Merhaba!
Bu bölümde, bir önceki bölümde anlattığım günü Taehyung'un bakış açısıyla yazdım. Taehyung beyefendiyi de tanımanız, sevmeniz için (人 •͈ᴗ•͈) İyi okumalar!
Taehyung*
Annemin bağırışının ve tüm vücudumu alacağı varmış gibi sarsmasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyordum. Babamla birlikte kahvaltı yapabilelim diye beni ara tatilimin son gününde, daha kuşlar uyanmamışken, uyandırmaya çalışıyordu. Bütün ara tatilim boyunca da bunu yapıp durmuştu ve işte tam da bu yüzden şu an ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyordum.
"Anne, iki saat önce uyudum. Lütfen bırak uyuyayım! Tatilimin son günü zaten!" diye yakınmış ve yatakta diğer tarafa dönmüştüm. Uykuya tekrar dalmaya çalışıyordum ki annemin sesini duydum.
"Seni velet! Ne son günü?! Pazartesi günündeyiz, dersin vardır belki diye uyandırmaya çalışıyorum seni. Film gibisin gerçekten."
Annemin sözlerini duyuyordum ama o kadar çok uykum vardı ki pek üzerlerine düşünebildiğim söylenemezdi. Emin olmamakla birlikte "Sonra giderim derse." gibi bir şeyler mırıldadığımı tahmin ediyordum.
Annem ise söylenmeye devam ediyordu. "Kesin babanın ablası olacak o kadına çektin sen. Ne baban bu kadar uykucu ne de ben." demişti. İnanın umrumda değildi. Çok uykum vardı ya.
"Hem..." demişti annem. "Jimin'e anlatıp durduğun çocuğu özlemedin mi sen?"
Ani bir hareketle yatağımda doğrulup annemin olduğu tarafa dönmüştüm. Döner dönmez ise annemin kahkahalar atarken koşarak odamdan çıktığını görmüştüm. Nereden biliyordu? Neden ve nasıl duymuştu benim Jimin'le olan konuşmalarımı?
"Anne! Kapımı mı dinliyorsun sen benim?!"
Cevap vermeyeceğini biliyordum. Kendi evime taşınmam gerekiyordu artık benim, gerçekten kendi evim olmalıydı artık.
Çoktan uykum kaçmıştı ve geç kalacak da olsam ilk derse yetişebilecektim bu yüzden hazırlanıp üniversiteye gitmeye karar vermiştim.
Hazırlandığımda odamdan çıkmış ve alt kata inip anneme selam vermek için olduğunu tahmin ettiğim odaya girmiştim. "Özel hayatıma saygı gösterebilir misiniz rica etsem, anne hanımefendi?!" diye yakınmıştım ilk önce. Sonra ise ona sarılmış, "Dersim öğlene doğru biter. Beni çok özlersen, kapımı dinlemen konusunda seni affedeceğim." demiştim. Etrafımdaki kollarını bir süre sonra çekmiş, "Şu sevimli tarafını bir de arkadaşlarına göstersen pipin küçülecek sanki." demişti. Ona cevap vermeden odadan çıkmıştım.
Ayakkabılarımı giyip üniversiteme doğru yürümeye başlamıştım. Bir sahil kasabasında yaşamayı seviyordum. Okuluma giden yol denizin yanındaydı. Son iki yılda, on dakikalık bu sabah yolculuklarında denizin güzelliğiyle mest olurken düşüncelere dalmak günün en sevdiğim zamanlarında biri haline gelmişti.
Mart ayı başlamıştı ve sahildeki insanlar artıyordu. Bu durum, yakında can kurtaranlık işime tekrar başlayabileceğim anlamına geliyordu. Günün yarısını sahilde ders çalışarak ve can kurtaranlık yaparak geçireceğim günlere çok az kalmıştı ve bu beni mutlu ediyordu.
Mutluluk ve deniz düşüncelerinin aklıma getirdiği kişiyle dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamamıştım.
Annemin Jeongguk'u bilmesi sorun değildi çünkü annemin beni yargılamayacağını biliyordum. Ona hayatımdaki önemli şeyleri anlatmak bana iyi geliyordu ve zaten Jeongguk için ne hissettiğimi bilmiyordum.
