Chapter II

23 2 23
                                    

"Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan."
-Dostoyevski

30 Aralık'ta Seul'de güzel bir hava vardı. 2 derece, rüzgarsız, bulutsuz bir hava...

Kahvaltı ederken Minho dünkü çifti gördü. Hiç heyecan duymadan tartışarak masalarına doğru ilerliyorlardı. Min Seonghun kendisine sütsüz bir kahve sipariş etti. Kahvaltıya çok kötü bir ruh halinde geldiği belliydi. Karısı kendisine biraz balık ve salata alıp masaya geçti, ardındansa  kocasına bir şeyler anlatmaya başladı. Görünüşe göre kadın kilosuna dikkat ediyordu. Kocasının hiç keyfi yoktu ve sanki bilmiyormuş gibi konuşmaya devam ediyordu.

-Çok garip.

-Garip olan ne?,-sordu Changbin.

-Nasıl kocasını bu kadar hissetmez? O çifti izliyorum deminden. Kocasının keyfi hiç yok, ama kadın hâla konuşmaya devam ediyor. Gelirken de tartışıyorlardı zaten.

-İnsanları analiz etmeye devam ha?,- sırıttı,- Biz, insanlar farklı nedenlerden bir arada yaşıyoruz. Ancak, işin psikolojik tarafına bakarsak, sanırım ben bu kadar tartıştığım birisiyle yaşayamam. Bunu hayal bile edemiyorum.

-Ben de, ama dediğin gibi nedenleri var. Evlendikten sonra edinen alışkanlıklar, eğer çocukları varsa, onların babasız ya da annesiz büyümemelerini istemeleri ve bunun gibi bir çok neden...

Salona orta yaşlı bir adam dahil oldu. Kırmızı pantalon, siyah gömlek ve siyah bot giymişti. Pek yakışıklı olduğu söylenemezdi, ama kadınlar onu beğeniyor gibi görünüyordu. Çiftin masasına yaklaştı ve sandalyelerden birini çekip oturdu. Adam onun geldiğini görür görmez bir saygı ifadesi olarak ayağa kalkmış ve selam vermişti. Kadın da zarif bakışlarını ona gönderdi.

-Günaydın, gece iyi uyudunuz mu?

-Her şey çok güzel,-kadın cevapladı,- karınızı göremedim, o gelmeyecek mi kahvaltıya?

-Uyuyor, benim aksime uykuyu seviyor. Ben de yürüyüşten dönüyorum. Her sabah yürüyüşten sonra kahvaltımı yaparım,- bu sırada garsondan yeşil çay getirmesini istedi.


-Şirketten başka kimler yarınki yemekte olucak?

-Seungmin ile Jeongin geldi. Bir de Hyunjin. Chris'i söylememe gerek yok bence, hep yanımda zaten. Yani kimleri davet etmiştikse, hepsi burada. Peki ya sizin Yeong geldi mi?

-Hayır,- gözlerini kaçırarak cevapladı.

-Gelmeyi çok istemişti oysa ki!,- kadın hiddetle söyledi,-ama gelemedi maalesef.

-Çok yazık olmuş.

-Kocam da öyle diyor.

Seonghun kaşlarını çatıp karısına bakıyordu. Park Jinyoung gülümsedi.

-Kıskanmamalısın, Zoey. Gerçekten onlar kıskanmanı haketmiyorlar. Kocanız iyi bir zevke sahipse ve böylesine zeki, işini bilen, güzel ve akıcı bir şekilde üç yabancı dilde konuşabilen bir asistan bulabildiyse, buna sevinmelisiniz. Eski asistanı işinde iyiydi ama 50 yaş şirketin imajı için çok fazlaydı. Şirketin imajını da düşünmek zorundayız, bu yüzden dinamik, genç insanlara ihtiyacımız var. Asistanıyla biraz eğleniyorsa, bu da kötü bir şey değil. Her şeyden önce onlara o kadar para ödüyoruz ki karşılığında bazı hizmetleri de sunabilsinler,- kahkaha attı,-Şaka yapıyorum, ama kocana Yeong'u ben tavsiye ettim ve burada kocanın bir suçu yok.

The Mysterious Night | Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin