Jeongguk*
Pazartesi gününden sonra Taehyung'la ilk kez bu sabah konuşmuştuk.
Çarşamba günündeydik. İlk dersin başlamasına beş dakika kadar vardı. Sınıf temsilcimiz ilk dersin iptal edildiğini bize bildirdikten birkaç dakika sonra gelmişti sınıfa Taehyung. Sınıfa girip yanıma oturmuştu. Sakince masaya başını koymuş, gözlerini kapatmıştı. Dersimizin iptal edildiğini ona haber vermek istiyordum ama onu uykusundan etmek de istemiyordum. Ona seslenip seslenmeme konusunda içsel bir savaş verirken bir yandan da kapalı gözlerini fırsat bilerek yüzünü izlemeye dalmıştım.
Eğer tanrı bir şiir yazmış olsaydı, o şiir Taehyung gibi gözükürdü diyordum içimden. İnsana okuduğu ve okuyacağı bütün şiirleri unutturacak bir güzelliği vardı. Ressamlar geliyordu aklıma. Eğer ressamlar görseydi onu, güzelliğini çizmeye korkarlardı diyordum çünkü öylesine güzeldi işte.
Hiçbir şey yapmasa ve öylece dursa bile karşımda, kalbim hızlanır, olduğu yere sıkışırdı. Öyleydi Taehyung, çok güzeldi.
Aniden açmıştı kapalı gözlerini ve bu gözlerimizin birleşmesine sebep olmuştu. Hızlıca, istemeyerek de olsa gözlerimi yüzünden çekmiştim. "Dersimiz," demiştim. "iptal edilmiş, haber vermek istedim." Onu izlediğimi fark etmediğini umuyordum.
Başını yasladığı masadan yavaşça kaldırmış, bir süre beklemişti öylece. "Bir sonraki dersi kampüste bekleyeceğim." demişti. "Bana eşlik eder miydin Jeongguk-ah?"
Bakışlarımı tekrar gözlerini bulmak için yüzüne çıkarmış, bana her soru soruşunda olduğu gibi gülümseyerek cevap vermiştim ona. "Elbette."
O da bana gülümsemişti ve gülümsemesiyle, zihnimde küçük küçük kelebekler canlanmıştı.
Sınıftan çıkıp bahçeye doğru yürürken, yan yana adım atıyor oluşumuz bile bana hoş geliyordu. Onun yanında, yakınında olmayı çok sevdiğimi hatırlatıyordu.
Kampüse çıktığımızda bütün masaların dolu olduğunu görmüştük. Bana, yüzündeki sevimli ifadeyle, "Her yer dolu Jeongguk-ah!" demişti yakınan bir ses tonuyla. Etrafa tekrar göz gezdirmiş, "Söğüt ağacının altındaki bank boş." demiştim gülümseyerek ona döndüğümde. Ağacın uzun dalları yüzünden orayı görmek zordu.
Yüzündeki üzgün ifade aniden yerini muzip bir gülümsemeye bırakmış beni bile beklemeden hızlı adımlarla söğüt ağacına doğru yürümeye başlamıştı. Ben de arkasından onu takip ediyordum. Çok mutluydum ve ona sarılmak istiyordum.
Daha yakın olmamızı dilediğim anlardan birini o an yaşadığımı, tekrar düşününce fark ediyordum.
Bir sonraki dersin başlamasına kadar olan o iki saatte, bu sefer o ders çalışmış ben kitap okumuştum ve onu düşünmüştüm.
Şimdiyse öğleden önceki son dersimiz bitmişti. Sınıftan çıkıp kafeteryaya doğru gitmek için merdivenlerden inerken işte bunları düşünüyordum. Öğleden sonra da bir dersimiz olduğu için öğle tatilinde hastanedeki kafeteryadan bir şeyler alıp bahçede beklemeyi planlıyordum. Aklıma Yoongi hyung geldiğinde onu aramak için telefonumu elime almıştım.
Telefonun diğer ucundan dinlediğini belli eden bir ses çıkardığında "Hyung? İyi misin? Bütün gece kütüphanede olacağım dediğinde ciddi olduğunu düşünmemiştim." demiştim. Aramalarıma da cevap vermemişti.
"Gerçekten bütün gece kütüphanedeydim, Jeongguk." demişti. Sesi çok yorgun geliyordu. "Profesörlerimden biri aniden bir sınav yapacağını söyledi. Şimdi bitti sınavım. İnan seni aramak üzereydim."
Haftalardır ders çalışıyordu. Tatil bile yapamamış, her gün evde saatlerce ders çalışmak zorunda kalmıştı. Yoongi hyung fakültede bir üst dönemimdi ve dürüst olmam gerekirse bu kadar çok çalışıyor oluşu beni geleceğim hakkında korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni özleyeceğim ✿ taegguk
ФанфикMasum bir "Seni özleyeceğim." cümlesi sıyrıldı dudaklarından. Bir ay görmeyecektik birbirimizi. Sonrasında tekrar aynı derslikte bulunacak, yan yana oturacak ama yine de zorunda kalmadıkça konuşmayacaktık.