Tüm gece güzelce uyumuştum.Yatak çok rahttı ve at arabasındaki o kötü koku da yoktu fakat Esma Hatunun sesiyle uyandım.
"Günaydın Radu,hadi kalk kahvaltını yap sonra derslerin başlayacak."Hiç istemesemde mecburdum kalkmaya hem benimle nazik konuşan o kadını da bağırtırmak istemiyordum.
Sabah kahvaltıyı tek yaptım burada böyleymiş.Esir olduğum için Sultanla ya da şehzadelerle beraber yemek yemem doğru değilmiş.
Yemeğimi bitirmiştim ki Esma Hatun geldi.Beni bahçeye götürdü,abim ve sanırım Şehzade Mehmed de oradaydı.Karşı da duran bir tahta vardı ona ok atmayı çalışıyorlardı.Şehzade çok iyi ok atıyordu abim de en az onun kadar iyiydi.Ben ok atmayı bilmiyordum.Oradaki bir adam yanıma geldi.
"Merhaba ufaklık sana da öğretelim bakalım."
Adam yayı nasıl tutacağımı gösterdi.Oku yerleştirdi.
"Yayı ger,hedefe doğru odaklan."dedi.Adamın söylediğini yaptım ama tahta ayrı yerde ok bambaşka bir yerdeydi.Adam bana tekrar gösterdi, tekrar yaptım ama yine ok farklı yerlere gidiyordu.Defalarca denedikten sonra tam pes edecektim ki...
Şehzade Mehmed olduğunu düşündüğüm oğlan yanıma geldi.
"Merhaba bakalım ilk defa mı ok atıyorsun?"
"Evet"
"Tamam,peki benim adım Mehmed.Seninkisi ne??"
"Radu,Siz Şehzade misiniz?"
Mehmed alaycı bi' cevap verdi:
"Evet sen oldukça zekiymişsin be Radu, nereden anladın:)
"Sultanımız söylemişti."
"Herneyse Radu,eğitimini ciddiye almalısın çünkü daha ok bile atamıyorsun ama ben sana öğreticem bu seferlik.
"Sağ olun Şehzadem."
"Bak,yayı çok germeyeceksin en büyük hatayı burada yapıyorsun ve kendini çok sıkma rahat ol."
Bu sefer yapmam gerekiyordu Şehzadenin önünde küçük düşmek istemiyordum doğrusu.Tanrım yalvarıyorum şu oklar o tahtada olsun.
Sonunda yayı yeterince gerdim ve oku attım.Çok heyecanlıydım Tanrım sonunda duam kabul olmuştu.Oku tahtaya atmıştım.Şehzade şaşırmıştı ve yüzü gülüyordu,
yine alay ederek konuştu."Tebrikler sonunda oku attın.Tabii benim sayemde."
Şehzadenin kibiri yoktu,direk benimle alay ediyordu çok belliydi.
"Küçük bir çocuğum Şehzadem ne bekliyorsunuz ki??Ok atmayı bilmemem gayet normal."
"Alınma bu kadar Raducum.
Bilmemek değil,öğrenmemek ayıptır."Şehzade yanaklarımı sıktı.Bu hoşuma gitmemişti.Genelde abim de yanaklarımı sıkardı.Bazen küçük olmaktan nefret ediyorum.
Ok dersinden sonra sanat vardı.Böyle bir dersin olacağını düşünmemiştim.
Öğretmenimiz Dimitrus Yunan bir öğretmendi,heykelcilik ve resimle uğraşıyordu.
Herkes ona hoca diyordu.Sanırım bu öğretmen demekti.Derste tuval verdiler.Bir akarsu resmi çizecektik ama ben daha önce hiç görmemiştim.
"Hocam ben daha önce hiç akarsu görmedim."
Dimitrus Hoca bana güldü ama alay etmek için değil beni sevdiği için olduğunu hissettim.
"Sen de hayallerindeki akarsuyu, çizersin o zaman canım."
Abim ve Şehzadenin ne çizdiğine baktım göz ucuyla.Abim Vlad hiçbir şey çizmemişti.Dimitrus Hoca da bunu fark etmiş olacak ki abim Vlad'ın yanına geldi.
Dimitrus Hoca:Vlad sen niçin hiçbir şey çizmedin??
Vlad:Bunlar boş işler.Tuvale iki çizik atmakla ressam olunuyor zaten.Vaktimi böyle salak şeylere harcamam.
Dimitrus Hoca:Boş iş olsaydı Sultanımız emin ol bu dersi almanı istemezdi.Ayrıca bir esirin vaktinin çok mu mühim olduğunu düşünüyorsun.Şehzade Mehmed'in vakti senden daha değerli lâkin o burada ve sanatın öneminin farkında.
Vlad:Sizin gibi kafayı boş işlerle bozmuş biriyle tartışmam bile.
Dimitrus Hoca:Cahil insanlar sanattan ne anlaar ki!!,bu derse önem vermezsen Sultanımızla hesaplaşırsın.Bunu unutma Vladcım.
Vlad zoraki bi' şekilde gülümsedi ve cevap verdi.
Vlad:Tabiki Hocam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dragoşte Otomană
Historical Fiction♡"Osmanlı aşkı"♡ Bir Rumen Prensin oğluydum küçük bir çocukken buldum kendimi bi' Osmanlı Sarayında... Büyüdükçe anladım,küçükken yabancı gelen Saray artık benim evim olmuştu.Ben bile tahmin edemezdim bi' Osmanlı sarayında hayatımın aşkını bulacağım...