Hyunjin ellerini pantolonun cebine sokup etrafı izleye izleye okula doğru ilerliyordu. Diğer öğrenciler sırayla okula girerken Hyunjin'in bu rahatlığına hayret içinde bakıyorlardı. Sırayla içeri giren öğrencilerin yanından ağır adımlarla geçip merdivenleri çıktı. O merdivenleri çıkmaya başlarken öğretmenleri bıkkınlıkla omuzlarını düşğrüp gözlerini ona çevirdi.
"Hwang, sıraya giriyorsun hödük evladım."dediğinde öğretmen, Hyunjşn olduğu basamakta durdu ve merakla etrafına bakmaya başladı. Sanki sıradaki öğrencileri görmüyormuş gibi.
"Hocam-"
"Hayır Hyunjin, sıra orada. En arkaya git ve diğer arkadaşların gibi sırayla gel."dediğinde öğretmenleri, Hyunjin sinirle ayağını olduğu basamağa vurdu.
"Hocam! Kör olduğumu bilmiyormuşsunuz gibi konuşmanız çok kırıcı!"
"Lan defol sıranın arkasına!"diyerek ona doğru bir adım attığında öğretmen, Hyunjin korkuyla yerinde sıçrayıp az önce çıktığı tüm basamakları hızlıca geri indi.
Basamaklar bitince omzundan sarkan çantasını düzeltirken başını çevirip öğretmenine ters bir bakış attıktan sonra önüne dönüp ağzında birkaç küfür geveledi. O sırada diğer öğrenciler gibi sırada olan sevimli çocuğu görünce gözlerini ona dikti. Tavşan gibi olan dişleriyle kendisine kıkırdayarak bakan çocuğa bakıp gülümsedi ve hemen o çocuğun arkasına kaynak yaparak sıraya daldı.
"Merhaba, Hyunjin ben."diyerek çocuk ve yanındaki kısa arkadaşının arasına başını uzattığında çocuk kıkırdarken yanındaki kısa arkadaşı ters ters onlara bakıyordu.
"Seni tanımayan mı var?"diye sordu kıkırdayan çocuk hafifçe arkasına dönüp kendisinden uzun olan Hyunjin'e. Hyunjin kısa saçlarını geriye doğru yatırırken hafifçe çocuğa doğru eğildi.
"Ve sende?"diye sorduğunda, çocuk gülüşünü zar zor durdurup başını salladı ve Hyunjin'in uzattığını elini sıktı ciddi bir tavırla.
"Lee Minho."dediğinde Minho, Hyunjin bir süre ciddi ciddi onun suratına baktıktan sonra kahkaha atmaya başlamıştı. Minho'da onun gibi gülmeye başlamıştı.
"Sıkılmadınız mı şu numaradan?"diye yükselen ses ile ikisi de başlarını yanlarındaki Changbin'e çevirmişlerdi. Minho gülmseyip başını hafifçe yana eğerek Changbin'in omzunu okşadı. Hyunjin ise uyuz bir ifade ile ona bakıyordu.
"Hoşuna gitmiyorsa yallah önüne dön!"diye gıcıkça konuştuğunda Hyunjin, Changbin gözlerini devirdi. Hyunjin'e çok uyuz oluyordu. Onunla takılmaya başladıklarından beri dışlanıyormuş gibi hissediyordu. Sanki Minho ve Hyunjin mükemmel bir ikililerdi ve Changbin onların yanında fazlalık gibi hissediyordu.
Sonunda sıra onlara geldiğinde Minho hızlıca içeri girerken Hyunjin öğretmenlerinin ona karşı olan bakışlarını görünce oflayıp gözlerini devirdi. Adımlarını hızlandırıp hızlıca öğretmeninin yanından geçerken yanlışlıkla öğretmenine çarptığın(!) adamın elindeki kahve üzerine dökülmüştü. Adam acı içinde bağırırken Hyunjin elini ağzına kapatıp gözlerini kocaman açıp acı içinde bağıran öğretmenine baktı.
"Hocam! Çok özür dilerim!"
"Hwang!"diye bağıran adamın sesi t0m okulu yerinden oynatırken Hyunjin hızlı adımlarla okulun içine kaçmıştı. Diğer yandan deli gibi gülmeyi ihmal etmiyordu.
Minho'nun eşcinsel olduğu çok kısa bir sürede tüm okula yayılmıştı. Normalde çok sevilen biri olan Minho bir anda okulun en nefret edilen öğrencisi oluvermişti ve Hyunjin bu duruma çok sinirleniyordu. İnsanlar fazla nankördüler.
