ŞEHİR ORMANI, Ev
"Heaven dinle beni! Öylece gidip Heyos'a saldıramayız. Böyle bir plan yaptılarsa elbette senin oraya gidip saldıracağını da düşünmüşlerdir. Ellerinde sana karşı kullandıkları bir koz olmalı, sana zarar verebilecek bir şey buldular belki de."
Caleb, opal hançeri kınından çıkararak kontrol ettikten sonra eğilerek botunun içine koyan Heaven'a dakikalardır aynı şeyleri anlatmaya çalışıyordu fakat sanki Heaven onu hiç duymuyormuş gibi odasındaki çekmeceleri açıp kapatarak Heyos'ta işine yaracak her türlü şeyi yanına alıyordu. "Bizim de bir şeyler planlamamız lazım Heaven, lütfen sakinleş."
Heaven botunun fermuarını hızlıca çektikten sonra doğruldu. Şaşkın ve öfkeli bir ifadeyle Caleb'ın gözlerinin içine baktı. "Benden sakinleşmemi nasıl da beklersin! Heyos yine aynı şeyi yapıyor farkında değil misin? Beni elde etmek için hiç suçu olmayan insanlara, en değer verdiğim kişilere saldırıyor! Ben tam her şeyi, eski hayatımı geride bıraktım derken canımdan çok değer verdiğim insanı pis oyunlarına alet ettiler. Benim yüzümden şu anda Beatrix onların elinde." Gözleri dolmuştu. "Söyle bana Caleb, nasıl sakin olabilirim?"
Heaven usulca yatağına oturdu. Gözyaşları izin almadan serbest kalmışlardı. Saniyeler önce öfkeli bir aslan gibiyken şu anda muhtaç bir yavru kediye dönmüştü. Ne yapacağını bilmiyordu. Tekrardan aynı şeyleri yaşamak, sevdiği insanların onun yüzünden ölümünü izlemek istemiyordu. Hepsi benim suçum, diye geçirdi içinden. "Kendimi ne kadar ondan uzaklaştırsam da, eski hayatımdan tüm izleri silmeye çalışsam da yine sevdiklerime zarar verecek bir yolu buldular."
Caleb'ın kalbi sızlamıştı. Heaven'ı böyle görmek hiç alışık olduğu bir şey değildi. Yavaşça yataka yanına oturdu, kafasını göğsüne yaslayarak ona sarıldı ve saçlarına minik bir buse bıraktı. Beatrix'in onun için ne kadar değerli olduğunu biliyordu. İlk zamanlarda Heaven sürekli Beatrix'i merak edip uzaktan onu gözlerdi fakat zaman geçtikçe bunun Beatrix için bir tehlike arz ettiğini fark etti. Hayatlarının neredeyse tamamının birlikte geçtiğini, birbirlerini aralıksız her gün gördüklerini biliyordu. Yakın arkadaşlıktan çok öte bir şeydi ikisinin arasındaki, kardeşten farkları yoktu. Heaven'ın gerçek olmayan cenazesinde Beatrix o kadar ağlamıştı ki acısı yüz kilometre öteden bile anlaşılabilirdi. Caleb ikisi arasındaki ilişkiye gerçekten saygı duyuyordu.
"Eğer onu kurtarmak istiyorsak Heaven, sadece ikimiz gidemeyiz. Plan yapmalıyız." Derin bir nefes aldı ve bakışlarını tavana çevirdi. Aklına hiçbir şey gelmiyordu.
"Sürülerden yardım istesek?" diye sordu Heaven burnunu çekerek. "Belki bize yardım etmeyi kabul ederler." Caleb başını iki yana salladı. "Önemli olan kas gücü değil Heaven, öyle olsaydı tek başına gitmen bile yeterli olurdu fakat onların buna karşı bir önlem aldığından eminim." Bakışları hala tavandayken gözlerini kıstı. "Daha stratejik, daha zeka gerektiren..." Cümlesini tamamlamadan ayağa kalktı ve heyecanla "İkizleri ara ve hemen buraya gelmelerini söyle Heaven, bir planım var!"
*
Dante ve Aeriena şaşkınlıkla karşılarında oturan iki kişiye bakıyorlardı. Biri hayattaki en güçlü vampirlerden biriydi, üstelik büyü de yapabiliyordu ve asla düşmanı olmak istemeyeceğiniz türden biriydi, diğeri ise Omnia'ydı; başka tabire gerek yoktu.
Bu iki kişinin anlattıkları karşısında ikizler dehşete düşmüşlerdi. Heyos'tan bir kez daha nefret edip, bu kadar kötü nasıl olunabilir diye düşünmeden edememişlerdi. Kendi çıkarları için her şeyi yapabilecek kadar caniydiler.
"Peki ya biz ne yapabiliriz?" diye sordu Dante. Yardım edebilecekleri bir şey varsa hiç sorgulamadan yardım ederlerdi.
Heaven, Caleb'a baktı. Henüz planı o da bilmiyordu. Caleb hiçbir şey söylememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gücün Ötesinde I | UYANIŞ
Fantasy➸ GÜCÜN ÖTESİNDE SERİSİ I Sadece zarar verebileceğinizi hissettiğiniz zaman, sevdiklerinizi kaybedersiniz. Sevdiklerinizi kaybettiğiniz zaman, hayatınızı kaybedersiniz. Hayatınızı kaybettiğiniz zaman, hissizleşirsiniz. Hissizleştiğinizde ise, ölürs...