Taehyung'un bakış açısı*
"Taehyung-sshi!" Denizi izlerken üniversiteme doğru ilerliyordum. Bugün sadece iki saatlik bir dersimiz vardı ve sonrasında Jeongguk ile makalemiz üzerinde çalışacaktık. İsmimin seslenildiğini duyduğumda pek de tanıdık olmayan sesin olduğu yere çıkarmıştım gözlerimi.
Biraz dikkatli baktığımda bana seslenen kişinin Jaehee olduğunu anlamıştım. Sınıfımdan, ismen tanıdığım bir kızdı. "Merhaba!" demişti bana doğru adımlarken. Siyah bir elbise giyiyordu, üzerinde pembe bir ceket vardı ve güzel gözüktüğünü düşünmüştüm. Güzel bir yüzü vardı. "Derse mi gidiyorsun?" diye sormuştu.
"Evet," diyerek onu onaylamıştım. "Sen de mi öyle?"
"Evet, aslında ilerideki kafeden kahve alacaktım ama fikrimi değiştirdim. Okula giderken sana katılmam sorun olmaz umarım."
"Elbette." demiştim, olabildiğince içten bir şekilde gülümsemeye çalışırken. İçimden Jaehee'nin yol boyunca benimle konuşmaya çalışmamasını diliyordum çünkü bu yolu yalnız yürümeyi seviyordum. Rüzgarın getirdiği deniz kokusuyla düşüncelere dalmayı seviyordum.
Bir süre sessizce yürümüştük ve ben konuşmayacağımız bir yolculuk olacağı hayaline kapılıp düşüncelerime dalmıştım bile.
Jeongguk'u yavaş yavaş da olsa tanımaya başladığımı hissediyordum. Çocukluk arkadaşıyla tanışmıştım. Birbirimize sadece selam vermiş olsak bile Jeongguk beni, Yoongi'yi nasıl tanıdığını paylaşacak kadar yakın görmüştü.
Sonra ise evine davet etmişti. Herhangi bir kafede ya da bir kütüphanede çalışmayı teklif edebilirdi ama bana, evine davet edecek kadar güvendiğini göstermişti.
Yavaşça Jeongguk'un denizine kapıldığımı fark ediyordum. Artık Jimin, Jeongguk'dan hoşlandığımı iddia ettiğinde itiraz edebilecek miydim emin değildim. Daha önce duygusal anlamda hoşlandığım biri olmamıştı ve ne hissettiğimi anlamak kolay değildi ama ona verdiğim değerin arkadaşça olmadığını biliyordum.
Aklımdaki Jeongguk ile ilgili olan düşünce ve düşlerimde kayboluyorken Jaehee'nin sesini duymuştum. "Ne düşünüyorsun?" demişti muzip bir ifadeyle. "Gülümsemen yüzünden düşmüyor." O da gülümsüyordu.
Ben de ona gülümsemiştim. "Önemli şeyler değil." demiştim. Önemli şeylerdi.
Anladığını belirten şekilde mırıldamıştı ve yol boyunca konuştuğumuz tek şey bu olmuştu.
Sınıfa girerken artık Jaehee'yle aramızda oluşan gerici sessizlikten kurtulacağım için mutlu hissediyordum. Sınıfa girdikten sonra Jaehee'yle birbirimize iyi dersler dilemiş ve yollarımızı ayırmıştık.
Jeongguk'un yanındaki sıraya doğru adımlamaya başlamıştım. Bir yandan da gözlerim büyük ihtimalle yine simsiyah giyinmiş olan bedeni arıyordu. Gözlerim onu bulduğunda çatık kaşlarıyla önündeki masayı izlediğini görmüştüm. Fevri bir hareketle bakışlarını masadan ayırmış ve tam o an göz göze gelmemizi sağlamıştı. Ona selam vermek adına gülümsediğimde çatık kaşları düzelmiş, bakışlarını gözlerime odaklayarak gülümsemişti o da bana.
Ne düşünüyor olduğunu merak ederken sıraya oturmuştum. "Merhaba Jeongguk," demiştim. "Nasılsın?"
Gülümseyerek cevap vermişti bana. "İyiyim Taehyung-ah, teşekkür ederim. Sen nasılsın?"
Ben de ona "İyiyim, teşekkür ederim." derken profesör de dersliğe girmiş, bir kere bile ara vermediği iki saatlik patoloji dersini başlatmıştı.
Ders sırasında ara sıra gözlerim Jeongguk'u buluyordu. Derse odaklanmış bir halde hızlı hızlı not almaya çalışıyordu. Ben onu izliyorken bir anda elindeki kalemi bırakıp çattığı kaşlarıyla, bütün varlığımı sorguluyormuş gibi bakan gözlerini, gözlerime çıkardı. Zaten ona bakıyor olduğumu fark ettiğinde hafifçe yumuşayan bakışlarını kısa bir süre sonra üzerimden çekmişti. Neyin onu rahatsız ettiğini bilmiyordum ama çok sevimliydi. Jeongguk'un bir şeye sinirlendiği çok barizdi ve böyle düşündüğümü bilse daha da sinirlenecekti ama öyleydi işte. Sevimliydi ve ben ona sarılmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni özleyeceğim ✿ taegguk
FanfictionMasum bir "Seni özleyeceğim." cümlesi sıyrıldı dudaklarından. Bir ay görmeyecektik birbirimizi. Sonrasında tekrar aynı derslikte bulunacak, yan yana oturacak ama yine de zorunda kalmadıkça konuşmayacaktık.