Seçimler ve Sonuçlar (helia'nın tarafı)

29 4 1
                                    

Helia şapkanın altına oturmadan önce de yeterince gergindi.

her zaman biraz dışarıya kapalı biri olmuştu. helladius onu mükemmel bir şekilde dengeliyordu. ilvermony'de ayrı binalara düştüklerinde helia bir başına kalmıştı. helladius altın çocuk olma işini hep iyi yapardı. thunderbird'ün yıldızıydı.

helia horned serpent'a seçilmişti. ordaki çocukların pek sesi soluğu çıkmazdı. yalnızlığı severdi ama o zamanlar helladius ile takılmayı özlüyordu. erkek kardeşi elbette onu bir kenara itip bırakmamıştı ama geç saatlere kadar birlikte olamıyorlardı. helladius'un boş zamanları da quidditch ve extra ödevlerle dolu olurdu. tabi yaz tatillerinde helladius onu özlediğine pişman ediyordu ya neyse.

yine aynı şeylerin yaşanmasını istemiyordu. erkek kardeşiyle daha sık bir arada olmak istiyordu. ama geleni de görebiliyordu. ikisi tamamen farklı insanlardılar. hayatta farklı şeylere önem veriyor ve farklı yerlerden bakıyorlardı, farklı yönleri güçlüydü. helia bu duruma yalnızca saygı duyuyordu. ikisinin yürüyecek farklı yolları varsa, buna sesini çıkaramazdı.

yanında duran helladius'a baktığında meraklı meraklı etrafa bakındığını görmüştü. ikizi tam bir baş belası olsa da çocuklar kadar temiz bir kalbe sahipti. gryffindor masasına bakıyordu. helia onun gryffindor'a seçileceğini sezmişti zaten. aksini pek düşünemiyordu.

bir yandan da kompartımanda yanlarında olan kız, penny parkinson'ın dediklerini düşünüyordu. çok fazla şey demişti ama gryffindorlar için kibirli ve zorba dediğini hatırlıyordu. kavga etmekten hoşlanan mugglelar...

helia, voldemort'un fikirlerini desteklemiyordu ama bir yandan nomajlerin büyücülük dünyasına bu kadar dahil olmasını da pek mantıklı bulmuyordu. bunun tehlikeli sonuçları olabilirdi. büyücülük dünyasının açığa çıkmasına bile neden olabilirlerdi. babası bir nomajdi helia'nın. ama zeki bir adamdı. bu az nomajde rastlanan bir durumdu.

penny parkinson'ın sözlerine belki de fazla kafa yoruyordu ama gryffindor masasının gürültülü, laubali hali işini kolaylaştırmıyordu. helladius seçilip masaya ilerlerken helia yalnızca ardından bakmıştı. helladius mutlu görünüyordu, ardına bakmamıştı.

kalan son kişi olarak tabureye oturan helia lee'nin başına oturan seçmen şapka bütün kalabalığın gürültüsünü kesmişti. ilk otuz saniye hiçbir şey olmadı. sonrasında helia'nın kafasının içinde bir ses yankılandı.

"bu kadar parlak bir zeka... ravenclaw'da başarılı olabilirsin... ama öte yandan..."

helia dudaklarını birbirine bastırdı, çok gerilmişti. bu kadar sürmemesi gerekirdi. şapka gözlerine kadar indi. "yüreklisin." dedi şapka. "gryffindor'a ne dersin? kardeşinin yanına gitmek istemez misin?"

helia gözlerini umursuz ve gürültülü masada gezdirdi. şapka belki düşüncelerini okumuş ve erkek kardeşinden ayrılmak istemediğini duymuştu. ama orası altın çocukların yeriydi ve helia onlardan biri değildi. "gryffindor olmasın."  mırıldandığında şapkadan bir süre daha ses çıkmadı.

"bir şey daha var..." ve helia'nın sadece kalp çarpıntısını duyduğu bir sessizliğin ardından şapka sesini tüm salona duyurdu. "SLYTHERIN"

işte helia bunu pek beklemiyordu. ayaklandı ve etrafına baktı. alkışlarla o masaya yürümeye başladı. herkes bir şeyler fısıldıyordu. sanırsa şapka kafasında gereğinden fazla kalmıştı.

masaya yürürken erkek kardeşiyle göz göze gelmişti. aklına thunderbird'e seçilmek istediği o eski zamanlar gelmişti. belki helladius ile yeterince takılamamıştı ama horned serpent'ın kendine kattıklarından memnundu. bugün bu seçimi kendisi yapabilecek kadar olgunlaşmıştı.

hogwarts 1977 [Sirius Black]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin