0.1

84 4 5
                                    

"Hyung! Buldum, katili buldum!"

Boş koridorda sesi yankılanırken önünü zar zor görebildiği karanlıkta koşmaya devam ediyordu.

"Ne?" Karşı taraf şok içinde oturduğu yerden fırladı. Yanlış duymuştu değil mi? Katili bulmuş olamazdı. Onlara hiçbir şey söylememişti ve şimdi bir anda katili bulduğunu mu söylüyordu?

Genç adamın adımları tökezlediğinde düşmekten son anda kurtularak nefes nefese konuştu. "Şu an onun yanına gidiyorum. Diğerlerine de haber ver ve hemen spor salonuna gelin."

Tüm sessizliğin ortasında karşı taraftan gelen yüksek ses kalbini hoplatırken yüzünü buruşturdu. "Delirdin mi sen! Ne demek onun yanına gidiyorum? Tek gitmiyorsun. Duydun mu beni? Tek gitmiyorsun!"

İnanmamaya daha sonra da devam edebilirdi.

Arkadaşının sözlerini umursamayan genç adam omzundan düşen çantasını yerine yerleştirerek adımlarını yavaşlattı. Spor salonuna sadece birkaç adım kalmıştı.

"Hızlı olmaya çalışın."

Karşı tarafın bağırışlarının üzerine telefonu kapattığında karanlık koridorda tek başına kalmıştı. Sessizlik sağır edebilecek derecedeydi, baştan aşağı titreyen bedeni ve endişe içinde çarpan kalbi arkasına bakmadan kaçması gerektiğini söylüyordu. Onu dinlemedi. Buraya kadar gelmişken bırakamazdı. Kendini zorlayarak bir adım atmayı başardığında tek istediği bundan pişman olmamaktı.

Midesi bulanıyordu. Kalbi öyle hızlı çarpıyordu ki her an bayılabilirdi. Yine de geçen zamanın getirdiği öfkeyle adımlarını sertleştirerek ilerlemeye devam etti ve kapıyı açarak hızlıca içeri girdi. Sanki birkaç saniye daha beklerse her zamanki gibi korkaklığını konuşturacakmış gibi hissediyordu.

Yapamazdı. Korkaklığı belki de hayatını kurtarabilirdi ama yapamazdı. Bu sefer işi sonuna kadar götürmek zorundaydı. Cesur olmak istiyordu.

Onlar gibi olmak istiyordu.

Her zaman birilerinin arkasına saklanamazdı bazen de diğerlerini arkasına alması gerekiyordu.

İçeriye girer girmez gözleri top sesinin kaynağını bulduğunda damarlarında kaynayan öfkeyi hissetti. Onunla arkadaş olduklarını düşündükçe midesi ağzına geliyordu. Nasıl hiçbir şey anlayamamıştı? O hep yanı başındayken nasıl hiç şüphe duymamıştı? Ne aptaldı.

Kapı arkasından yavaşça kapandığında ses boş salonda yankılanmış bu ses basketbol oynayan çocuğun hareketlerinin duraksamasına sebep olmuştu. Topu kolunun altına sıkıştırıp arkasını döndüğünde gördüğü yüzle kaşları çatıldı.

"Minho? Bu saatte ne işin var burada?"

İşte genç adam tam bu an geri dönüşünün kesin olarak yok olduğunu fark etmişti. Sadece onun ukalalığını yok etmek istiyordu. Birisini öldürdüğünü yüzüne vurmak ve kimseyi artık kandıramayacağını haykırmak istiyordu.

Tek omzundan sarkan çantasını çıkarıp yere bırakırken hareketlerinin aksine göğsü hızla inip kalkarak öfkesini dışa yansıtıyordu. Omuzlarını dikleştirdi. Hayatında sadece bir kişiden korkmuştu ve bu adam kesinlikle onun yanından bile geçemezdi. Yine de içinde bir yerlerde küçük bir çocuk kadar savunmasız olduğunu da kabul etmeliydi. Korkmuyor olabilirdi ama ona karşı kaybetme olasılığının da farkındaydı.

"Hayatın boyunca bunun saklı kalacağını sanıyordun değil mi?" Alay dolu sözleri karşısındaki çocuğun gözle görülür bir biçimde afallamasına sebep olmuştu. "Sana katili bulacağımı söylemiştim." Birkaç büyük adım atarak aralarındaki mesafeyi kapattı. "Sözümü tuttum piç kurusu!"

I can run but I can't hideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin