-Felix-
Kumandanın elimden düşüşü ile birlikte elimi kalbime dayayıp hızla atışını dinledim. Dışarda çalan sirenleri duymamak için kulağımı tıkayıp kafamı dizlerime gömdüm. Korkudan ne yapacağımı, kime haber vereceğimi bilmiyordum. Gözlerimden akan yaş korkumun en büyük göstergesiydi.
Kafamı hızla kaldırıp açık pencereye baktım. Yerimden kalkıp pencereyi kapattım ve üstünden kalın siyah perdeleri çektim. Kapıların kitli olduğundan emin olup sakince yerime oturdum.
Artık tanrıya dua etmekten başka çarem kalmamıştı. Gözlerimi kapatıp kafamı yukarı kaldırdım ve dua etmeye başladım. Kapı çalma sesiyle irkilip gözlerimi kocaman açtım. Dua ederek kapıya yöneldim. Zil sesi daha da artmıştı, sonumun geldiğini düşünüp yere çöküp ağlamaya başladım.
"Felix, aç şu kapıyı!"
Tanıdık bir sesle yerimden doğrulup delikten dışarı baktım, derin bir iç çekip kapıyı açtım.
Changbin'in telaşlı bakışından bana sinirlendiğini anlamıştım.
Ellerini göğüsünde birleştirmiş bir şekilde konuşmaya başladı...
"Bu kapı neden bukadar geç açıldı?"
Alaycı bı bakış atıp cevapladım...
"Canım istedi de ondan. Sence neden olabilir?!"
Changbin'in sinirinin arttığını gözlerinden anlamıştım. İçeri girip hızla kapıyı kapattı ve kapıyı ki kitledi. Ardından bana dönüp...
"Gündüz sana 'Akşam oraya geleceğim, haberin olsun.' diye mesaj atmıştım, hatırlıyorsun değil mi?"
Alnıma vurup derince ofladım...
"Hyung, korkudan unutmuşum, üzgünüm."
Kafamı yere eğip Changbin'e içeri geçmesi için işaret verdim...
-Hyunjin-
Masanın üzerinde dizili olan silahlara bakıp hafifçe sırttım. Bu geceyi uzun süredir bekliyordum. Kısaca en büyük hayalim gerçek olacaktı.
Deponun diğer ucunda oturmuş boş boş sohbet eden Minho ve Jisung'a döndüm. Yanlarına gidip aralarına oturup hafifçe sırttım.
"Hazır mısınız?'
Jisung dağınık saçlarını karıştırıp kafasını geriye attı. Minho'nun bakışlarından Jisung'a duyduğu hayranlık az çok okunabiliyordu.
"Hadi gidelim çünkü uzun bir gece olacak."
Jisung yerinden doğrulup silahların olduğu masaya doğru ilerledi. Beline en sevdiği silahını koydu. Elindeki çantaya ise masadaki silah, bıçak ve mermileri doldurup bize döndü.
Oturduğum yerden doğrulup etrafı izledim. Gözlerim küçük kız kardeşim Ryujin'i arıyordu.
Gelen silah sesi ile irkildim, belimden silahımı çıkarıp pusuya geçtim. Bu gece her şey olabilirdi hatta biz bile ölebilirdik bu nedenle dikkatli olmamız gerekiyordu. Kapının açılmasıyla silahı o yöne doğru doğrulttum.
Ryujin içeriye girdiğini fark etmeden yanındaki cama bir el ateş ettim. Ryujin donmuş bir bana birde cama bakıyordu.
"Abi, napıyorsun?"
Silahı belime koyup derin bir oh çektim.
"Dışardan silah sesleri geliyordu, iyi misin?"
Ryujin küçük bir kahkaha atıp yanıma geldi. Elini omzuma koyup kafasını yana doğru eğdi. Siyah kahküllü saçlarını at kuyruğu şeklinde toplaması çok hoşuma gitmişti.