Leaving Tonight

184 19 9
                                    

Y/N: Selam, uzun zaman oldu biliyorum. Unuttuğunuz birkaç kısım olabilir biliyorum ama son bölümü öylesine, hiç kontrol dahi etmeden paylaşmak istedim. Geciktirdiğim için özür dilerim.

Selam aşkım,

Bu sana son mektubum, biliyorsun. Ama bilmediğin son birkaç şey var. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Ve biraz da merak içerisindeyim. Öldüğümde tüm bu acının, yorgunluğun ve mutsuzluğun yükleri yüreğimden gidecek mi?

Aşkım, o kadar bitap düştüm ki... Senden bu yüzden nefret edebilirim biliyor musun? Çünkü benim kimsesiz olduğumu ve bu içimde biriken duyguları kimseye anlatamayacağımı biliyordun. Bunları bile bile beni bencil yalnızlığına ortak ettin. Oysa ilişkimizin en başında kulağıma neler fısıldıyordun.

"Senin için sadece ben varım."

"Seni yargılamayan biri olarak hep yanında duracağım."

Ah ne yazık, ne kadar da yalancıymışsın sevgilim.

Bu son sözlerim...

Söylemesi ve yazması o kadar acı ki. Sen okuduğunda nasıl olacak acaba? Neler hissedeceksin? Ama inan umurumda değil Taehyung, bu tatmin duygusu acımı dindirmeyecek. İçimde kopan fırtınalar son bulmayacak. Kaçamayacağım zaten çıkışını aradığım o lanet labirentten.

Çıkış ki, hiçbir zaman benim için var olmadı. Tek kaçış deney faresinin zehirli peynire gitmesidir bazen. Bilirsin ben de Tanrı'nın sevmediği her şeye ortağımdır. İntihar benim zehirli peynirim mi, yoksa değil mi? Bunu ölmeden bilemem. Ya da boşversene bilmek istemiyorum.

Taehyung ölmekten çok korkuyorum, ölmekten başka bir şey düşünemediğim halde.

Sandalyemde doğrularak gözyaşlarımı sildiğimde yalnızlığım bir kez daha yüzüme vurdu. Derin bir nefes aldım, kalbim göğüs kafesime batarken son mektubumun ağırlığı başımı ağrıttı.

Sanırım bedenim şimdiden titremeye başladı. Yine de kalbim de beynim de bu kez beni durduramayacak. Çünkü öylesine öldüm ki ben, bir daha asla dirilemem. Ölüler bazen ölü kalmalıdır aşkım.

Neyse sana son 4 günlük tatilimizde neler hissettiğimi anlatacağım. En mutlu olduğum anlardan bahsetmek istiyorum. Her zamanki gittiğimiz yazlık apartımıza bu kez kışın gitmiştik hatırlıyor musun? Dışarıda deli gibi yağmur yağarken senin üstünde uyumamı ben unutamıyorum. Delicesine sevişmemizi, birlikte duş alışımızı, birbirimizi yeniden delicesine tanıyışımızı ve küçük oyun kavgalarımızı...

Ben niye seninle ilgili hiçbir şeyi unutamıyorum ki?

Hata bendeydi.

Biliyorum.

Seni böylesine yükselten bendim. Ama nereden bilebilirdim ki papatyam? Nereden bilebilirdim sevginin arkasında bırakacağı o acı verici sessizliği.

Ama kaçabilirdim. Senden uzakta yaşayabilir her şeyimle başka bir yerde yeniden doğabilirdim. Yalan yok, denemek istedim.

Olmadı...

Neden mi olmadı, ne sensiz olabilirdim ne de seninle olabilirdim? Ben de ikisini de siktir etmeye karar verdim.

Şimdi veda kısmına geldim.

Papatya tarlasının uçurumundan bir kuş gibi süzüleceğim. Acı hissedeceğim. Acıyacak canım ama senin canımı yaktığın kadar olmayacak.

Sevgilim,

Ölüm bulunursa tek parça, mezarım papatya tarlasının tam ortasında olsun. Manzaraya karşı, ölmemişim gibi sanki hiç. Sanki hiç acı çekememişim gibi, sanki annem beni sevmiş, sen benimle evlenmişsin gibi. Sanki hep var olacakmışım gibi...

Tüm bu cenaze merasiminden sonra da ablama sığın tamam mı? Onun da ağlayacak bir omza ihtiyacı olacak. Ablam seni yargılamaz, kızamaz sana. Beni bulur sende. Ne olur ablama dikkat et, kanadıma da iyi bir dayı ol.

Ablama da özür dilemediğimi ve başım dik bir şekilde denize adımladığımı söyle tamam mı? Canı yanmamış de, hissetmeden ölmüş de. Çok ağlamasın. Sütü de kesilmesin. Sütü kesilir diye önceden ona mesajlar atmıştım. Birçok tarif var.

Dikkat et.

Sende kendine güzelce bak. Jennie'ye asla ihanet etme. Ömrün boyunca onu dinle, onu anla ve onu yalnız bırakma.

Ve Taehyung, tüm fotoğraflarımızı yanımda götüreceğim. Sana bir şey bırakmayacağım.


Yabancı, sana en büyük bencilliği böyle yapacağım.

Seni seviyorum, papatyam.

Elveda.

Bu son.

3 gün sonra

Taehyung eve girdiğinde yüzüne vuran sessizlikle beraber yerinde donakaldı. Evin ruhsuz hali, bir zamanlar burada neşe ile oradan oraya koşturduğunu hatırlattı.

Duyguları karmakarışıktı, sadece telefonuna gelen son mesajla beraber hissettiği korku vardı omuzlarında.

Jungkook ölmüştü. Cesedi hala bulunamamıştı. Sadece bir mesaj...

Jungkook:

Selam, bu mesajı gördüğünde büyük ihtimalle ben çoktan denize karışacağım. Az çok tahmin edeceğini de biliyorum. Neyse önemli olan bu değil, önemli olan odamdaki şifonyerin birinci çekmecesinde sana ait olan 9 mektup. Onlar sana. İyi bir hayat diliyorum sana sevgilim.

Görüldü (01.23)

Taehyung, titrek bir adım attığında Jungkook'un odasını kendisine hedef belledi. Gözleri doldu, tüm anıları kafasına doldukça. Odaya girdiğinde, odanın dağınıklığıyla buruk bir gülümseme bıraktı. Sonra açık perdelerin izin verdiği aydınlığa baktı. Orada gördüğü güvercinle şaşırdı. Jungkook'un beslediği güvercinlerden biriydi kesin.

Güzel bir gri üzerine serpilmiş beyazlarla çok güzel bir kuştu. Uzunca bir süre güvercinle bakıştı. Onun ne hissettiğini düşündü. Neler dönüyordu o güzel bakışlı gözlerinin derinliklerinde.

Dayanamadı, şifonyere adımladı ve çekmeceyi açtı.

İçinde 9 mektup ve birlikte çekindikleri onlarca fotoğrafları vardı...

Nine Letters || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin