Alaltın, neşeyle ve gözlerinde öfkenin aleviyle gülümsedi. Üç Çinli'ye doğru ilerledi ve arkasından bir ses duydu. Oraya doğru döndü ve ardından sese doğru koştu. Büyük bir özlemle sesin sahibi olan ağabeyine sarıldı.
"Başına bir şey gelecek diye çok korktum ağabey."
Altay, gülümsedi ve "korkma bacım." dedi. Kollarıyla iyice sardı kardeşini.
Alaltın, geriye doğru çekildi ve Altay'ın gözlerinin içine bakarak "Alpagut Ağabey..." dedi ve öylece kaldı. Başka bir şey demesine gerek yoktu. Altay hem Alaltın'ın demek istediğini anlamış hem Alpagut'tan olanları öğrenmişti.
"Bir şey söylemene gerek yok kardeşim. Biliyorum."
Alaltın, tekrar ağabeyine sımsıkı sarıldı. Hıçkıra hıçkıra, gözünde yaş kalmayana kadar ağladı.
Altay, Alaltın'ı ensesinden geriye doğru çekti ve yüzünü avuçlarının arasına alıp başparmaklarıyla yanaklarındaki ıslaklığı aldı. Gözlerinin içine bakarak "yeter ağlama." dedi ve ardından Alaltın'a moral vermek için gülümsedi.
"Haydi bir şeyler yiyelim."
Alaltın, "tamam." dedi ve beraber mağaradan çıktılar. Ateşin başına, Alpagut'un yanına oturdular. Ateşte geyiği kızartmaya başlamışlardı erler ve Alpagut da ateşi arada harlıyordu. Ateş başına oturan abi kardeş de diğer kardeşe yardım etmeye başladı. Balıklar da ateşte kızartılıyordu şimdi.
"Ne yapacağız şimdi? Obamıza geri mi düzenleyeceğiz? Yoksa Barutay abimin intikamını mı alacağız?"
"İntikam için yeteri kadar gücümüz ve nüfusumuz yok. Mecburen obaya döneceğiz. Obada da yeterince erimiz yok ama neyse."
Alaltın, iki ağabeyine de baktı ve "obaya mı dönüyoruz şimdi?" diye sordu.
"Senin başka fikirlerin mi var?"
Alaltın, başını iki yana salladı ve bir yudum su içti. Etleri çevirdi.
"Şu içeridekileri ne yapacağız?"
"Ben kafalarını keselim diyorum."
Alaltın, şaşkınlıkla kaşlarını çatarak başını ağabeyine çevirdi.
"Bu töremize sığar mı ağabey?"
Altay, sessiz kalmayı yeğledi. Alpagut'tan destek bekledi.
"Altay haklı bacım. Onlar bize ayak bağı olurlar. Kaçmaya çalışırlar, bize zarar verirler. Rütbeli erler değil onlar. Önemsiz kişiler ve korkak, her an arkadan hançerleyebilecek kadar korkak hem de."
"Evet ama bu onları öldürmemiz gerektiğini mi gösterir? Töremize uygun bir ceza yok mu?"
"Esir öldürmek töremize aykırı değil bacım."
"Evet ama bir yargılama sonucu töremize uygun hale getirilir. Bunun yolu da onları obamıza götürmekten geçiyor."
İkisi de birbirlerine baktılar ve Alpagut, gülümseyerek "bunu yemekten sonra konuşalım." dedi.
Alaltın, "tamam." dedi ve yemeği el birliğiyle hazırladılar. Ceylan eti de, keklik eti de ve balık eti de gayet lezzetli geldi ağızlarına ki öyleydi. Çok iyi, tam kıvamında pişmişti ve her ne kadar baharat kullanamasalar da gayet lezzetliydi hazırladıkları yemek fakat her ne kadar çok lezzetli olsa da hepsini bitiremediler. Stoklamak, kurutmak zorunda kaldılar. Birazını da mağara da bağlı bulunan Çinlilere verdiler.
Alaltın, bir yudum su içti ve etinden bir ısırık aldıktan sonra tekrar su içti. Son lokmalarıydı. Daha fazla yerse iyice şişip patlayacağından emin gibiydi.
"Bu topraklar bizim topraklarımızdan oldukça verimli. Nehri, hayvanları, bitkileri... Bizimkinden çok daha iyi kesinlikle."
"Öyle. Bizim topraklarımız sadece bozkır ve birkaç dağ. Hatta bu yüzden çoğu bey göç vaktinin geldiğini söylüyor."
Alaltın, güldü ve "imkansız bu." dedi.
"Çok iyi yağma fırsatlarını bırakıp nereye gideceğiz?"
"Buluruz bir yerler." diye itiraz etti Alpagut.
"Çinliler bizden çok fazla. Şunu kabul etmeliyiz ki onlar artık bizden güçlü. Her ne kadar son savaşı kazansak da çok er kaybettik. Onlar ise surların arkasında çoğalmaya devam etti. O surları aşabilecek güçte değiliz."
"Kutlu Mete Han bir kere yaptı. Biz de yapabiliriz."
Altay, güldü ve "düşlere dalma bacım!" dedi.
"Yeteri kadar er yok. Halkımız yorgun, aç. Çinliler de bize karşı sağlam önlemler alıyor artık."
Alaltın, etinden son lokmasını aldı ve bir yudum su içti. "Bu etin yanında kımız olmalıydı." diye söylendi ve ardından "sanırım haklısınız." diyerek durumu kabullenmek zorunda kaldı. Ellerini çırparak ayağa kalktı nehir kenarında elini yüzünü yıkadı.
"Eee, şu Çinlilerin icabına baksak mı artık? Yaşayacaklar mı tamuya mı varacaklar bir karar verilsin."
"Tamam o zaman. Oylama yapılacak. Çoğunluğa göre öldürülecekler mi yoksa rehin olarak kullanılacaklar mı buna karar vereceğiz."
Alpagut, erlere toplanmalarını emretti ve anında az sayıdaki erler üç kardeşin karşısında hazır ola geçtiler. Çinliler de mağaradan çıkarıldı ve sıraya dizildi.
"Beni dinleyin kardaşlarım. Bugün çok fazla hadise geçti başımızdan. Alaltın Hatun'u kurtardık ama beyimizi kaybettik. Akabinde şu üç şerefsiz Çinli'yi yakaladık ve kardaşım Altay Bey'i bu şeref yoksunu Çinlilerin elinden kurtardık. Şimdi burada bunlara ne ceza vereceğimizi konuşacağız. İki seçeneğimiz var. Birincisi bu üçünü tamuya yollamak, ikincisi ise onları Çinlilere karşı kullanmak ki bu imkansıza yakın bir iş. Şimdi idam edelim diyenler el kaldırsın."
Bir süre konuşmalar, fısıldaşmalar oldu ve sonunda eller bir bir kalktı. Alpagut, karşısındakilere baktı ve çoğunluğun oluştuğunu fark etti. "Karar verilmiştir." dedi.
"Üçü de idam edilecek."
Alpagut, kılıcını kınından çıkardı. Gözlerini üçünün birden üzerinde gezdirdi sırasıyla. Yüzünde intikam alacak olmanın verdiği mutluluğun yarattığı gülümseme vardı.
"Söylemek istediğiniz son bir şey var mı?"
"Var. Öldürmeyin bizi! Size çok önemli bilgiler verebiliriz."
Alpagut, kahkahalar atarak karşısındaki üç Çinliye baktı. Altay'a da başını çevirdi ve "duydun mu?" diye sordu.
"Bize önemli bilgiler verecekmiş."
Alpagut, tekrar başını Çinlilere çevirdi ve onlar öfkeyle baktı.
"Sizin gibi rütbesiz üç Çinli bize hangi önemli bilgiyi verebilir ki? Hayatınızı kurtarmaya yetecek ne var o dimağlarınızda?"
"Komutan Li'den bir şeyler duydum. Bunu onlara da söyledim."
"Ağzında geveleme de söyle! Vereceğiniz bilgiler gerçekten önemliyse üçünüzün de canını bağışlarız. Belki ulu Tengri sizi kutsar bile."
"Tamam, söylüyorum. Devletimiz siz Türklere karşı büyük bir harekat hazırlığı içerisindeydi. Sizi tamamen yok etmek için hareket edecekler."
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hun Kızı (+18)
Historical FictionŞiddet, küfür, ve cinsellik içermektedir. Okurların dikkatine!!!