Bu hikayedeki kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür, gerçek kişiler ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur...
Demeyi çok isterdim ama bazen de aşırı gerçektir. Yani her şey kafama göredir.
12 Nisan 2011 Saat 20.00
Otobüs durağa yanaştığında hızlıca aşağı indi, Buğra kot pantolonun cebine sıkıştırdığı kulaklığı çıkardı birbirine karışmıştı, onu çözmek için elindeki kutuyu koltuğunun altına aldı, beş on dakika sonra kulaklığı kulağına takıp Teoman - Kupa kızı sinek valesi çalmaya başlarken o da parkın içerisinde epeyce yürüdü yürümekten yorulmuş olacak ki karşısındaki banka geçip oturdu, elinde bulunan kutu öylece yanında duruyorken gözlerini ona dikti uzun bir süre hiçbir şey yapmadı yapamadı. Sonunda cesaret edip kutunun kapağına elini koydu yavaşça kapağı çıkardı. Sonra hatırladı bu kutuyu ona doğum günü hediyesini verirken vermişti kutuyu sakladığını fark edince mutlu oldu her ne kadar siyah görünse de üzeri kırmızı benekler ile kaplıydı hemen en üstte duran bir fotoğraf vardı bu fotoğraf; Şule ve onun birlikte çekildiği fotoğraftı o anları özlediğini fark edince gözlerini kapattı
"'Okul sen varsan güzel benim için biliyorsun değil mi' buğra ona gülümseyerek baktı alnına bir buse kondurdu "benim içinde öyle tüm burası" dedi birbirlerine sarıldılar, onlar bu yakınlıktayken Nesrin bankın arkasında durup "ne yapıyorsunuz burada çifte kumrular" dedi o neşeli edasıyla buğra bu o sevecen nidasıyla "sevgilim ile mutlu anımızı paylaşıyorum, sen niye geldin de bu romantik anları bozuyorsun" dedi elini sevgilisinin yanağına götürerek tatlı gülümsemesi ile sevgilisini rahatlamayı iyi biliyordu şule "bırak kız bizimle olmak istemiş yine kızıyorsun ki biz beraber olduktan sonra her anımız güzel olur" dediğinde nesrin de hevesli bir şekilde bankta oturan buğrayı ittirerek yanlarına sıkışırken flaş patlamıştı bir anda "Faruk ne yapıyorsun abi şurada iki dedikodu yapacağız fotoğraf çekmek nedir ya" diye çok kızmıştı nesrin buğra alaycı tavrıyla "Nesrinciğim bizde sen gelince aynen böyle huzursuz olduk hadi şimdi siz gidin bende sevgilimle baş başa kalayım" derken yaşananları mutlulukla seyredip kahkahalar ile gülüyorken bir anda kendi kendine sesli bir şekilde "sizi çok seviyorum iyi ki benim arkadaşımsınız" dediği anda zil çaldı üçü aynı anda banktan kalktı nesrin Faruk'un koluna girdi dördü aynı anda okul binasına doğru yürürken buğra hemen sözü uzatmadan "madem sevgilimle mutlu anımı mahvettiniz derse girmeden sevgilimle şurada bizi çekinde bu anımız tarihe yazılsın." Faruk dünden razıymış gibi hemen buğranın söylediklerini yerine getirip onların fotoğrafını çekmek için pozisyon aldı, bahçedeki basketbol sahasının ortasında buğra ve şulenin sırtları okula dönmüş şulenin üstünde siyah kırmızı renkte bir şal buğraya sarılırken onun şalının bir kısmı buğranın üzerine denk gelmişti, birbirlerini önce öpüp sonra Faruk'a bakıp sarıldıkları pozu vermişlerdi, Faruk fotoğrafı çekerken arkada ikinci kız denilecek birisi çıkmıştı kimse onu fark etmedi çünkü esas kız ve esas oğlandaydı tüm gözler. Herkes kendi hikayesinin başrolü değildi sadece başrol olabilecek kadar parlak bir ışığı olanlar başrol olabilirlerdi. Bahçedeki takım elbiseli ve daha yeni tıraş olduğu yüzündeki tıraş losyonundan belli olan nöbetçi öğretmen "fotoğraf çekilmeniz bittiyse modellerimizi sınıfa alalım artık zil çaldı" dedi ve elleri arkasında bağlı bir şekilde okul kapısından içeri girdi. dördü ve ikinci kız okula doğru yürüdüler sınıfları birinci katta ve koridordaki ilk kapıydı sınıfın içinden gelen öğrenci sesleri içeri de öğretmenin olmadığını gösteriyordu hemen sınıfa girip yerlerine oturdular..."
Buğranın oturduğu banka yavaşça bir kız oturdu elindeki gevrekten bir parça koparıp ağzına attı buğrayı göz ucuyla süzüp "özlediğin biri olmalı, elindeki resme bakılırsa bir sevgiliyi özlüyorsun, yazık ne yaptın da terk etti seni." buğra bu sözleri söyleyen kıza baktı ayak bileklerinden gözlerine kadar iyice süzdü onu fakat hiçbir yerde onu görmemişti ilk defa bu bankta karşılaşmıştı bu kadar ön yargılı cümle kuran birine sinirli şekilde karşılık vermek istedi ama kimseye bağırıp çağırma hakkı olmadığını düşününce gayet sakin tavırla ona dönüp "sevgilimi özlüyorum kendisi vefat etti" dedi tekrar önüne döndü kızdan bir cevap beklemiyordu hemen kendini toparladı ve kalkmak üzereyken "Özür dilerim. başın sağ olsun, alışmak kolay olmuyor biliyorum, bende annemi kaybettim seni anlıyorum." dedi ve kalkıp gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 6 5
Teen Fictionİçimde biriken duyguları artık tutamıyorum bir şekilde onları kusmam lazım fakat kime anlatayım yanımda kimse yok ki... Bir tek ben mi böyleyim bilemem ama ben sadece hayallerime kavuşmanın umuduyla içimdeki çocuğu söndürmüyorum. Bence huzur büyükş...