Hayatımızın belirli kesimlerinde dönüm noktaları meydana gelir bu dönüm noktaları hayatımızı çoğu zaman kökünden değiştirir. Ben şuan tam olarak öyle bir dönüm noktasının içindeyim.
Bütün herkesin gözü benim üstümde ve ağzımdan çıkacak tek kelimeye odaklanmış durumdalar. "Evet veya Hayır."
Ne diyeceğimi ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Cevabını bir süre alamayan nikah memuru soruyu tekrarladı " Sayın Aleda Eryiğit kimsenin baskısı altında kalmadan özgür iradeniz ve arzunuzla Berk Yılmaz ile evlenmek istiyor musunuz ?" Etrafı yine bir sessizlik kapladı. Herkes vereceğim cevabı bekliyordu. Yine uzun süre cevap vermeyince Berk kolumu dürtüp "Nikah memuruna cevap versene sevgilim." Dedi. Şuan kusabilirdim. Ama Berk' in bu sözü aklımdaki karmaşıklığı gidermeme yardımcı oldu.
Ayağa kalkarak koca bir " Hayırrrrr." Çığlığı atıp gelinliğimi topladığım gibi oradan ayrıldım. Saçma mıydı ? Sizi zorla evlendirsinler de görelim bakalım...
Arkama bile bakmadan oradan ayrıldım. Eve gidemezdim şuan bir kaçak olarak en son gideceğim yer orasıydı. Bir taksi durdurup bindim. Nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Araba camına bakarak dalmışken taksicinin sesi ile ayıldım."Nereye gideceksiniz hanımefendi? " Şaşkın bakışları üstümde geziniyordu. Haklıydı da her gün arabasına gelin binmiyordur. " Parkın karşısında inebilir miyim." Dedim. Adam parkın karşısına geldiğimizde beni indirdi. O an aklıma geldi ki Benim param yokkk...
Boynumdaki kolyeyi çıkarıp adama verdim. Çok fazla değerli bir şey değildi ama bir miktar para edeceği kesindi. Adam şaşkınca bakıp bir şey demeden kolyeyi alıp yoluna devam etti. Aptal Aleda madem kaçıyorsun neden para almıyorsun. Bu şekilde İstanbul'da anca iki gün yaşardım.
Gelinliğimi toplayıp parka doğru yürüdüm. Çocukların bir kısmı koşturuyor bir kaçı salıncakta sallanıyor bir kaçı da kaydıraktan kayıyordu. Tam karşılarındaki bir banka oturup onları izlemeye başladım. Çocukluğumu özlediğimi hissettim. Keşke hep çocuk kalsaydım...
Bir süre oturduktan sonra bir kaç çocuk yanıma gelip gelinliğime yakından bakmak istediler. Gülümseyerek onlara izin verdim. Hepsi birbirinden sevimli çocuklardı. Bir süre gelinliğimin eteği ile oynadıktan sonra beni elimden tutup kaydırağa doğru götürdüler. Onları kıramazdım. Onlarla kaydıraktan kaydım , salıncağa bindim , yakalamaca oynadım. Ne yalan söyleyeyim başıma gelen şeylere rağmen şuan o kadar mutlu ve özgürdüm ki...
Etraftan geçen insanlar şaşkınca bizi izliyorlardı. Gelinler düğünde olurlar parkta değil? Kendi kendime güldüm. Vakit geç oluyordu hava yavaş yavaş kararıyordu. Çocuklar evlerinin yolunu tutmaya başladılar. Ama Aleda'nın gidecek bir evi bile yok...
Hava kararmıştı. Üşüyordum , acıkmıştım. Ne kalacak sıcak bir yerim ne de yiyecek alacak param vardı. Parkın hemen yanında bulunan tuvalete girdim. Burası çok pisti ama kalmak için en uygun yer şuan burasıydı. Bankta yatmayı düşünmüştüm ama gece gece sapıklarla uğraşamazdım.
İç kısma girip kapalı klozetin üstüne oturup kapıyı kitledim. Pek hijyenik sayılmazdı ama en azından şuan kendimi biraz olsun güvende hissediyordum.
Beynimin içini kemiren düşüncelerle gözlerimi yumdum. Çok yorgun olmamdan kaynaklı olacak ki gözlerimi yumduğum an uyumuşum.
İğrenç bir koku ile gözlerimi açtığımda tuvalette olduğumu hatırlamıştım. Gün doğmuş yeni bir gün başlamıştı. Benim içinse yeni bir kabus başlangıydı. Açlıktan guruldayan karnım mı daha kötü durumdaydı yoksa klozet üstünde uyuduğum için tutulan sırtım ve boynum mu bilemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun
Roman d'amourBu hikâye çapkın, otoriter , kibirli bir o kadar da zeki bir adam olan Arat Yücel ve yaramaz , hayat dolu , şen şakrak , baş belası bir kız olan Aleda Eryiğit arasında geçen çekişmeli bir aşk hikâyesinden çok daha fazlası ;) Sizde Arat ve Aleda'nın...