Çarpışan Kanatlar
Sectio; 1'Küçükken yazılanı,
Bileceksin zamanı gelince...'🎋
'Lalalala...Sürüden ayrılmış bir kurt...Lalalala yem olmaya hazır...Lala-Ahh!?'
Önüme düşen saç tutamını üflememin bir faydası olamayınca derin bir nefes verip elerimden destek alarak ayaklandım; az önce görmediğim ağaç dalına takılıp düşmüştüm.Yana savrulmuş sepeti elime alarak; yeşillik alana saçılmış çiçekleri içine teker teker yerleştirdim.Ayağımda oluşan burkulma nedeniyle eve planladığımdan daha geç gideceğimi bilmek homurtularımı yükseltmeye yetti;
'Ne yani!Neden bir insan yürürken önüne değilde gökyüzüne bakar ki!?'
Söylenerek orman patikasında ilerlerken kafamı gökyüzüne çevirdim; havadan geçen bir karartıyla gözlerimi kırpıştırdım gökyüzünde birşeyin olmaması ile önüme geri döndüm; 'Az önce siyah kanatlarmı gördüm?Ahhh boşver...'
Tanıdık yapıyı görmemle yüzümde oluşan tebessümle adımlarımı hızlandırdım, aksıyan ayağıma rağmen birazda olsa fazla geç kalmamış olmam içimi rahatlattı.
Gıcırdayarak açılan tahta kapıyı açtığımda burnuma gelen kokuyla Dulciss* in artık hazır olduğunu anlayıp iştahla sırıttım, mutfağa vardığım gibi aksayan ayağımı umursamayarak hızla sepeti masaya indirerek; Dulciss'in olduğu kazana ilerledim.Kapağı kaldırmamla çıkan pembemsi buhar havaya karışıp kayboldu.Tahta kaşığı Dulciss dolu kazana daldırarak tadına baktım;
'Immmm, çok güzel!'
Dudaklarımda kalan Dulciss'i yalayarak sildim, yüzümden okunan heyecanla kazanın kapağını kapatıp soğumaya bıraktım; çiçekle dolu sepete son bir bakış attarak mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim.Odamda ki soğukluk bana biran dışarda kar yağdığını düşündürdü ancak biz şuan Caelum'un; Aestas'ının(Yaz) 7. Günündeydik.Açık pencereden esen soğuk hava ile vücudum titrerken ensemde hissettiğim nefes ile hızla arkamı döndüm hafifçe kararmış odada hiçbir şeyi görmememle pencereyi kapatıp üzerimde ki fazlalıkları çıkararak yatağıma ilerledim...
🎋
'πΠμΩπμΩμΠΠμΠΩμΩμΩμΠπΠ'
Eski antik Caelum dili asırlar önce yok edilmemişmiydi?
'Sen kimsin!?'
Vücudumu saran rüzgarı hissederken geçen saniyelerinin ardından karşımda gördüğüm büyük Lacivert gözler nefes alışverişlerimi hızlandırdı;
'Küçükken yazılanı,
Bileceksin zamanı gelince...'🎋
Nefes nefese yataktan fırladım, gördüğüm şeylerin etkisinde mi bilinmez bütün vücudum buz gibi olmuştu; açık pencereyi görmemle aklıma yine gelen rüyayla başımı iki yana sallayarak pencereye yönelip kapattım.Titreyen omuzlarımla birlikte küçük banyoya ilerledim; sıcak su vücudumdan akıp giderken birazda olsa rahatlamıştım.
Çiçek özlerinden elde ettiğim şampuan ve kokularda oldukça işe yaradı.Son kez saçımı köpürtürerek yüzüme de sürdüm, tam eğilip tası alıp başımdan aşağı dökecek iken ayağım kaydı; yere yapışmayı beklerken ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı;'Ahh!'
Ancak beklenen olmadı, belimde ki baskı ile yavaşça dikleştirildim, vücudum belimde ki ellerin baskısı ile titrerken yine rüyada mıyım diye düşündüm.Kovanın içine batırılan tası hissederken ılımış suyun yavaşça başımdan aşağı döküldüğünü idrak etmek zor oldu, omzumda hissettiğim öpücükle korkuyla gözlerimi açtığımda banyoda kimseyi göremedim; beynim yanlız olmadığımı baş bas bağırırken yanlızlıktan delirmiş olmayı düşünmek bana daha iyi gelecekti.
Diğer günlerin aksine yüzümde ki ifadesiz bir suretle kahvaltı yaparken diğer günlere nazaran oldukça iştahsızdım, evdeki sessizliğe alışmıştım ama...Çoçukluğumu özlüyordum; ailemi...Gözümden düşen damlayla burnumu çekerek tahta sandalyeyi geriye yavaşça iterek ayaklandım; masada ki yiyecekleri soğuma işlevi gösteren taşlarla kaplanmış dolaba yerleştirerek mutfaktan çıkıp dış kapıya yöneldim.
Yüzüme çarpan sıcak hava dudaklarımın kıvrılmasını sağlarken küçük ahıra yöneldim, tahta kapı gıcırdıyarak açılırken buraya oldukça uzak olan kasabaya gitmek için hazırladığım küçük erzak çantasını Celeritas* ırkına mensup Flavus'a yükleyerek başını sevdim, karemel gözlerini bana dikip ırklarına özgün bir ses çıkaran Flavus'a gülerek;
'Evet Fla, onu almaya gidiyoruz.'
Kanatlarına dikkat ederek sırtına çıktım, gözleri ile aynı renk olan tüylerini nazikçe severek komut verdim, dışarıya yavaşça yürüyen Flavus'la sırtından atlayıp ahır kapısını kapatıp kilitledim.Flavus ilk baş yürürken ardından havalandı, gökyüzünde uzun zamandır uçmadığımdan vücudum huzurla doldu...Yeryüzü gittikçe küçükleşti.
Ormanlarla kaplı alana son bir bakış attıp hemen uzakta ağaçlarla iç içe zorlukla görünen küçük yapıya doğru son sürat ilerledik, Flavus ağaçların daha az bulunduğu topraklık alana inişe geçtiğinde eyerlerine sıkı sıkıya tuttundum.Yere adım atmamla hafifçe sendeledim, uzun zamandır gelmediğim alanı yüzümde ki küçük gülümsemeyle inceleyerek Flavus'a;
'Fla,ben gidip gelene kadar burada kal eğer biri gelirse hemen saklan!.'
Endişeyle uyardığım Flavus onaylarcasına kişnedi,yapıya doğru ilerlerken kapıyı sırt üstü açık görmemle endişeyle hızımı artırdım.Sessiz adımlarla içeriye süzülerek ilerledim, çıt çıkmayan ev içimde ki endişe tohumlarının artmasına sebep olurken kısık gözlerle boş olan ofay baktım.
Arkamı dönememle karşımda dikilen Fulgur'la küçük bir çığlık attarak öne doğru tekme savundum.İnleyerek yere düşen Fulgur'la yüzümde ki mahcubiyetle konuştum;
'Fulgur...Cidden kusura bakma, refleksle yaptım ama bu senin hatandı!'
Diyecek bir şey bulamamamla suçu Fulgur'a atmam içten içe bedenimi rahatlattı, yüzüme gülümsememi yerleştirerek konuştum;
'Mare...Mare nerede?'
Heyecan, endişe karışık sorduğum soruyla yere düştüğünden kırışan üstünü eliyle düzelten Fulgur ağzından küçük bir homurtu çıkararak merdivenlere ilerledi;
'Beni de merak etmiş olman gözlerimi yaşattı!'
İmasına gülüp peşinden ilerledim, ellerim heyecanla titrerken kapıyı açıp içeriye giren Fulgur'un ardından girdiğimde gördüğüm suretle gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı, ağzımdan çıkan ilk kelime;
'Mare...?'
Olmuştu...
🎋
İlk bölüm hakkında düşünceleriniz?
Okuduğunuz Tarih?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çarpışan Kanatlar
FantasySeries 1 Violetta diğer adıyla Vivi, Caelum adı verilen ülkenin sınırlarına yakın bir dağda yaşamını sürdüren biridir; yıllardır dağlarda yaşayan kızımız Vivi çok küçükken kurtardığı yumurtadan bihaberce yaşamanı sürdür... Nereden bilebilirdi ki; o...