-Changbin-Arınmanın bitmesine son 10 saat:
Saklandığım yerden çıkıp etrafıma bakındım. Koltuğun üzerinde duran ceketimi alıp hızla kapıya yöneldim. Evin kapısına park ettiğim arabama binip Felix'i bindirdikleri arabayı takip etmeye başladım.
Aradan 10 dakika geçmişti ki araba lüks bir villanın önünde durdu. Arabamı diğer araba ile uzak bir mesafeye park edip villanın önüne doğru ilerledim.
Farkedilmemek için saklanarak ve yavaş adımlarla ilerliyordum. Evin kapısına ulaştığım sırada tedbir amaçlı belimdeki silahımı elime aldım.
Bu gecelik kendi mesleğimi yapmama izin yoktu fakat söz konusu hoşlandığım çocuk olursa katil bile olabilirdim.
Kapıyı hızla açıp içeri girdim, elimdeki silahla etrafı koloçan etmeye başladım. İlk katın boş olduğunu anlayınca üst kata çıktım.
Üst kata çıktığım sırada ilk gözüme çarpan, kapısı yarı aralanmış bir odaydı. Dikkatlice odaya girip etrafa bakındım.
Bu odanında boş olduğunu anlayıp silahımı yere indirdim. Kapıya doğru hamle yaptığım sırada burnumun ucuna gelen silah ile duraksadım.
-Felix-
Titreyen ellerim ile tuttuğum silahı gözyaşlarım yüzünden görmekte zorlanıyordum. İsminin Hyunjin olduğunu sonradan öğrendiğim kişi yüzünden en güvendiğim insanı öldürmek üzereydim.
Changbin'in bana bakan şaşkın bakışları daha fazla ağlamamı sağlıyordu.
"Hyung, üzgünüm."
Titreyen sesim yüzünden konuşmakta bile zorlanıyordum.
Arkamdan gelen kahkaha sesi ile arkama döndüm. Hyunjin pişkin bir sırıtışla yanıma geldi ve kolunu omzuma koydu. Kafasını benim kulağıma doğru indirip konuşmaya başladı.
"Senle gurur duyuyorum."
Gözlerimi kapatıp elimdeki silahı daha da sıkı tuttum. Parmaklarımı tetiğe yerleştirdim.
Hyunjin'in kahkahalarını duymazdan gelip tetiği çektim.
Gözlerimi yavaşça açıp yerde kanlar içinde yatan Changbin'e baktım. Elimdeki silahı yere atıp dizlerimin üstüne çöktüm. Ben bir katil olmuştum hemde en yakınımın katili...
_________________________________
Aradan saniyeler, dakikalar hatta saatler geçmişti ama her şey hala benim için aynıydı. Boş şehrin sokaklarında dolaşıyorduk. Dışarda hiçbir hareketlilik yoktu.
Arabanın durmasıyla kapattığım gözlerimi açtım. Yıkık dökük bir deponun önünde durmuştuk. Hyunjin benim olduğum kapıya gelip inmem için işaret etti. Hiç istemesem de arabadan indim ve etrafı boş boş izlemeye başladım.
"Burası neresi?"
Hyunjin umursamaz bir tavırla yanıma geldi. Yorgun gözlerle onu izliyordum. Derin bir iç çekip bakışlarını bana çevirdi.
"Neresi olduğu seni ilgilendirmez sadece buranın önemli bir yer olduğunu bil yeter."
"Burası mı önemli bir yer? Burası harabeden farksız."
Hyunjin beni dinlemeden deponun girişine doğru ilerlemeye başladı. Zorunda olduğum için arkasından ilerledim.
Diğerleri buraya bizden daha erken gelmişti. İçeriye girdiğimiz de hepsi ayağa kalkıp Hyunjin'i selamladı. Saygı duyduklarına göre ekibin lideri o olmalıydı.
Hyunjin yırtık koltuklardan birine kendini attı ve gözlerini kapattı. Ben ise başında dikilmiş onu izliyordum.
"Başımda dikilmek yerine yanıma oturmaya ne dersin?"
Gözlerimi devirip koltukta ona uzak bir yere oturdum.
"Bunu neden yapıyorsunuz?"
Hyunjin yerinden doğrulup bana anlamsız bir bakış attı.
"Neden masum insanları öldürüyorsunuz?"
Hyunjin hafifçe kıkırdayıp cevapladı:
"Changbin mi masum?"
Yerdeki yüzümü ona çevirdim. Yüzünü benim yüzüme yaklaştırıp konuşmaya devam etti:
"Hem onu ben değil sen öldürdün."
"Beni zorladın."
"Ne istersem yapacaktın, unuttun mu?"
Kafamı geriye çekip ondan uzaklaştım. O ise tekrardan arkasına yaslanıp koltuğa yayıldı.
"Bu gece sadece intikam alacağım kişileri öldürücem, ilk kişi gitti sona 2 kişi kaldı."
"Kim onlar?" diye sordum onunla göz teması kurmadan.
"Lee Minhyuk ve Christopher Bang."
Anlamsızca ona döndüm. Lee Minhyuk'u tanımıyordum fakat Christopher Bang'i çok yakından tanıyordum.
Chris, Changbin'in çalıştığı merkezin başkomiseriydi.
"Christopher mi?" diye sordum.
Hyunjin onu tanıdığımı anlayacak olacaktı ki gözlerini açıp bana baktı.
"Onu tanıyor musun?"
"Changbin'in çalıştığı merkezin başkomiseri."
Hyunjin tekrardan yerinden doğrulup bana yaklaştı.
"Ozaman yerini biliyosundur?"
Başımı olumlu bir şekilde salladım. Hyunjin sevinçle yerinden kalkıp hafifçe sırıttı.
"Sen biraz burda dinlen, birazdan aklının alamayacağı şeyler olucak..."
---------------------------------------------------
Bu bölüm pek içime sinmedi... İyi okumalarr<33