Arınmanın bitmesine son 7 saat:
Şuan içinde bulunduğum yıkık dökük bu depoda 2 saattir boş boş etrafı izliyordum. Hyunjin, uzun süredir etrafta gözükmüyordu. Az da olsa onu merak etmeye başlamıştım.
Oturduğum yerden kalkıp deponun içinde onu aramaya başladım. Deponun diğer ucundaki masada oturmuş ikilinin yanına gittim. Beni gördüklerine pek sevinmemişlerdi. Derin bir nefes alıp sakince konuşmaya başladım.
"Şey, Hyunjin'i gördünüz mü?"
İkilinin bakışları bana döndü. Konuşmalardan adının Jisung olduğunu öğrendiğim, kahverengi saçlı ve orta boylu biri ayağa kalkıp sevecen bir tarzla yanıtladı.
"En son dışarı çıkmıştı, istersen arabanın olduğu yere bak genelde orda takılır."
Minho aksine bana ters bir bakış atıp, okuduğu dergiye geri gömüldü.
Jisung'a samimi bir şekilde gülümseyip arkama döndüm ve deponun kapısına doğru ilerledim.
Jisung'un da dediği gibi Hyunjin arabanın kaputuna hafif bir şekilde dayanmış etrafı izliyordu.
Tedirgin adımlarla yanına doğru ilerledim. Beni görünce garip bir bakış attı ve hafifçe yana kaydı. Boşalan yere dayanıp parmaklarımla oynamaya başladım.
Bi süre sessizlikten sonra derin bir nefes aldım. Kafamı parmaklarımdan ayırmadan konuşmaya başladım.
"Aklından neler geçiyor?"
Hyunjin kafasını bana çevirip şaşkın bakışlarla beni izledi, ne dediğimi anlamamış gibiydi.
"Ne?"
Kafamı parmaklarımdan ayırıp gözlerinin içine baktım.
"Diyorum ki, aklımın alamayacağı şeyler derken neyden bahsediyorsun?"
Hyunjin hafifçe kıkırdayıp cevapladı.
"Bu kadar merak ettiysen vakit gelmiş demektir."
Anlamsız bir bakış atıp kafamı hafifçe yana eğdim.
Dediğini anlamadığımı anlamış olacak ki yüzünü benim yüzüme yaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı.
"Sadece izle ve gör."
Benden uzaklaşıp yerinden doğruldu, arabanın ön kapısını açtı. Koltukta duran poşetten iki elma çıkarıp bana uzattı.
Elindeki elmayı hızla alıp ağzıma götürdüm ve küçük bı ısırık aldım. Hyunjin benim aksime daha büyük bir ısırık almıştı.
Bi süre sonra Hyunjin elmasını bitirmiş beni izliyordu.
Ben daha elmadan üçüncü ısırığı almaya hazırlanıyordum.
"Neden yemiyorsun?"
"Pek iştahım yok." Elimdeki elmayı ona uzattım. "İstersen sen ye."
Bir şey demeden elimden elmayı aldı ve yemeye başladı.
İkinci elmayı da bitirdikten sonra tekrar yerinden doğruldu. Arkasından bende yerimden doğruldum.
Hyunjin arabanın sürücü koltuğuna oturdu. Bana da oturmam için işaret verdi.
Yerimde oturup kemerini taktım. Arabayı çalıştırıp oda kemerini taktı ve arabayı sürmeye başladı.
15 dakika sonra büyük bir malikanenin önünde durmuştuk. Arabadan indim ve bu ihtişamlı evi incelemeye başladım.
Hyunjin'in evin kapısına doğru yürümeye başladığını görünce arkasından hızla ilerledim.
Kapıyı sakince çaldı. Kapıyı 30lu yaşlarda bir adam açmıştı, Hyunjin'i gördüğüne hiç mutlu olmamış gibi görünüyordu.
Adam bizi içeri davet etti. Salona girip tekli koltuklardan birine oturdum. Hyunjin de aynı şekilde oturdu ve evi inceledi.
"Demek benden aldığın paralarla bu evi aldın, vay be!"
Adam korkmuş bir bakış atıp cevapladı.
"Sana o parayı geri ödemiştim Hwang."
Hyunjin hafifçe kıkırdadı. Ben ise olacaklardan habersiz konuşmalarını dinliyordum.
Hyunjin bana dönüp elimdeki poşetten bir elma vermemi istedi. İsteğini yerine getirdim. Elmayı elinden alıp karşımdaki adama uzattım.
"Parayı ödediğin için sana hediye getirdim, afiyet olsun."
Adam tereddüt ederek Hyunjin'in elinden elmayı aldı ve küçük bir ısırık aldı.
Hyunjin sevinçle adamın elmayı yiyişini izliyordu. Aradan 1 dakika geçmemişti ki adam elini boğazına götürdü. Bi sorun olduğunu anlayıp yerimden kalktım ve adama doğru ilerlemeye çalıştım fakat Hyunjin kolumdan tutup tekrar yerime oturtmuştu.
Adamın yüzü kıpkırmızı olmuştu, nefes almakta çok zorlanıyordu. Hyunjin yerinden doğrulup adama doğru ilerledi, sırtına sertçe iki kere vurdu. Adamın öksürüğü kesilmişti. Rahat bir nefes aldım.
Hyunjin tekrar yerine oturdu ve konuşmaya başladı.
"Tanrı seni cezalandırıyor, Minhyuk."
Lee Minhyuk dediği adam bu olmalıydı. Uzun boylu, boynunu kaplayan siyah saçları ile yeterince yakışık biriydi.
"Almak istediğin intikam bu mu? Komik birisin Hwang."
Hyunjin hafif bir kahkaha atıp yerinden doğruldu. Elini beline atıp silahını çıkardı ve Minhyuk'un beynine doğrulttu.
Minhyuk korkuyla geri çekilmeye çalışırken Hyunjin tetiği çekti. Kanlar içinde yere yığılan adamı görünce gözlerimi ve kulaklarımı tıkayıp hafif bir çığlık attım.
Hyunjin silahını tekrar beline koydu. Elindeki bezle üstüne gelen kanları silip bana döndü.
"Artık alışman gerek güzelim."
'Güzelim' kelimesini duyunca gözlerimi açıp ona baktım. Hafifçe sırtıp kapıya ilerlemeye başladı. Arkasından ilerleyip evden çıktık.
Arabaya binip boş boş etrafa bakındım. Az önce ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Hyunjin ise beni izliyordu.
"Arabayı inceliyorsun sanırım."
Gelen sesle kafamı çevirip ona baktım.
"Az önce ne oldu öyle?"
Gülüp bana baktı ve cevapladı.
"İntikamımı aldım, sadece bu."
Masum bir bakış attım. Görünüşümü beğenmiş olacak ki yüzünü yaklaştırdı.
"Daha yeni başlıyoruz, gittikçe alışacaksın."
Ardından gözleri dudaklarıma kaydı, bi süre dudaklarını izledi. Bu durumdan rahatsız olup kendimi geri çekmeye çalıştık fakat Hyunjin belimden bastırdığı için çekilmeme izin vermiyordu.
Yüzünü daha da yaklaştırdı. Dudaklarımız arasında pek bi mesafe yoktu.
Gözlerini kapattı ve dudaklarımızı birleştirdi...
_____________________________________
143 I LOVE YOU<33İyi okumalarr asklarim biraz geç geldiği için üzgünüm..