Giriş Bölümü : Başlangıç

45 5 7
                                    


Merhaba ballı çöreklerim

Size böyle hitap etmeye karar verdim ancak isterseniz başka şekilde de hitap edebilirim.

Sonunda giriş bölümüyle ilk ve yeni kurguma başlayabildim. Sana Bu Kadar Uzakken'e çok uzun zaman önce başlamıştım ancak bir türlü yazamamıştım. Son zamanlarda yaşadığım bir takım şeyler beni yazmaya itti. Son zamanlarda papatyalara çok taktım her yere görüyordum ancak zaten papatyaları çok seviyordum. Kim bilir belki de bu kurguda papatyalara da yer veririm...

Şimdi sizi giriş bölümüyle baş başa bırakacağım. İyi okumalar ballı çöreklerim...   

Giriş : Başlangıç

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Giriş : Başlangıç

"Balıkların sosu hazır mı Haziran?" diye sordu şefimiz Hamdi Abi.

"Hazır şef!" dedim ve sosları Hamdi Abi'ye götürdüm. Ardından hemen salatayı hazırlamaya başladım. Marulları kestikten sonra sıra maydanozlara gelmişti. Tam yarılamıştım ki parmağımı kestim.

"Ay! Of ama ya, boşuna dememişler acele işe şeytan karışır diye acele ettim de ne oldu?" kendi kendime konuşurken Hamdi Abi yanıma geldi.

"Ne oldu Haziran?" diye sordu. "Elimi kestim şef." dedim ve salataya kan bulaşmasın diye elimi kağıt havluya sardım.

"Tamam sen çıkabilirsin." dedi Hamdi Abi. İlk yardım dolabından yara bandını aldığım gibi elime sardım. Önlüğümü de çıkardıktan sonra askıya astım ve çantamı aldım. Tam çıkıyordum ki arkamdan bir ses duydum.

"Yarın erken gel ama tamam mı?" diye sesleniyordu Hamdi Abi. Mutfaktan çıktım ve müşterilerin olduğu salona girdim.

Nihayet bugünkü işim bitmişti arabama doğru yürüdüm, bindim ve evdeki eksikleri düşünmeye başladım. Un, şeker, bazı içecekler ve makarna. Eve gitmeden önce markete uğradım. Arabamı marketin önüne park ettim ve indim. O kadar çok uykum vardı ki kendimi direkt eve atmak ve uyumak istiyordum ama önce market işini bitirmem gerekiyordu.

Markete girer girmez direkt un reyonuna doğru ilerledim. İçecekler haricinde tüm ihtiyaçlarımı sepetime attım ve dolaba doğru ilerledim. Elimi dolaba doğru uzattığımda başka bir el elime değdi. Başıma çevirip baktığımda tanımadığım bir adamı gördüm. Başımı geri dolaba doğru çevirdiğimde elimi gazoza doğru uzattım. Tam o sırada adam da elini gazoz şişesine uzattı.
Şişeyi aldım ve sepetime ekledim. Adam da başka bir şişeyi aldı ve sepetine koydu ardından başka bir şişe daha alıp bana döndü.

"Merhaba! Gazozun indirime girdiğini gördüm bir şişede sana ısmarlamak istiyorum." Dedi.

"Merhaba, sağ olasın ama hiç boşuna alma bir tane yetiyor bana" dedim ve alışverişime devam ettim.

Adam elinde şişeyle arkamdan geliyordu.

"Sen almayacaksın ki ben sana alacağım." Dedi.

"Ya istemiyorum boşuna alma. Hatta gel onu yerine götürelim." Dedim.

"Olmaz ben sana alacağım bunu." Nuh diyordu peygamber demiyordu. Son kez kalan tüm sabrımla cevap verdim.

"Bak almanı istemiyorum şimdi ver ve dolaba geri koyayım." Dedim ve adamın elinden çekiştirmeye başladım şişeyi. Ben çekiyordum o çekiyordu. Yaklaşık on kez tekrarlandıktan sonra şişe patlayıverdi ve üstümüze yağdı.

"Al işte olacağı buydu!" Diyerek sitem ettim.

"Ben nereden bilebilirdim ki patlayacağını." dedi adam kendini savunarak.

"Hiç mi bilmiyorsun çekiştirince patlayacağını?" Diye sordum sinirle.

"Bilmiyordum." Dedi.

"Pekala şimdi ben gidiyorum ve sakın ama sakın arkamdan gelme başka bir tane almak için." Dedim ve kısa bir süre sonra arkamı döndüm. "Ha bu arada patlayan şişeyi de sen ödeyeceksin." Dedim bir hışımla.

"İyi be tamam öderiz zaten her yerim gazoz oldu." Diye hayıflandı.

"Suçsuz gibi konuşma." Dedim ve kasaya doğru gittim. Aldıklarımı poşetledikten sonra arabama doğru ilerledim.

"İşin yoksa bir de arabayı temizle of." Diye söylendim.

"Arabayı çalıştırıp eve doğru yola çıktım. Eve vardığımda önce aldıklarımı mutfağa koydum ve kendimi duşa attım. Duştan çıktığımda üstümden çıkardıklarımı kirli sepetine koydum. Yatağıma doğru ilerlerken masamdaki kitabımı gördüm.

Rüzgara Dokunmak

Bu kitabı çok sevdim.

Kadınların ne kadar güçlü olabileceğini daha iyi anlıyordum. Mesela bazen kendimi güçsüz hissettiğimde aklıma Rüzgar Ulu geliyor ve güçleniyorum.

Kitabı aldığım gibi yatağa girdim. Bir saate yakın okudum ve komodinime koydum. Ardından gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapamamla yukarıdan çekiç sesleri gelmeye başladı. Balkona çıktım ve yukarıya baktım. Yukardan üstüme toz yağıyordu.

"Dikkat etsene be öküz!" Diye bağırdım.

"Hayda yine mi sen?" Dedi çok değerli üst komşum.

" Yine mi sen derk-" sözümü bitirmeden kafasını aşağı doğru tuttu ve bu sefer daha yüksek sesle bağırmaya başladım.

"Allah inşallah belanı verir de tüm hayatın tersine döner, amin." Dedim ve avuç içlerimi yüzümün yukarısından aşağısına doğru sürttüm.

"Aldık başa belayı bittin oğlum sen Tuna." Diye hayıflandı.

"Bu daha hiçbir şey çok değerli öküz komşum." Diye iyice bağırdığımda yavaş yavaş sokaktaki ve apartmandaki pencereler açılıyordu.

"Şimdi yat lütfen ve daha fazla rezil olmayalım." Rezil kelimesinin üstüne basa basa söylemeye gayret ettim.

"Sence yeterince olmadık mı?" Diye sordu gülerek.

"Gülme ve yat zıbar değerli komşum." Dedim ve son kez ona baktım. Çapkın bir gülüşle bana bakıyordu. Sabır dileyerek odama döndüm. Sesler kesilmişti ve ben de huzur içinde yatağa girmiştim derken o lanet ses tekrar çıkmaya başladı. Yastığı başımın üstüne koyup uyumaya çalıştım.

                                                                 ***

Ertesi sabah uyandığımda kendimi hiç de enerjik hissedemiyordum. Malum bütün gece çekiç sesini duymak zorunda kalmıştım ne de olsa. Zor da olsa yataktan kalktım ve üstüme bol bir şeyler giydim. Ve sitenin otoparkına doğru ilerledim. Arabamın yanında yavru bir kedi vardı. Kucağıma aldım ve sevdim ardından arabaya koydum. Sonrasında işe doğru yola çıktım.

Vardığımda arabamı otoparka park ettim ve indim. Yavaş adımlarla restorana doğru ilerledim, içeri girdiğimde garsonlar salonu düzenliyorlardı. Gülümsedim ve mutfağa doğru ilerledim, önlüğümü aldığım gibi giydim. Mutfaktaki eksiklere baktım ve çaylaklardan birini çağırdım.

"Ahmet! Gelsene canım bir." dedim ve çocuk hızlı adımlarla yanıma geldi. "Buyur şef, bir sıkıntı mı var?" diye sordu. Gülümsedim ve cevap verdim.

"Yok ama bana şef değil de 'abla' diye hitap edersen daha iyi olur tatlım." Dedim ve hızlıca devam ettim. "Bir işin yok değil mi?" diye sordum hızlıca.

"Yok Haziran Abla." dedi ve çekingen bir tavırla. "Tamam canım, sana birkaç malzeme versem almaya gider misin?" dedim.

"Giderim. Hangi malzemeler alınacak?" diye sordu genç çocuk. "Bekle geliyorum."

Hızla kilere girdim ve eksik malzemeleri teyit ettim ve kağıda yazdım. Kilerden çıkar çıkmaz çocuğun yanına gittim.

" Al canım. Çabuk gel, geç kalma! Başına bir şey gelsin istemem." Dedim ve gülümsedim. Çocuk gülümseyerek başını salladı ve hızlıca kafeden çıktı. Tam mutfak bölümüne gireceğim sırada tanıdık bir çift mavi göz içeriye girdi. 

Sana Bu Kadar UzakkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin