Bu final hepimizi ağlatacak. Okurken satır aralarında anlatılmak istenen hiçbir cümleyi kaçırmayın gözünüzü seveyim yoksa etkilenmeniz mümkün değil.
Ve lütfen medya ile okuyun..🎶Medya 🎶 Öyle bir yerdeyim ki
Mutlu son diye bir şey var mı ?
Fyodor Dostoyevski mutlu son için şöyle diyordu;
Mutlu son diye bir şey yoktur. Çünkü, bir şeyde "son" varsa orada mutluluk yoktur.
Bedenler birleşince buna gerçekten mutlu son diyebilir miyiz?
Nereden biliyoruz devamının mutluluk getirdiğini.
Eller birleşince pişman olmayacağımızı nereden biliyoruz?
Oysa ölüm de mutlu son değil mi ?
Neden içimiz korku ile doluyor?
Demek ki mutlu son diye bir şey yok!Onlar ermiş muradına diye başlayan hiçbir hikayeye inancım yok!
İçinde 'son' geçen hiçbir sözcüğe itimadım yok!
Çünkü mutlu son diye de bir şey yok!Sonu mutlu biten tek şey yaşadıklarımız.
Güzel anılar, kalbimizi hızlandıran sevgiler.
Ölüm geldiğinde tebessümle karşılayabiliyorsak işte mutlu sonsuz budur!
Mutlu sonsuz sevmek , mutlu sonsuz ölmek..Toprak yoldan gelen araba etrafı toza dumana katarken uzaktan onu izleyen beden ellerini arkasında birleştirmiş tebessümle izliyordu.
Bakışlarını gökyüzüne çevirdiğinde mavi gökyüzünü kaplamak üzere olan beyaz bulutlara bakarak iç çekti.
Yağmurun geleceğini ve minarede ki eski paspasları içeriye koymayı aklına not etti.
Açık bıraktığı da aklına düşünce içini bir korku sardı ama bu düşünceden hemen vazgeçti.Caminin girişinde duran arabayla adımlarını demir avlu kapısına doğru attı.
Arabadan çıkan bedenle yüzünde büyük bir gülümseme oldu.
Üzerinde ki takım elbise ve siyah gözlükleri ile havalı görünen dostunu bir kere daha süzüp kollarını açtı.
Dostu da açılan kollara girip özlediği adamın sarılışına karşılık verdi.
Ayrıldıklarında ikisinin yüzünde de büyük bir gülümseme vardı." Seni hangi rüzgar attı buraya ?" Diye neşeyle biraz da merakla soran adama tebessümle baktı.
" Seni özledim" dedi yaramaz bir bakış atarak .
İkisi de kahkaha atarken derin bir nefes alıp gözlüklerini çıkardı." Yakınlarda bir işim vardı. Geçerken seni görmeden olmaz dedim " diyerek temas bağımlılığını her seferinde kanıtlar gibi kollarını sıktı imam dostunun.
" İyi yapmışsın dostum. Gel içeriye bir çayımı iç " dediğinde başını olumlu anlamda salladı.
İkisinin de yüzünde gülücükler hâkimdi.
Özlem gözlerinden okunuyordu.Caminin altında bulunan küçük alana giderken imamın kollarından tutup durdurdu.
" Aslında merak ettiğim bir şey daha vardı " dediğinde imam dudaklarını anlayışla birbirine bastırıp caminin girişini gösterdi.
Arkadaşı namaz kılınan yere giderken imam kollarından tutup engel oldu. Bakışları ile yukarıyı gösterdi.
Kadınların namaz kıldığı mescite çıktılar.Trabzanlarin önüne oturduklarında kulaklarına gelen sesi hayranlıkla dinlediler.
Özellikle imamın dostu ilk defa duyduğu için mest olmuştu.
Dostunun anlattığı kadar varmış hatta az bile anlattığını düşünerek keyifle dinledi.
Gözlerinin dolmasına engel olamazken içinde ki bir hüzün bulutuyla huzura erdi.
Ses kesildiğinde bakışlarını aşağıda ki Kur'an okuyan orta yaşlarda ki adama çevirdi." Dediğin kadar varmış. Hayran olmamak elde değil. Bu kadar duygulu ve güzel Kur'an okuyan birini daha önce görmedim" dedi hayranlıkla.
" Öyle. Ona bende hayranım " dedi acı bir tebessümle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek kişilik Cemaat
RomanceTamamlandı Tayini ücra bir köye düşen imam Adem ile sadece geceleri gelen tek kişilik bir cemaat olan gizemli genç arasında yaşanan garip bir yakınlık.. Ben de bir Adem oğlu Adem'im işte.. Not: İmam konulu olduğu için sadece duygular üzerinden gidi...