UA yıllarımda hiç öyle kalıcı bir arkadaşlığım olmamıştı, Todoroki ve Bakugou ile ise konuştuğumuzu bile hatırlamıyorum öyleyse şuanda neden ikisinin arasında oturuyorum?
Todoroki'nin çevresini saran aura sertti, soğuktu ve ulaşılamazdı şaha kalkmış bir okyanus gibiydi.
Bakugou'nun çevresindeki aura ise cayır cayır yanıyordu, resmen 'bana yaklaş ve ne olacağını gör' diye bağırıyordu, her an sizi ateşler altında bırakacak gibiydi.
Ben mi?
Benim çevremi saran aura ılıktı, dingindi, sakindi ama öfkeli bir meltem gibiydi, esiş şekli bir şeyler anlatmaya çalışıyordu, başarıp başaramadığı ise tamamen muammaydı.
Gözlerimin önüne düşen perçemi bir kez daha geriye atarak okuması oldukça zevkli olan eski Japon imparatorları hakkındaki yazıyı okurken elimde olmadan bazı yerlere ufak detaylar ekledim. Tarih her zaman en sevdiğim ders olmuştu, ders bittikten hemen sonrasında da öğle yemeğine gideceğimiz için keyfim keyif olabilirdi, tam iki yanımdan iç ürperten bakışlar almasaydım.
Onlara 'küçük' sırrımı açtığımdan beri bir şekilde.. takip edilmek?
Hayır bu çok abartılı.
İzlenmek? Eh daha abartılı bir terime ihtiyacımız var ama uyar gibi.
İzleniyordum, saklanma gereği duymadan. Yerimde rahatsızca kıpırdanırken çıkış zilinin çalmasıyla defterlerimi, tarih kitabımı ve kalemliğimi çantanın içine güzelce yerleştirerek ayağa kalktım ve benimle aynı hızda hareket eden Todoroki 'den kaçmak amacı ile hızlı adımlar atacakken seslenişi yüzünden durmak zorunda kaldım.
"Beraber yemek yemeği ister misin diye soracaktım?" Sesini bilerek güçlü çıkarmıştı, onu reddetmemem için.
"Elbette Todoroki-san."
Benimle aynı hizada yürüdü ve yemekhaneye beraber girdik ama yol üzerinde hiç konuşmamamız ister istemez tedirgin etti. Boş yemek masalarından dörtlü olanlardan birini işaret ederek. "İstersen sen gidip otur, sonradan yer bulmak zor olur." Başımla onaylarken sadece ramen istediğimi söyledim ve hızlı adımlarla gidip masayı kaptım.
Bakalım benimle ne konuşacaksın Shoto Todoroki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİLİSE | Shoto Todoroki - Katsuki Bakugou
Fanfiction"Senden nefret ediyorum!" Ciğerlerindeki tüm gücüyle bağırırken bunun sıradan bir kavga olmadığı açıkça ortadaydı. Nasıl bu hale gelmiştik?