Hey, selam Kacchan.
O lanet hastane yatağından ne zaman çıkacaksın, ne zaman yine o özlediğim sesinle bana bağırmaya başlayacaksın bilmiyorum, ama bir an önce yanıma gel istiyorum.
Senin komada olduğunu öğrendiğimiz günden şu yana 2 ay geçti. Her gün Eri ile beraber geliyoruz. Çoğu zaman Kirishima ve diğerleri de geliyor fakat ben hep geliyorum.
Seni yalnız bırakamıyorum, bırakmak istemiyorum.
Seni en son yalnız bıraktığım zaman Shigaraki benden tam da hedeflediği gibi "En değerli"mi aldı. Bir daha olmayacak.
İnsanlar sonunda senin güzelliğini fark ediyor.
" Vah vah! Ne de güzel bir çocukmuş, yazık oldu." diyorlar.
Sarı uzun saçlarını ve hep dile getirmek istediğim, ama demekten korktuğum harika bedenini fark ediyorlar.
Yine de seni benden alamazlar, asla izin vermeyeceğim.
Evet ben seni istiyorum. Bir an önce gel istiyorum çabucak istiyorum, tam da yanı başımda istiyorum!
Ondan sonra istediğin kadar bana bağır, vur, küfür et hiç biri umrumda olmayacak!
Tekrar geleceğim yanına kacchan, elini sıkıca tutacağım ve asla bırakmayacağım. Kendi ellerimi avuç içlerine bastıracağım, çünkü beni ısıtan tek kişi sensin.
Seni çok özledim.
-Deku'n.
Dikkatli bir şekilde katladı kağıdını Midoriya. İç çekerek arkasına yaslandı.
Hâlâ, eğer 10-15 dakika daha erken gelebilse neler olabileceğini düşünüyordu.
Çalan kapı ile kendine gelmeye çalıştı, fark etmeden elinde buruşturduğu kağıdı düzeltti.
" Gel! "
Küçük, kırmızı elbiseli kız gülümseyerek içeri girdi.
Mavi saçlarını iki at kuyruğu şeklinde bağlamıştı, Mina ile iyi anlaştığı için artık utanmıyordu. Pembeli kız ona bir sürü şey öğretmişti.
" Selam Bay Deku! Kacchan'ın yanına ne zaman gidicez? "
" Gideceğiz birazdan Eri-Chan. Gidip ayakkabılarını giyebilirsin. "
" Tamamdır Bay Deku! "
Küçük kız heyecanla ve koştura koştura aşağı indi. İzuku ise kalktı. Büyük bir iç çekerek dolabını açtı. Eline ilk aldığı şeyleri asla umursamadan giydi, mektubu ise omzuna taktığı postacı çantasının içine koydu.
O da aşağı indi, salonda sessizce oturanlara bakarak gülümsedi. Bakugou yokken çok şey değişmişti.
Sınıf her zamankinden daha sessizdi ve daha çok kazanmaya odaklanmıştı.
İzuku ayakkabılarını giydi. Eri ise arkasında tuttuğu pembe zarfı utanarak ona uzattı.
" Sen her gün Kacchan'a mektup yazıyorsun. Ben de yazmak istedim. "
İzuku'nun dudaklarına bir gülümseme yayılmıştı.
Büyük ihtimal Eri söylemiş, Aizawa yazmıştı fakat önemi yoktu. Küçük kız çok hevesliydi, sarışın bir an önce uyansın da onunla oyunlar oynasın istiyordu.
" Hadi gidelim. "
İkisi el ele tutuştu ve evden çıktılar.
Eri yolda gülümseyerek yürürken yanından geçtikleri çiçekçi de durdu.
" Kacchan'a çiçek alalım! "
" Pekala. "
İkisi beraber çiçeklere bakmaya başladılar. Sık sık alırlardı.
Özellikle Eri, hepsini bir özür neticesinde vazoya koyardı, güçlerini tam olarak kontrol edemiyordu ve sarışını uyandıramamıştı. Fakat kimse bunun için bir şey demedi.
" Bundan alalım mı? Kırmızı, aynı Kacchan'ın gözleri gibi! "
" Çok güzeller. "
"Aynı Kacchan gibi. " diye düşündü İzuku. Kırmızı gülleri buket haline getirdiler ve Eri onları aldı.
Hastaneye girdiklerinde, artık onları görmeye alışan hemşirelerden dolayı sıcak gülümsemeler ile karşılandılar.
Yolunu ezbere bildikleri 242 nolu odaya gittiler ve kapıyı yavaşça açtılar.
Parlak güneşin boyadığı, beyaz yastığa dağılmış sarı saçlarına ve savunmasız gözüken tatlı suratına baktı İzuku.
Çok özlemişti.
Eri koşa koşa çiçekleri vazoya koymuştu. İzuku ise Katsuki'nin yanına oturdu. Elini sıkıca tuttu.
Gözlerini iki saniye bile ayırmadan tertemiz suratında gezdirdi.Çok özlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Hero | 𝘿𝙀𝙆𝙐𝘽𝘼𝙆𝙐
Fanfiction"Kacchan?... Ne zaman uyanacaksın? " -En son, Katsuki'nin "öldüğü" düşünülen savaştan sonra Katsuki'nin komaya girmesi, İzuku tarafından ona yazılan mektuplar ve uyandıktan sonrası anlatılıyor. Kopfkino: Otobüste, vapurda, tuvalette, orda, burda...