Onunla daha yakın olmak istiyordum. Ara sıra üzerimde yakaladığım gözlerinin, ardındaki denizde hangi fırtınaları sakladığını bilmek istiyordum. Onu merak ediyordum.
Ona küçük adımlarla da olsa yaklaşmaya çalışıyordum. Kendi etrafına ördüğü duvarlarının, onun bana adım atmasını engellediğini biliyordum ve ona bir anda çok yakın davranıp onu zorlamak istemiyordum. Bu yüzden bekliyordum işte. Onu izleyerek tanımayı deniyor, ona daha yakın olacağım günleri bekleyişimi kolaylaştırmaya çalışıyordum.
Hafta içi her akşam, evimin karşısındaki kafede şarkı söylüyordu. Bir çok kez onu dinlemeye gitmiştim ama bir kez bile beni fark etmemişti. Zihnini bu kadar çok ne meşgul ediyordu merak ediyordum.
Zaman zaman şarkılar yazar, bazılarını yayınlardım. Çok değil, birkaç şarkım vardı. Kim olduğumu paylaşmıyor olmama ve çok şarkımın olmamasına rağmen, bir şarkım geçen aylarda bir anda çok dinlenmeye başlamıştı. Onu en son dinlemeye gittiğimde, Jeongguk bu şarkıyı söylemiş; o günden sonraki bütün şarkılarımı onu sesi için yazmama sebep olmuştu.
Çoğu akşam ise balkonuma çıkıyor ve onu uzaktan izliyordum. Balkonumda sigara içerken onu izleyişlerim artık bir rutinim haline gelmişti.
Şarkı söylemeye ara verdiğinde kafenin bahçesine çıkıyor ve birini arıyordu, sadece bir telefon konuşmasıyla bile bu kadar çok kahkaha atmasına sebep olan kişiyi bana merak ettiriyordu.
Tıp fakültesinin ikinci senesinin ikinci dönemine başlamak için okuluma doğru yürüyordum ve merak ediyordum. Neden bir senedir, cuma günleri öğleden sonra olan derslerimize gelmediğini, neden çok sık gözlerini dolu yakaladığımı, her akşam kiminle konuştuğunu... Merak ediyordum. Bana denizi hatırlatan ve şarkılarına ilham olan bu çocuğu sadece tanımak istiyordum.
Dersine geç kalmış bir üniversite öğrencisine göre çok sakin olan adımlarım tıp fakültesi kampüsüne vardığında, kırmızı bisikleti gözlerime ilişti ve tam olarak o anda ruhumu anlamını bilmediğim bir mutluluk sardı.
Derse yetişmek için değil ama onu görmek için acele ediyordum işte şimdi. Sınıftan içeri girdiğimde gözlerim, yine aynı yerde oturan bedeni buldu. Adımlarım ise beni onun yanındaki tanıdık boş sıraya yönlendiriyordu.
Onu özlemiştim.
Fakültemizin kampüsünde, birlikte ilk kez ders çalıştığımız günden beri hiç çıkarmadığı mavi bilekliği hâlâ kolundaydı. Uzun oldukları için ara sıra topladığı saçları daha da uzamıştı. Tuttuğu kalemi parmakları arasında döndürüyordu ve profesörü dinliyordu.
Biliyordum, ben gözlerimi onun üzerinden çektiğim ilk anda onun gözleri beni bulacak, ardındaki anlamı merak ettiğim bakışları altında ezilecektim.
~~~
Okuduğunuz için teşekkür ederim!
Jeongguk ve Taehyung'u tanıtmaya çalıştığım için bu iki bölümde pek olay yoktu. Umarım sıkmamışımdır sizi •́ ‿ ,•̀
Bir sonraki bölüme kadar hoşçakalın! <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni özleyeceğim ✿ taegguk
FanfictionMasum bir "Seni özleyeceğim." cümlesi sıyrıldı dudaklarından. Bir ay görmeyecektik birbirimizi. Sonrasında tekrar aynı derslikte bulunacak, yan yana oturacak ama yine de zorunda kalmadıkça konuşmayacaktık.