Secret Cherry Blossom 'Taegguk'

Bölüm 16: Pencereden Bakışlar

Selamlar.

Nasılsınız?

Medyaya eklediğim müziklere bakıyorsunuz değil mi? Bölümle okurken dinlerseniz daha iyi hissedeceksiniz. o(*￣▽￣*)ブ

Ayrıcaaa, neden yorum yapmıyorsunuz bebeklerim? :(

Sizin yorumlarınız bana ilham ve istek veriyor... Sınav senemdeyim ve bir sene erteleyebilirim bölüm yazmayı lakin bunu bende istemiyorum. Yorumlarınız sayesinde yazma isteği buluyorum kendimde. Ben sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.

Keyifli okumalar.

......

Wang Liu gergince parmaklarını ovuşturuyordu. İçinde olduğu odanın her yeri ayrı bir kitapla döşenmişti. Kitaplıkların arasında kapana kısılmış Wang Liu derin bir nefes alıp elini ağrıyan göğsüne koydu. Aklına sürekli o kişi geliyordu. Onun yüzünden işlerin bozulmasından endişe duyuyordu. Tam çaprazında ayakta dikilen Taehyung'un kardeşi Dae Seong'du. "Şimdi ne yapacaksınız?"

Wang Liu'nun göğsü ağrıyordu bu gece nedensizce. Sanki çok önemli bir şey olacakmış gibi bir gerginlik hakimdi kalbine. Hanbokunun yakasını sıktırdı. "Bilmiyorum. Lakin Jeongguk'un bir şeyler yapacağı kesin. Yoksa neden buraya gelsin ki?"

"Bence sadece ağabeyimden ayrı düşmek istemedi. Sonuçta kendisi çok pervasız. Nerede ne yapması gerektiğini bilmiyor." Dae Seong eline bir kitap alıp odada yavaşça dolanmaya başladığı sırada konuştu. Wang Liu derin bir nefes alıp küçük pencereden gecenin karanlığında göz gezdirdi. "Olabilir fakat bana hiç de öyleymiş gibi gelmiyor. En kısa zamanda bir şeyler yapmalıyız. Tang savaş hazırlıklarına başlamış olmalı. Önümüzde çok az bir vakit kaldı. Goguryeo'nun en büyük gücünü elinden almalıyız ki ordumuz kolayca Dongye'den girebilsin."

"Tang'a en yakın yer Dongye, bunu biliyorum lakin ağabeyimin en güçlü olduğu yerin orası olduğunu da biliyorum. Kral onu oraya Başkentten bilerek sürdü. Ağabeyim burada ölmeli yoksa ordunuzdan tek bir kişi dahi Goguryeo'ya ayak basamayacaktır." Dae Seong sakin tavırlarıyla Çinli Vekilin hemen karşısındaki sandalyeyi çekip oturup bacak bacak üstüne atarak oturdu. Ağabeyinden almak isteği intikam arzusu onu öyle bir yakıp kavuruyordu ki her daim kuruyan ve acıyan boğazı onun sürekli boğuluyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Taehyung'un, annesinin ölümünden sonra pişmanlıktan yanıp tutuşması gerekirken daha da güçlenmesinden nefret ediyordu. Başbakan Kwang Su her daim Taehyung'a sahip çıkmaya devam etse de, onu affetse de Dae Seong onu affedemiyordu. Gözlerinin önüne sürekli ağabeyinin o günkü suratı ve annesinin kanına bulanan elleri geliyordu.

"Jeongguk'u buradan göndermeliyiz ya da onu koruyabilmek adına bir şeyler düşünmeliyim her şey başlamadan önce." Wang Liu'nun kısık sesini işiten Dae Seong şaşkınca bakışlarını Vekile çevirdi. "Ne dedin? Korumak mı? Güldürme beni. Bunu kullanmalıyız. Ağabeyimin ölümüne onun sebep olmasını sağlamalıyız. Tam fırsatını bulmuşken onu göndermekten bahsediyorsun." Wang Liu işittiği kelamlarla kaşlarını çattı. "Ağabeyinden sonra buradaki General mevkisine atanacağın için mesut oluyor olmalısın lakin günahsız birine bunu yapacak değilim. Artık bundan vazgeçtim." Dae Seong oturduğu yerden hışımla kalkıp Vekilin hemen yanında ayakta durmaya başladı. Vekil yüzünde hiçbir korku veya gerginlik ifadesi olmadan ona tepeden bakan alfayla irislerini birleştirdi. "Sana yardım ediyor olmamın nedenini sende elbet biliyorsun. Kanlarla yükseltilen o mevkide gözüm yok. Ben sadece intikam istiyorum. Kral'dan, babamdan, ağabeyimden. Goguryeo'da ki herkesten."

Wang Liu bakışlarını sertçe soluyan genç kurttan çekti. Düşündü de o da bir zamanlar karşısındaki bu genç alfa gibi intikam arzusuyla yanıp tutuşuyordu lakin şu an en çok istediği kişiye birkaç adım uzaklıkta olmasına rağmen vazifelerini düşünüyordu. Derin bir nefes aldı. Goguryeo'ya, Kral'a ve daha o diğer herkese karşı içinde artık en ufak bir duygu kırıntısı zerre bulunmuyordu. Tek bir gayesi vardı o da vazifesini en mükemmel şekilde yerine getirmekti. Lakin onu gördükçe içinde tekrar yeşermesinden korktuğu duyguları göz önüne geliyordu.