Hyunjin hızlı adımlarla önden hızlıca başını eğerek yürüyen Minho'ya yaklaşıp kolunu onun omzuna attı. İkisi birlikte sınıfa girerken Changbin yine gözlerini devirerek onların peşinden ilerliyordu. Kabul etmese de Minho'yu Hyunjin'den çok fazla kıskanıyordu. Hyunjin'in Minho'yu kötü etkileyeceğini düşünüyordu.
Hyunjin ve Minho, katıldıkları dans kulübünde yakınlaşıp çok sıkı arkadaşlar olmadan önce sadece Changbin ve Minho vardı. Ve sakin hayatları. Ama Hyunjin hayatlarına girdiğinden beri aksiyon peşlerini bırakmıyordu ne yazık ki. Okulun delisiyle arkadaş olmanında sorumlulukları var.
"Günaydın canım sınıf arkadaşlarım!"diye bağırarak sınıfa girdi Jeongin ve kapının önünde durup elini göğüsüne bastırdı. Ön sırada oturan Yuna'ya doğru yaklaştı ve elini masaya yaslayıp flörtöz bir şekilde Yuna'ya doğru eğildi.
"Günaydın bayan Shin, bugün çok güzelsiniz."diyerek günlük yavşama rutinini gerçekleştirirken, Yuna gözlerini kısarak ona bakmıştı.
"İzdivacınıza karşılık veremeyeceğim, annem kızıyor."dedi Yuna ve defterlerini düzeltmeye devam etti. Jeongin derin bir nefes verip gözlerini devirdi ve arka taraftaki sırasına doğru ilerledi.
"Lan Jeongin! İki kız görüyorsun götün başın ayrı oynuyor! Hiç demiyorsun canımdan çok sevdiğim arkadaşım Jisung'u sınıfına kadar uğurlayayım!"diye bağırdı Jisung, Felix'i sınıfa bırakırken başını kapıdan uzatarak. Felix ona gülümsedikten sonra sınıfa döndü ve Jeongin'in yanına ilerledi. Çantasını bırakıp otururken gözlerini Jisung'a dil çıkarak Jeongin'e çevirdi ve ardından gülüp tekrardan gözlerini kapının önündeki Jisung'a çevirdi. Jisung'un gözlerinin başka yere odaklandığını görünce başını eğdi ve yan sıralarında oturan Hyunjin ve Minho'ya baktı.
Suratındaki gülümseme yavaşça silinirken bakışlarını önüne çevirdi. Buna artık alışmış olması gerekiyordu. Derin bir iç çekip göğsündeki acının kat kat artmasını sağladı ve tekrardan yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Zaten sonra Seungmin Jisung'u alıp kendi sınıflarına götürmüştü.
"Bu sınıftaki en istikrarlı kişi Jeongin olabilir. Kaç yıldır şu kıçı kırık Yuna'nın peşinde koşuyor."
"Yah! Hwang! Sensin kıçı kırık olan!"diye bağırdı Yuna sinirle kaşlarını çatıp arkasına dönerek. Hyunjin onun sinirlenmesine gülerken gözlerini ön sırasında oturan Minho ve Changbin'e çevirdi. Changbin kendi kendine telefonuyla ilgilenirken Minho her sabah olduğu gibi kahvaltısını yapıyordu. Tabii bu normal kahvaltılar gibi değildi, bu göz kahvaltısıydı. Cam kenarında oturan Chan'ı gözleriyle yiyip bitiriyordu Minho yine.
"Az izle az, belli edeceksin."diyerek onu uyardı Hyunjin ama Minho omuzlarını silkti. Belli olmaktan korkmuyordu. Birinden hoşlanıyor diye gizlenmek zorunda değildi ya!
Hyunjin bir süre arkadaşına baktıktan sonra omuzlarını silkti ve cebinden telefonunu çıkartıp uğraşmaya başladı.
"Arkadaşlar, size kötü bir haberim var!"diye bağırdı Ryujin dizlerinin üzerinde sırasının üstüne çıkarken telefonuna bakarak.
"Nolur bir kere şu ağzından hayırlı bir söz çıksın be kızım!"diye bağırdı Soobin sinirle ön sırada oturan Ryujin'e. Ryujin ise hızlıca başını iki yana sallıyordu.
"Kötü bir şeyse söyleme!"
"Fizikçi sözlü yapacakmış!"
"Ağzına sıçayım Ryujin."
◇◇◇◇
Ayy canlarım iyi geceleeer. Çok özlemişim bu kadroya bölüm yazmayı baya bi heyecanlandım. Ve birazda duygulandım. Umarım beğenirsiniz sizde. Öpüyorum hepinizi çoook.