five.

1.6K 96 111
                                    

bu bölüm soobinin ağzından başlayacak, şimdiden iyi okumalar!

-----

aciz hayatım boyunca bu kadar çaresiz hissettiğim bir an çok az hatırlıyorum.

ben kimseye değer vermem, kimseye aşık olmam, kimseyi sevmem. insanların bana dediği gibi "duygusuz, ruh gibi" bir insan olarak tanımlarım kendimi sorsanız. çünkü bu şekilde gördüm, bu şekilde büyütüldüm. çocukluktan beri mutluluk bulamamış insana mutluluğu öğretemezsiniz, sevilmemiş insana da sevgiyi. benim için kırmızı çizgi olabilecek şeyler çok azdır bu sebeple.

son birkaç ay, beni değiştiren şeydi. beni herkesin bildiği o soobin'in dışına çıkaran, boğucu alanımdan çekip kurtaran şey bu son birkaç aydı. günlerdir yüzünü görmediğim, sarışın, şevkatin belki vücut bulmuş hali, en yakın arkadaşım. onu kaybettiğimden beri yıllardır içinde olduğum o "duygusuz, ruh gibi" soobin'i de bulamadığım. choi yeonjun.

en değer verdiğim şey, kırmızı çizgim.

o gün arabada olanlardan sonra bana kendini bir daha göstermeden, arabamdan sinirle inmeden önce bana "bitti soobin, bu sondu." diyen o sarışın. başlarda umursamıyordum, gerçekten onu da atlatırım sandım. choi yeonjun benim için kimdi ki? basit bir yatak arkadaşı, aynı zamanda da yakın arkadaşım. yine de bunlar onu unutmama engel değildi.

bu şekilde düşünürken en beklemediğim anda gelişti onu atlatamamam.

"soobin, iyi misin?" beomgyu kalın sesiyle bana soruyu yönelttiğinde, başımı salladım. "niye iyi olmayayım?" alayla çıkan ses tonum gülümsetmişti karşımdaki bedeni. omuzunu silkti önündeki kitapları düzeltirken. "dalgınsın, dersi dinlemedin. vizeler başlıyor." başımı sallamakla yetindim. yeonjun'dan başka bir şey düşünemez olmuştum.

"meraklanma." dememe rağmen tek bir mimik oynamadı suratımda. etrafı izliyordum, koca oda yavaş yavaş dolmaya başlamış beomgyuyla benim yanıma taehyun da oturmuştu. gözlerimden kaçırdığım heyecanlı bakışlarla birlikte kapıyı gözetliyordum. yeonjun ile ortak dersimizdi, iki gündür derslere de katılmıyor sanırım notları başkalarından istiyordu. yüzünü özlemiştim, yakın arkadaşım ve kırmızı çizgim choi yeonjun'la her zaman birlikteyken bir anda ayrı düşmüştük.

"bekleme gelmeyebilir." beomgyu, taehyunla konuşmasını bir anda kesmiş ve bana dönmüştü. beomgyuyla da yeonjun kadar olmasa da arkadaştık, ikimizin de ortak arkadaşıydı. "niye, bir şey mi olmuş?" meraklı ve endişeli bakışlarımı beomgyu'ya yönelttim. "mesajlarıma bakmıyor, geçen gün dayanamayıp sonunda evine gittim. odasından çıkmadı, hasta falan da değildi anlamadım. vize haftası falan diye herhalde."

beomgyu aklına gelen şeyle bana döndü. bir şeyi merak ediyor gibiydi. "sen yeonjun'un en en en yakın arkadaşı değil misin, niye bana soruyorsun?" bu soruyu sormasıyla nasıl bir yalan uydursam diye düşünürken yüz ifadem bir an olsun değişmemişti. iyi bir yalancıydım. "vize haftasından dolayı endişelendiğini söylemişti ama bu kadar kötü olduğunu bana göstermedi. enerjikti."

beomgyu inanmış, tae ile olan konuşmasına devam etmişti. olanları bilse bayağı laf yapardı. sır da çok tutamazdı zaten, sır olan bir şeyi sorsan hemen elleri avuçları terlemeye başlar. üzerine gidersen dökülüverir. aslında arkadaşları iyi bir sırdaş olduğunu söylüyorlarmış ama. benden de korkuyor olabilir, bilemiyorum.

tekrar bakışlarım, kapıyı buldu. yeonjun'u bekliyordum ama kapıdan o sinir bozucu mullet saçlı çocuk girdiğinde, ellerimi istemsizce yumruk yapmış ve masaya çarpmıştım. yanımdaki çocuk da irkilmişti, titremesinden belliydi. chris gün geçtikçe daha iyi görünüyordu ve bu ne kadar sinirimi bozuyordu bilemezsiniz. o geceden sonra suratına bir tane yapıştırmamak için kendimi zor tutuyordum. chris arkasında birinin elini tutuyordu, sınıfa girerken bıraktı.

can we just be fuckbuddy? // yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin