"Merhaba."
"Kimsiniz!?"
Telefonun arkasındaki kişinin sesini sabaha kadar konuşsa sabaha kadar dinlerdim. Sert sesini.
"Bilmem öylesine yaşayan bir insan."
"Şamatayı kesin!"
"Ölecekmişim biliyor musunuz?"
"Artık saçmalamayın hanımefendi!"
"Beynimde tümör varmış."
Kıkırdadım.
"Kötü huyluymuş."
Kahkaha attım.
"Benim gibi bir insanın tümörüde kötü olurdu zaten."
İç çektim.
"Hanımefendi saçmalamayı kesin!"
"Ve eğer ölürsem arkamdan ağlayacak kimsem yokki."
"Yeter bu kadar!"
"Niye yok? Kötü insanın arkasından ağlayacak kimse olmaz. Doğru ya unutmuşum."
"Hanımefendi yarın bu konuşmayı karakolda açıklarsınız!"
İç çektim.
"Peki."
"Yarın görürüz bu hallerinizi!"
Telefonu kulağımdan çekerek kapattım.
İç çektim.
Karşımdaki denize baktım. Ne güzeldi. Kapılıp gitmek isterdim. Dalgalarının arasında kaybolmak, nefesimin kesilmesini isterdim.
Telefonum çaldı. Kimin aradığına bakmadan kulağıma götürdüm.
"Neredesin sen lan!?"
"Geliyorum."
Sesim bir tek kendi içime çıkardı.
"Paranı çekmeyi unutma. Borcumu öde gelirken birde."
"Tamam."
"Birde birayı unutma. Hangisi olduğunu biliyorsun. Beş altı tane al misafir gelecek bugün."
"Alırım."
"İyi çabuk gel!"
Allah belanı versin. Yada vermesin.
Yavaş adımlarımla ilerledim.
İlk önce bir yerden yatan paramın bir kısmını çektim. Sonra eve yakın olan bir tekelden içtiği birayı aldım.
Çektiğim paranın bir kısmını çantamın gizli bir bölmesine koydum. Onuda almasındı.
Uyuşuk uyuşuk davranıyordum.
Bugünkü yaptığım davranış hiç doğru değildi. Bunun için utandım.
"Nerede kaldın kız."
"Geldim işte."
"Bana karşı çıkma lan."
"Tamam."
Poşeti eline verdim. Odama gitmek için harakete geçtim.
"İşini halladip gel. Masayı hazırla. Misafir gelecek."
"Tamam."
Odama gidip kapıyı kilitledim. Güvenim yoktu o adama.
Rutubet kokan canım odam.
Paramı odamın bir tane parkesini kaldırıp oraya koydum. İşe başladığımdan beri hep koyardım.
"Hadi kız!"