gelecek ve geçmişin ağır iplerini tırmanmaktır tüm bu mücadele. geçmişin enerjisi bizim geleceğimizin tohumlarını atarken aslında o kadar çok hataya düşeriz ki pişmanlığımızın fayda etmeyeceğini fark edince geriye tek bir ip kalır. savaşta mağlup düşmek gibidir fakat aynı zamanda bir illüzyon kadar sahtedir tüm bu ipler. arasından doğru olanı seçip tırmanmak ayrı bir mesele iken hiç bir seçeneğin olmuyor oluşuydu mağlup düşmek. tüm bu ipler bloom'un önüne saç telleri gibi sarkarken bu kafa karışıklığını yenmek ve karşılaşacağı kaderiyle yüzleşmek için vardığı farah'ın odasında iğneleyici bakışlar üzerine acıtırcasına batarken bloom yerinde rahatsızca kıvrandı. bu konu kendini aklayabileceği türden değildi. bu korkulu duruşlarının sebebi kesin olarak varlığı tüm insanoğluna tehdit, güçleri gezegenlerin dengesini bozabilecek türden, asırlardır düşmanları olan valtor idi.
dün geceyi hazmedememenin tatsızlığı ve tüm okulun yeni tür bir varlık görmüş gibi yabani bakışları bloom'un çehresini gözetlerken o bu durum için diyebileceği her cümlenin senaryosunu kuruyordu. fakat nafileydi. kraliyet askerleri kapıda iken ona vercekleri türden cezayı çekmek adına çoktan boyun eğmeyi seçmişti.
"yaptığının ne olduğunun farkında olduğunu bildiğim için sana ne söylesem hafif gelecek. sadece nasıl türden bir varlığa el açtığının farkında olmanı sağlayacağım" farah kaşları çatık bir ifadeyle bloom'a bakıyordu. malesef ki bu sözler artık bloom'a işlemiyor gibiydi. gözlerini ondan kaçırmak adına etrafta turlar atarken bir süredir onu izleyen kralın elçisine baktı. kraliyete haber yetiştirmek için burada bulunduğu barizdi, ne kadar yıkıcı olsa da nişan olayından daha fazla konuşulmak bloom'a içten içe keyif vermişti
"ne demek istiyorsunuz?" bloom en sonunda ciddiyetle farah'a döndü bu ani yükseliş farah'ı şaşırtırken onun bu korkusuz bakışındaki cesaret akıntısını güçlü kılan sebebin valtor olduğunu anlamak zor olmamıştı ona. derin bir iç çekti.
"onun kim olduğunu bilmiyorsun... o seni kullanıp oyunlarına alet edecek"
"henüz onunla o derece muhatap olmadım bayah farah. üstüme gelindiğini düşünüyorum" bloom cesaretli duruşunu sergilemeye devam ederken farah'ın parmakları sıkmaktan beyazlamış yüzü git gide daha koyu bir ifade almıştı.
"muhatap olmayacaksın zaten. bugünden sonra seni daha yakından izleyeceğim bayan. valtor'un girişini şu an için durduramıyor olabilirim ama seni durduracağıma emin olabilirsin." bayan farah cümlesine bir ekleme daha yapacak iken yardımcısı silva ürkütücü duran beden dilinden anlaşıldığı kadarıyla farah'ın aklına girmek için sözünü kesti.
"onu yer altı hapisanesinde tutmaktan başka çaremiz yok güçlerini almak için her yolu deniyor ve bunlardan biri de bloom" bloom'un gözleri fal taşı gibi açılırken farah çoktan bu fikrin içine düşmüştü bu onu oyalamaya yeterdir şimdilik diye geçirdi içinden. bloom ise bunun kendisine verilen en acımasız ceza olduğunu düşünerek alev almaya başlayan avuç içlerini kontrol etmek istemedi bu sefer. karşı gelmek ise karşı gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the fate ❧ valoom
Fanfiction"görebiliyordu, bloom ona nefretle bakıyordu. gözlerinde yanan kor ateşi körükleyen valtor'dan bir başkası değildi."