden kıyafetlerimi sen ütülüyorsun?'
'Jungkook, böyle olmaz hislerini saklaman lazım.'
İçim, dışıma küsmüş.
Hem de öyle bir küsmüş ki, bir daha asla kendimle barışamayacağım. Belki de bu yüzden içim dışımdan önce kendini bir papatya tarlasında toprakların altına bıraktı.
Tae, beni hiç mi duymadın? Beni hiç mi özlemedin? Peki...
Gözyaşlarım sessizce özenle yazdığım mektuba damladığında hızla kendimi geri çektim. Taehyung bunları görmemeli, en azından bir de bunun için acı çekmemeliydi.
Durdum.
Düşünceli halime saatlerce kahkaha atarak ağladım.
Yine de insan sevdiğine nasıl kıyabilirdi ki?
Papatyam, yavaş yavaş sona geldiğim için sana bir sır vermek istiyorum. Öldüğümde, çok ağlayacaksın ve kendini herkese kapatacaksın. Biliyorum. Çok geç olacak ama pişman olacaksın. Bu yüzden acını az da olsa ablamın kucağında atlatabilirsin.
Ona da söyleyeceğim, o sana aile olabilir. Sen de ona evlat ve kardeş ol. Benim yerimi al. Yeğenime, kanatlarıma iyi bak olur mu?
Ablam sana asla yalnız hissettirmez. Çünkü pişman olacak, kendi hayatına kapılıp benim acılarımı görmediği için çok ağlayacak. Seni de suçlayacak. Ama nihayetinde, senin saçlarından benim kokumu alacak.
Papatyaları benim kadar ablam da çok sever ama ablama portakal çiçekleri al. Şayet yanıma gelmek istersen de ne alman gerektiğini biliyorsun. Ama mezarım papatya tarlasında olacağı için sadece sen gelsen de yeter bana.
Yabancı, ben seni öldükten sonra bile seveceğim.
Ama sen de beni ne derece iyileştirdiğini unutma. O yerlerden beni öldürsen bile.
Sen beni annemin sevmediği yerlerden sevdin, babamın saygı duymadığı kadar saygı duydun, arkadaşlarımın sarılmadığı yerlerden sarıldın.
Fakat Taehyung, neden sardığın tüm yaraları kangrene çevirdin?
Umarım az da olsa kendi içinde fark edersin benim yangınlarımı. Şimdi gitmem gerek, biraz şarkı dinleyeceğim biraz kitap okuyacağım. Eh biraz da keyfim olsun. Kahvemi yudumlayayım.
Jungkook: Ablaaa
Bezelyemin fotoğraflarını bugün aldım.
İyi ki bana postaladın. Sanırım duygusal bir yün topağıyım.
Dünyanın en güzel annesini kıskanacağım hiç aklıma gelmezdi
İyi geceler bir tanemmm
Papatyalar seninle olsun ♥
İletildi. (03.57)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nine Letters || Taekook
Romance"Sessiz sedasız gitmek isterdim. Biliyorsun beni Taehyung, duygularımı asla korkuyla saklamam, onlara kelepçe vurmam. Öyle işte... Sanırım çok uzatmamalıyım. Elveda Taehyung, Gitmeden önce sana son kez papatyam diye seslenmek isterdim fakat sen bunu...