vampir ve kurban.

144 11 13
                                    

Yedi ölümcül günah.

Şeytana yakıştırılan yedi hareket. İnsanoğlunun uzak kalmak istediği ama en az birine sahip olduğu o yedi büyük günah.

Ve bu günahların ilişkilendirildiği şeytanlar. Eğer şu an Asmodeus beni izliyorsa gurur duyuyor olmalıydı. Şevhet dört bir yanımı sararken böyle bir duygunun günah olmasını anlayamamıştım.

Bana 'lütfen' demesinden sadece beş dakika geçmişti. Yedi günahın hepsine sahip bu adam ile tattığım ilk günah o kadar tatlıydı ki... Delirmek üzereydim.

Gömleğimden hızlıca kurtulduktan sonra soğuk dudakları göğüs çizgimden aşağıya ıslak bir iz bıraktı. Nefesi tenime çarpıyor beni zevkten ölecek vaziyete getiriyordu. Kirpiklerine kadar her zerresini hissediyordum. Ellerim üzerindekilere ulaştığında bileklerimi tutup engellemişti. Bu beni daha da azdırırken yutkunup onu izlemeye devam etmiştim. Orospu çocuğu gerçekten becerikliydi.

Sıcak ağzının içine çektiği meme ucum ile kendimi sıkmayı beceremeden inlemiştim. Rüya gibiydi. Diliyle yalıyor, emiyor ve ısırıyordu. Gittikçe hassaslaşan bedenimde temas ettiği her nokta alev alıyordu. Saçlarına asılmak onun bedenimi çiğ çiğ yemesini sağlamak istiyordum ama o tek eliyle bileklerimi başımın üstünden yatağa dayamış hareket etmemi engelliyordu. "Vegas!" diye yüksek sesle inlememe sebep olan hareketi dişini kasığıma sürtmesiydi. Altımdaki pantolondan da kurtulduktan sonra sadece iç çamaşırıyla öylece kalmıştım.

Gerçekliğe dönme hakkını çoktan kaybetmiştim. Şu andan itibaren beni becermek zorundaydı aksi taktirde kendime gelebileceğimi sanmıyordum.

"Pete," diye fısıldadı. Dudakları hala tenime değerken sesini zor duymuştum. "Ne istediğini söyle." dediğinde duraklamıştım. Ne istediğimi ikimiz de biliyorduk ama bunu yüksek sesle söylemek istediğimi sanmıyordum.

Her şeyi bir kenara bırakıp düşünürsek onun zirvede hissetmesini istemiyordum. Benim üzerimden egosunu tatmin etmesi sinir bozucuydu.

Gözlerime baktığında gözlerimi kaçırıp sessiz kalmıştım. Elleri kasıklarımda dolanırken bana işkence gibi gelen birkaç saniye ardından tekrar dudaklarımı su gibi içmiş ardından şok olmama sebep olacak bir hızla üzerimden kalkmıştı. Üzerini toparladı ve yere attığı ceketini eline alıp kapıya ilerledi. Üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum. Beni bu vaziyette öylece bırakmıştı. Kapıyı açıp çıkmadan önce alaylı ifadesiyle "Ne istediğini bildiğin zaman beni ara, seni becermek eğlenceli olabilir." demiş kapıdan çıkıp gitmişti.

Kalkık sikim, çıplak bir şekilde yatan ben ve hüsrana uğramış azgınlığım ile öylece kalakalmıştım. Sinirlerim yavaşça parmak uçlarımdan tırmanmaya başladı. Ayaklanıp bir süre öylece etrafı izlemiş ardından kasıklarımdaki ağrıyla birlikte giyinip odadan çıkmıştım. Çıkışımla birlikte kilitlenen odaya bir daha gelmek istemediğimi düşünüyordum. Orospu çocuğu onu öldürmek istememe sebep oluyordu.

Arabaya binip ana ailenin konağına gelene kadar rahatsızca inleyip durmuştum. Lanet olası dudakları tenimde dilini dilimin üzerinde yerini koruyordu. Bu his bambaşkaydı ve biraz daha düşünmeye devam edersem arabayı herhangi bir duvara vuracaktım.

Öğlene doğru soğuk bir banyo ardından Khun Kinn'in yanına gidip görevle ilgili her şeyi baştan sona anlatmıştım. Göğsümdeki izlerin sahibini ise asla gündeme getirmemiştim aksi taktirde çığlık atacak boyuttaydım.

Şimdi ise Porsche, Arm, Pol ve ben öylece oturmuş Khun Tankhun'un bizi izlemesini izliyorduk. Kendisi sıkıldığı için bizi karşısına oturtmuştu. Kendi fikrince aura rengimizi görmeye çalışıyordu.

Boş oturdukça aklıma gelen anılar ile iki büklüm olmak istiyordum. Kendimi teslim etmiştim. Sikeyim ki bu çok ezikçe bir davranıştı ve o beni bırakıp gitmişti. Yüzümün sinirden kızardığını hissedebiliyordum. Khun Tankhun'un "Senin auran kırmızı, Pete." demesiyle de bunu doğrulamıştım.

Porsche çok sıkılmış olmalıydı ki sürekli kıpırdanıp duruyordu. Daha kaç saat böyle oturacağımızı bilmiyordum ama şimdiden ben bile sıkılmıştım. Pol uyuklamaya başlamıştı ve Arm teknolojinin ötesindeki saati ile bir şeyler yapıp duruyordu.

"P'Khun." diye içeriye giren Khun Kinn'di. Onu görmek beni daha da sinirlendirirken kendi kendime triplenmiştim. "Vegas ve Macau geldi." dediğinde ona olan sinirim hatta duyduğum isimle aklım uçmuştu. Onu görmek istemiyordum ama görmek istemediğim adam sürekli burnumun dibindeydi. Hepimiz ayaklandık. "Macau piçi umarım kurduğum bir pusuya takılır." Khun Tankhun sessizce mırıldandığını sanmıştı. Gözlerini deviren Khun Kinn önde arkasında Khun Tankhun'un ve onun hemen arkasında biz ilerlemeye başladık.

Pekala, zor değildi. Beni şişik yumurtalıklarla bırakıp gitmesini unutursam sorun olmazdı ama lanet olası aklım sürekli gözlerimin önüne getiriyordu. Onca sene burda olmamın avantajına güveniyordum. Bu adamlar umursandıkca tepeye çıkardı ve ben hiçbir şey olmamış gibi davranmak konusunda kararlıydım.

Amacım, görmemezlikten gelmekti. Onun da tahrik olduğu gerçeği biraz olsun ateşler içinde yanan kanımı serinletiyor olsa da görmemezlikten gelmek için elimden geleni yapacaktım.

Yemek salonunun kapısında durduğumuzda onu gördüm. Karşısındaki Khun Kim ile konuşuyordu. Aralarında sadece ikisinin çok gereksiz birbiriyle iyi anlaştığını düşünüyordum. En küçük efendi Kim, bağımsızdı. Hem kafa hem de aile olarak bağımsız olduğu için sanırım Vegas'a karşı herhangi bir kin veya nefret beslemiyor gibiydi. Khun Tankhun'a laf soktuğu zaman eğer komikse gülüyordu bile.

"Kuzen." dedi Vegas bizi kapıda gördüğünde. Gözlerini üzerimde hissettiğim an gülümseyip eğilmiştim hafifçe. İfadesinin sarsıldığını fark etmem büyük bir zevke neden olmuştu. Bunu beklemiyordu.

Onun bilmediği çok şey vardı ve en önemli şey ise benim inanılmaz güçlü olduğumdu. Sırıtmamak için yanak içlerimi ısırmıştım. "Pete." her şey bir yana adımı seslenmesini beklemiyordum. Gözleri boynuma kaydığında elimle izleri kapatma dürtüsüyle cebelleştim. "Sinekler seni rahat bırakmamış gibi." alayının boyutu beni deli edecek vaziyetteydi. "Birden fazla var onlarla uğraşmayı öğrendim." dedim, öfkemi yutup. Gözlerindeki ışık kapandığında çenesi sinirle kasılmıştı ve ben buna sadece gülmüştüm.

Vegas doyumsuz bir vampirdi. Kanınızı en ufak zerresine kadar içer, damarlarınızın kurumasına neden olurdu. Ona duymanız gereken saygıyı elinizden zorla alırdı. Eğer onun istediği aksine hareket ederseniz, bir daha bunu tekrarlamadığınızdan emin olurdu.

Şimdi de gözlerindeki bakışın nedenini biliyordum. Beni sonuna kadar tüketmek ve ona karşı gelen aklımla oynamak istiyordu. Lakin atladığı bir şey vardı.

Ben ona teslim olmuş bir kurbandım ve o beni canlı bırakmayı tercih etmişti.







rahatsızlıktan dolayı yazabildiğimi sanmıyorum ama çok bekletmek istemedim. diğer bölümü daha uzun ve daha anlamlı tutacağıma emin olabilirsiniz.

ilginiz için teşekkür ederim. 💘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 23, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

guns and rosesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin