1. Eylül 1 Yaklaşırken

55 2 0
                                    

Helia Londra'nın ıslak bir sabahına gözlerini açmıştı. İpek saçları birbirine girmişti. aynadan kendine baktığında saçları ona ilk kez bu kadar dağınık gelmişti. Adeta mini tazmanya canavarları kafasında terör estirmişti. 'Nemden olmalı.' diye düşündü Helia. Queens'teki evlerinde saçları böyle olmuyordu.

sarsak adımlarla odasından çıktı ve esnemeye devam ederek gıcırdayan ahşap döşemenin üzerinde lavaboya yürümeye başladı.

Birkaç saniye lavabonun önüne çıkan iki kapıdan hangisinin ardında olduğunu düşünmüştü.

Birkaç gün önce Lee ailesi bir nomaj olan Mr Lee'nin işi nedeniyle Londra'da büyük, eski bir eve taşınmışlardı. Ev karanlık bir havaya sahip olmakla beraber -bu Helia'yı ilginç bir şekikde rahatlatıyordu- tadilat gerektiren pek çok kusura sahipti. Uzun zamandır bir aileyi ağırlamadığı her halinden belli olan koca evin zaman zaman olur olmadık köşelerinden fare ölüleri çıkardı. Helia bu durumdan oldukça muzdaripti. Aptal erkek kardeşi, bu farelerle kendisine sık sık hoş olmayan şakalar yapıyordu.

Aptal erkek kardeşinden söz açılmışken, Helladius'un odasından ne idüğü belirsiz gürültüler geliyordu. Yeni süpürgesiyle uğraşıyor olmalıydı. Helladius koyu bir Quidditch aşığıydı. İyi de uçardı. Atletik, ince ve hafif yapılı vücudu, hızlı refleksleri, içgüdüleri ve dikkatiyle birleşince onu mükemmel bir arayıcı yapıyordu. Helia erkek kardeşinin bu yeteneğine saygı duyuyordu ama Helladius bunu bilmek zorunda değildi.

Tam o an bir kütürtü ile koridorun başındaki odasından Helladius yeni süpürgesiyle fırladı ve çığlık atarak kaçmaya çalışan Helia'yı önüne katarak karşıdaki salon camından fırladı. Helladius birden süpürgesinin önüne takılan kız kardeşiyle paniklemişti. İkisi oldukça hızlı bir şekilde evin etrafında uçarlarken Helia çığlıklar atıyordu. Süpürgenin önünde sallanıp durdukça Helladius süpürgeyi kontrol edemez hale gelmişti. Sonunda Helia kocaman bir çığlıkla süpürgenin önünden kaydığında, Helladius onun ipek pijamasının ense kısmını yakalamıştı. Helladius derin bir nefes alıp yere doğru dalışa geçti ve kendisine küfürler yağdıran Helia'yı yere kondurdu.

"Aptal! Evin içinde süpürgeyle mi uçulur? Ha?"

Helladius korkudan yüzü bembeyaz olan Helia'ya baktığında gülmeden edememişti. "Buna değdi, her zamanki gibi havada harikasın Helia."

"Seni hinzıpır suratlı!"

Helladius daha söyleyecek küfürleri varmış gibi görünen Helia'yı yerde siniriyle baş başa bırakarak gökyüzüne yükseldi.

İki kardeş yavaş yavaş Londra'ya alışıyorlardı.

***
Aynı gün Sirius Black, kendini bir yığın uğursuzluk büyüsüne maruz kalmış halde Potter'ların Godric's Hollow'daki evlerinin önünde bulmuştu. Siyah, dalgalı saçları yağan yağmurun azizliğine uğrayıp yüzüne yapışmış ve bu yüzü pek asil ama aklı muzip genç adam sırılsıklam olmuştu. Zihnen de öyle mükemmel hissetmiyordu.

Sirius titriyordu, sinirden? Belki de çok üzülmüştü? Yahut gerçekten üşümüştü? Belki de Walburga Black'in birkaç uğursuzluk büyüsüne maruz kalmıştı? Bilmiyordu Sirius. Kafası onun gibi kendini bilen biri için bile o kadar karışıktı ki, bilmiyordu.

O günün sabah saatlerinde evdeki hararetli bir tartışmadan sonra Grimmauld Meydanı'ndaki büyük malikanelerini terk etmişti. Artık canına tak etmişti. Yaşamak istemiyordu o evde, o canavarın dolu dizgin müritlerinin, destekçilerinin arasında, dayanamıyordu.

Bir süre Londra'nın o gün hayli kasvetli görünen sokaklarında boş boş dolanmıştı. Kafası öyle karışıktı ki, zihni öyle boşalmış, vücudu öyle ağır gelmişti kaldırımlarda oturarak vakti öğleden sonra etmişti. Sonunda da ayaklarının yaptığından habersiz, kendini Potter'ların kendilerininkine göre çok daha mütevazı ve sıcak görünen evlerinde bulmuştu. James'in yanından başka, neresi olabilirdi ki yeri?

Sirius kasvetli bir edayla bahçe kapısını açıp içeri girdi. Islak çimlere siyah postallarıyla basarken çıkan şap şap seslerine odaklanarak bir süre kendini durultmaya çalıştı. Az basamaklı merdivenleri çıkıp, zili çaldı.

Ona dakikalar gibi gelen on saniye kadar sonra Sirius sabırsızlıkla bir kere daha bastı zile. Merdivenlerden gelen ayak seslerinin ardından kapıyı saçları birbirine girmiş sevgili dostu açtı. Ela gözleri sanki uzun süre bir yerde oturup hafifçe mayışmış gibi bakıyordu. Sonra Sirius'u fark ettiler ve bu farkındalıkla irileştiler.

"Sirius?"

"Üzgünüm." dedi Sirius. Yüzüne her zamanki muzip sırıtışını yerleştirmeye çalıştı ama ifadesi titriyordu, sahteden yapmak istediği ama yapınca hiç de sahte durmayan ufak bir çekinceyle devam etti. "Habersiz geldim."

...

Ben şimdi buna cast ayarlamıştım, sonra gereksiz olduğunu fark ettim. zaten herkesin kafasında belli tiplemeler ve cast var. bir kere, pintereste sirius black yazınca yanında ben barnes çıkıyor. castleri gitgelli olan karakterler için (lily, severus, regulus vb.) aklınıza kim geliyorsa onu hayal ederek okuyun. ben tiplemelerimi kitaplara ve hayal gücüme göre tasvir ediyor olacağım.

Ama Lee ikizleri belli, onları söyleyebilirim.

Helladius Lee, Jeon Jungkook

Helladius Lee, Jeon Jungkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Helia Lee, Jennie Kim

Evet zaten çoğunuz biliyorsunuzdur, neyse

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Evet zaten çoğunuz biliyorsunuzdur, neyse. Bu kadar. Bir de olayların oluş sırası kronolojisinden bağımsız olacak gibi, Sirius ve Regulus arasındaki yaş farkını da bir yaş yaptım. Birkaç orijinal karakter daha var önemli. Onları da ileride görürsünüz (okursunuz) zaten. Başka da bir şey yok.

İyi günler

hogwarts 1977 [Sirius Black]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin