18

458 85 98
                                    

Annesini arabayla eve bıraktıktan sonra kendi evlerine geçtiler. Jimin kendisini yatağın üzerine attı. Beli kopmuştu, kendini çok fazla yoruyordu. Çalan telefonuna baktı hemen, gördüğü kişiyle gülümseyip açtı.

"Uyuyor muydun?" diye sorduğunda, "Hayır sen?" yanıtını verdi. Yoongi dediği şeyle farkında olmadan mutlu hissetmişti. "Hayır uyku tutmadı. Sizin bu yeni evin aşağısında bir park vardı ya, oraya gelsene. İçmeye bir şeyler getirdim. Kafa dağıtırız." dediğinde Jimin ani bir şekilde "Viski getir Yoongi ve otuz dakika içerisinde ol bir yere ayrılayım deme. Yoksa giderim." diyip telefonu kapattı.

Hızla duşa girdi soğuk suyla duş alıp üstünü giyinmeye başladı. Beyaz bir sweatshirt, mavi bol pantolon, beyaz converse ve beyaz montunu giydi.

Yoongi'nin ağzından

Yağmur yağıyordu, o kadar şiddetli değildi ama çiseliyor denilecek kadar azda değildi. Babamla kavga etmiştim. Çünkü yasak ilişki yaşadığı kadının hamile olduğunu öğrenmiştim. 2 aylıkmış, abi olacaktım. Peki ya annem ne olacaktı? Kim bilir ne kadar kötü hissedecekti? Canı nasıl yanacaktı.

Aldırıp aldırmayacağını sorduğum da gerçek bir çocuk istediğini söyledi. Benim babam ne zaman böyle biri olmuştu? Ne ara kendi oğlundan vazgeçmişti? Ne ara beni sevmeyi bırakmıştı?

Elimde dört şişe biranın olduğu siyah poşetle bankta, dizlerimi kendime çekip oturuyordum. Akan yağmurlar göz yaşlarımın gözükmesini engelliyordu.

Jimin'i gördüm. Beni görünce şaşırmıştı. Haklıydı hangi ruh hastası gecenin dördünde, yağmurun altında, parkta sıfır kollu t-shirt ve şortla dururdu ki?

"Yoongi bu halin ne? Donacaksın, hem neden arabada değilsin sen?" dediginde yüzüne baktım sadece. Hissetti. Canımın yandığını hissetti. Aldırmadı yağmura, yanıma ıslak banka oturdu. "Ağlıyor musun sen?" dediğinde cevap veremedim. Ama o farkındaydı işte ağladığımın. Biliyordu beni, azda olsa tanıyordu.

Yüzüme bakmaya devam etti. Canım o kadar çok yanmıştı ki, şuan cidden Jimin'e sarılıp bağırarak ağlayabilirdim. Tıpkı annesinin elini bırakıp kaybolan çocuklar gibi. Hissediyordum ellerim uyuşmuştu ama bir yandan da titriyorlardı, bedenimle birlikte.

Ellerimi tuttu Jimin titremesini dindirmek için, o da üşüyordu benim yüzümden. Yeni geldim sanıyordu ama bir saattir buradaydım oysaki. Yağmurun başladığı ilk andan beri buradaydım.

Ellerimin soğukluğunu hissetti. Buz kesilmişti, tüm vücudum öyleydi ama. İçim çıkana kadar burada ağlamıştım. Çok üşümüştüm. Sadece buraya gelmiştim. Neden buraya geldiğimide bilmiyordum oysa ki. Arabaya binip gaza bastığımda sanki beni buraya getiren arabaydı.

"Yoongi üstün çok ince. Hadi gel arabaya geçelim." dediğinde ses vermemiştim, verememiştim. Sanki konuşsam boğazımda oluşan yumruk daha da canımı acıtacaktı.

"Yoongi." dedi tekrar. Bu sefer sesi korkmuş çıkıyordu. Tuhaftı birinin benim için korkması, endişelenmesi. Pek yaşadığım bir durum değildi çünkü. Bunun Park Jimin olması daha da tuhaftı. "Ne olduğunu anlatacak mısın?" diye sordu. Anlatamazdım ne diyecektim ki kardeşim oluyor mu?

Kafamı iki yana salladım. Derin bir nefes verdi bıkkınca. Montunu çıkarttı. Onu izliyordum. Çıkartıp üstüme örttü. Üstündeki sweatshirti ile duruyordu. Zar zor ağzımı açabildim. "Üşeyeceksin." dediğmde "Evet." dedi. Kafamı havaya kaldırıp yağmur damlalarının direkt yüzüme çarpmasını sağladım. "Neden verdin o zaman."

"Hasta olmanı istemiyorum. Sen bana sağlıklı lazımsın." diyip güldü. Benden tepki alamayınca devam etti. "Ne bu tripler aptal gibi böyle gelmişsin birde içki poşediyle. Aynı ergen gibisin Yoongi. Hatta ergen herifin tekisin. Hiç büyümez misin sen?" bu dediklerine alınmamıştım. Böyle düşündüğü için dememisti bunları. İyi olmami istiyordu, ama bunu böyle ifade edebiliyordu.

FEEL | YOONMİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin