1 Gün Sonra
"Geliyorlar! Geliyorlar! Çin akınından geliyorlar!"
Alaltın, mağrur bir şekilde çamurları eze eze, su birikintilerine basa basa yavaşça yürüyen atının üzerindeydi. Başı dikti. Başını eğecek bir şey olmamıştı. Hatta başını dik tutturabilecek birçok olay yaşamış, kahramanlıkta bulunmuştu. Milleti için çok kan akıtmış, düşmanlarının özgürlüğünü sonlandırmış ve ağabeyini öldüren Çinliden intikamını almış, O'nun ruhunu tamuya göndermişti.
"Hoş geldiniz yiğitler! Hoş geldin Alaltın Hatun! Hepiniz hoş geldiniz! Haydi erlerin ve Alaltın Hatun'un atlarını alın çocuklar! Yorulmuşsunuzdur. Size yemek hazırlasın hatunlar. Sonra da dinlenirsiniz."
"Yemek ve uyku bekleyebilir beyim. Yemek ve uykudan çok daha önemli şeyler var şu an. Hemen beyler toplanmalı. Önemli haberlerimiz var. Milletimizin kaderini belirleyebilecek haberler."
"Tamam o zaman. Otağa geçin bakalım."
Oba beylerinden bir bey olan Saruhan, yanındaki ere döndü ve "sen de beylere haber ver yiğidim." dedi.
Er, elini göğsüne vurarak selam verdi ve "baş üstüne beyim." dedikten sonra gözden kayboldu.
Alaltın, Alpagut ile Altay'ı takip etti ve ikisiyle beraber bey otağına girdi.
Onları oba beyinin hatunu Alçin, güler yüzle karşıladı ve "hoş geldiniz." dedi.
"Buyurun, yerlerinize oturun! Atılay Bey birazdan gelecek."
Üç kardeş Alçin'in isteğine uydular ve rütbelerine göre postlara oturdular. Çok kısa bir süre sonra da oba beyi Atılay otağa girdi. Baş köşeye, keçesinin üzerine oturdu ve "hoş geldiniz." dedi.
"Neler oldu, neler yaşandı, anlatın bakalım. Anladığım kadarıyla bir cenk olmuş."
En büyükleri olarak Alpagut sözcülüğü üstlendi ve yaşanan olayları bir bir anlattı. Bu sırada oba beyleri de yavaş yavaş bey çadırına girip selam verdiler ve rütbe sırasına göre yerlerine oturdular. Yaşananlar bir kez de onlara anlatıldı. Alaltın, arada "çok kan döküldü." diye söylendi.
Atılay, derin bir nefes aldı ve beylerine baktı. Onlara söz hakkı vermek istediği gözlerinden, bakışlarından anlaşılıyordu.
"Eee beylerim, ne düşünüyorsunuz?"
"Beyim, benim ve başkalarının da daha önce dillendirdiği göç zamanı gelmiştir. Ulu Mete Han'ın soyundan gelenler bu milleti kurtarmak, doyurmak, giydirmek için bir şey yapmıyorsa bu millet de göç etmekten başka bir çare düşünemez."
"Daha önce dillendirilen başka bir şey daha vardı." diyerek karşı çıkma hazırlığında bulundu Teoman.
"Neymiş o bakalım?"
"Çinlilerle uzlaşmak, onlarla akrabalık ilişkileri kurup ekonomik açıdan refaha ulaşmak."
"Ne yani? Biz hatunları peşkeş mi çekeceksiniz?"
Alaltın, Teoman'ın gözlerinden ne kadar çok bozulduğunu, bozulmaktan da ziyade öfkelendiğini ama öfkesini saklamaya çalıştığını anladı. Aynı zamanda "kaçak dövüşmeye başlayacak." diye düşündü ve öyle de oldu.
"Sadece hatunlar değil erler de Çinlilerle evlenebilir."
Alaltın, içinden "dönmeye kalkma dönek!" derken dışından sadece güldü ve Teoman'ı süzdü.
Teoman'ın Çinlilerle akrabalık teklifine karşı çıkan, "göç edelim" diyen Bey Saruhan'dı. Adını gençken sarışın olmasından alıyordu. Şimdiyse saçına ve sakalına aklar düşmüş, güçsüzleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hun Kızı (+18)
Historische RomaneŞiddet, küfür, ve cinsellik içermektedir. Okurların dikkatine!!!