0.2

26 2 3
                                    


İçeriye giren sarışın adamla Minho'nun çapraz sırasındaki itiş kakış sonlanmış ve bu onu rahatlatarak sesli bir nefes vermesine sebep olmuştu.

"Herkese merhaba çocuklar."

Tanıdık ses kulaklarını doldurduğunda bedeninde gezinen heyecan belini dikleştirmişti. Onun ilk defa dersine girecekti. İlk dersi kaçırdığına duyduğu konuşmalardan sonra pişman olmuştu bu yüzden benzer bir şeyin yaşanmasını içten içe istiyordu. Onun ne kadar ciddi olduğunu görmek bu sıralar tek hedefiydi. Aptalca bir şekilde.

Ders ilerlediği her dakika Minho ilgisini kaybederek tekrardan testine döndü. Dersi işleme şekli ne kadar hoşuna gitmiş olsa da çocukça gelmişti. Sanki küçük bir şekerle kandırılıyormuş gibi hissettirmiş ve bundan hoşlanmamıştı. Beklediği gibi bir hareketlenme de yaşanmamıştı. Şu an kesinlikle önündeki problem daha ilgi çekiciydi.

"Dersten bu kadar çabuk mu sıkıldınız?"

Sınıftan birkaç mırıltı yükselirken başını test kitabından kaldırmayan çocuk umursamıyormuş gibi davranmıştı ama tam anlamıyla kulakları bir tavşanın gibi dik hâle gelmiş ve her şeyi duymak için can atar olmuştu.

"O zaman şöyle yapalım." Chan ellerini birbirine vurup masasına ilerlerken konuşmasına devam etti. "Bana bir şeylerden bahsedin. Hayalleriniz, günlük rutininiz, bir espiri... Herhangi bir şey. İngilizce olmak koşuluyla tabi."

Ölü sessizliğine sahip sınıf hareketlenirken Minho göz yuvarlamadan edememişti. Demişti ya çocukçaydı.

Birkaç kişi kalktı. Birisinin hayali ünlü bir piyanist olmaktı birinin yaptığı espri gerçekten de iğrençti ve birinin kardeşiyle ilişkisi... Minho onlara hayran olmuştu. Eskiden bir kardeşe sahip olmak isterdi şimdi ise bunun bir facia olacağının bilincindeydi. Aynı kaderi yaşamaya mahkûm edilmiş iki çocuk fikri son derece korkutucuydu.

Zorbalardan birisinin -yeni gelmişti ve adını öğrenmeye uğraşmamış aksine ismi duyduğu ilk zaman zihninden silebilmek için büyük bir çaba sarf etmişti- babasının işini alacağını ve bunda çok başarılı olacağını, herkesin kendisine hayran olacağını söylediğinde kendine hakim olamayarak sırıttı. Neyse ki sesli bir şekilde gülmemişti de dikkatleri üstüne toplamamıştı. Herkesin ona hayran olacağını mı düşünüyordu? Kusacaktı.

Kimsenin bu kadar geniş bir hayal gücüne sahip olamayacağını düşünürdü oysaki.

"Minho?"

Duyduğu isimle kulağının dibinden bir kurşun geçmiş gibi sersemledi. Belli etmemeye çalışarak ifadesiz yüzünü takınıp kafasını kaldırdığında gülümseyen öğretmeniyle göz göze gelmiş bu tüm bedenini yay gibi germişti. İtiraf etmeliydi ki onun farklı bir aurası vardı. Rahatlatıyor muydu yoksa rahatsız olmasına mı sebebiyet veriyordu henüz çözememişti.

"Sen de bir şeyler söylemek ister misin?"

Hayır diye sertçe geçiştirmek istedi ama yapamadı. Durduk yere kötü çocuğu oynayarak sorun çıkaramazdı. Yine de gözlerinin kısılmasına ve başının kendinden emin bir şekilde dikleşmesine engel olamadı. İçindeki küçük çocuk onunla tartışmaya girmek için can atıyordu.

"Yalancılardan ve düzeni bozanlardan nefret ederim." Meydan okuyucu ses tonuyla devam ederken dudaklarına sahte bir gülümseme koymadan edememişti. "Bu benim hobim."

Yalan söylemenin hayatını kurtardığını ve düzeni birinin bozması için yalvardığını itiraf edemezdi tabi ki. Cümleleri sadece onun sinirlenmesi için kurulmuştu.

Onu sınamak istiyordu. Tek bir hareketiyle buna karar vermek ne kadar doğruydu bilmiyordu ama pek de umrunda olduğu da söylenemezdi.

Chan bu beklenmedik çıkışa afallamış olacak ki gülümsemesi sarsıldı ama kendini çabuk toparladı. Sinir bozucu diye düşünmeden edemedi. Minho'nun da düşüncelerinin bu yönde olduğunu bilmeden.

Teneffüs zili çaldıktan birkaç dakika sonra masasına koyulan çilekli sütle iç çekti Minho. Asla pes etmiyordu.

"Bunu yapmamanı söylemiştim." Çocuğun konuşmasına izin vermeden sözcüklerini sıralarken çilekli sütü alması için geri ona uzatmıştı ama Changbin, ona uzatılan süte göz ucuyla dahi bakmadan hafifçe öne doğru eğilmişti. "İçip büyümelisin. Bu konuda anlaşmıştık."

Sesli bir nefes verdi. Yıllar önce yaşanan şeyi konuşmaktan hoşlanmıyordu, hoşlanmayacaktı da. Neden bunu devamlı tekrar ediyordu?

Onun elini avuç içi yukarıya bakacak şekilde tutup sütü oraya bıraktı. "Aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Git artık."

Changbin dudak büktü ve kafasını kaldırıp onu izleyen arkadaşlarına baktı. Onlara göz kırpıp testine odaklanmış çocuğun önüne yeniden sütü bırakarak yerine geçti. Sütün çöpe atılacağını bilmesine rağmen bunu sayamadığı kadar çok tekrarlamıştı.

Öyle de oldu. Minho sinirle ona döndüğünde kendisini izleyen beş çocuğu görmüş bu, sertçe yutkunarak yerinden kalkmasını sütü yüzünde hiçbir duygu kırıntısı olmadan çöpe atmasına sebep olmuştu.

"Bunu yapmayı ne zaman bırakacaksın? Sonuç hiçbir zaman değişmeyecek."

Changbin, Seungmin'e cevap vermezken omuz silkmekle yetindi. Sonucuyla ilgilenmiyordu zaten. İlgilendiği tek şey Minho'nun düşünceleriydi. Ne olursa olsun burada olacağını bilmesini istiyordu. Bunun hâlâ değişmediğini ona hissettirmek istiyordu.

Konuşmaları böylece sonlanıp herkes kendi işiyle ilgilenmeye başladığında hâlâ Minho'ya bakan çocuğa dikti gözlerini. En çok da onun yanında olmak isteyen kişiydi Hyunjin ama en çok bundan kaçan kişi de oydu.

Aralarında o gece neler geçtiğini bilmiyordu ama Hyunjin'i durduruyorsa büyük bir şey olduğundan emindi. Bunu hiçbir zaman sormamıştı, sorsa neyi değiştirebilirdi onu da bilmiyordu. Minho zaten o hafta içinde çoktan onlarla arasına mesafe koymuş bambaşka birisine dönüşmüştü.

Bazı şeylerin açığa çıkmasını istiyordu ama buna cesareti var mıydı emin değildi.

I can run but I can't hideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin