Nerdesin?

470 55 35
                                    

Atsushi'nin ağzından;

Gün boyu yine sadece masalarla ilgileniyordum. En çok da sabah 9da gelen adamla, hala burda oturuyordu siyah basit ama hoş gözüken gözlükleri vardı ve önündeki deftere bişiler dolduruyor sürekli içecek bişiler sipariş veriyordu, şikayetçi değilim elbette! Nasıl olsa işim bu.

Akutagawa hala gelmemişti, işi vardır muhtemelen, gerçi sadece o da değil, gin san ve tanizaki san da ortada yoktu, tachihara san ı masada oturmuş düşünür ve yoyo oynarken görünce yanına gittim.

"tachihara san, diğerleri nerde?"

"ha? Ah önemli bi işleri varmış, ne olduğunu bilmiyorum bana da söylemediler"

"sen neden gitmedin?"

"higuchi ve atsushiyi tek bırakma dediler, kafeye bakacak birileri lazım mış mış... Meh! Harika idare ediyor olabilirim burayı ama ben aksiyonu seviyorum"

Hafif güldüm gülerken elim otomatikmen ağzıma gitmiş gülüşümü kapatmıştım, yetimhaneden kalma bir Alışkanlıktı bu, nasıl olsa... Diğer çocukların söylediklerine çabuk alınıp gücenirdim.

Dişleri hafif yamuktu ufaklığın bu yüzden diş teli takıyordu, yetimhane de ona iyi davranan insanlar vardı ama onların bu cehennemden kurtulması yakındı. Atsushi karşısındaki 2 olgun insanlara hoşlandığı şeyleri anlatıyordu heyecanla, 2li de onu dinliyordu yüzlerinde yalan olmayan bir gülümseme vardı. Anlattığı şey yeni okuduğu romanın konusuydu, bu iki gencin kendisini bu denli severek, bıkmadan dinlediğini görünce gülmeden edemedi. Tabi yanlarına gelen çocuklar bu tapılası gülüşü elinden almak için hazırlardı adeta.

"ha? Gülüyor musun sen? Kimse çirkin dişlerini görmek zorunda değil!"

"evet, mide bulandırırcılar! Yuta ve suzuya san da zaten sırf sana acıdıkları için dinliyorlar"

Çocuk sözünü bitirdiği gibi yanındaki sarı, bukleli saçları olan kız anında konuşmaya başlamıştı.

"tanrım... Dişlerin zaten içler acısı! Umarım bide iğrenç kokmuyordur... Gerçi senden beklenir"

Düşünceleri elimi iki yana sallayarak kovdum, şuan zamanı değildi.

"anlıyorum, pekala ben işimin başına döneyim o halde"

"hai hai! Birazdan paket gelecek onu bekliyorum sipariş ettiğimiz birkaç yeni şey var! Geldiğinde bende onları ayarlarım"

Başımla onaylayıp not defter ve kalemi alarak yeni gelen müşterileri ağırlayıp siparişlerini aldım, higuchi san a not kağıdını verince siyah gözlüklü adamın beni eliyle çağırdığını gördüm. Hızlı adımlarla yanına gittim.

"buyrun efendim ne istemiştiniz?"

"ah aslında yapmak zorunda değilsin genç adam... Ancak şu çanta, taşımakta zorlanıyorum acaba yardım edebilir misin diye soracaktım, gelirken genç bir kız bana yardım etmişti ama eh... En azından yolun bir kısmına kadar yardım edebilir misin."

Cümleleri toparlamakta zorluk çeken adama baktım, elbette yardım etmek istedim, higuchi ye baktım.

"higuchi san! Bu beyefendiye çantasını taşımakta yardım edeceğim, hemen gelirim! İdare edebilir misin?"

"elbette, bu kız çok kez bu kafeyi tek başına idare etti. Ama birileri yardım etse iyi olur!"

"aaagh paket bekliyordum ama!"

"paket beklerken yoyo oynamak yerine 2 dakika atsushi nin yerine geç o halde"

Tachihara san sızlanarak kalkarken higuchi san zafer kazanmışçasına gülümseyip işine döndü, kıkırdadım. Çantayı tuttum ama kaldırırken fark ettim, gerçekten de ağırdı! Yanımdaki adam da çantanın bir diğer kolunu tuttu, birlikte kafeden çıktık, ona yol boyunca eşlik ettim, bu adam ise yüksek olmayan naif bir ses tonuyla bana gençliğini anlatıyor eski zamanların özlemini gideriyordu. O an geldiğimiz binayı fark etmemiştim. Bu demir parmaklıkı kapı, koca bina, bahçe... Hepsi yetimhaneme ait.

Blood And Moon //shin Soukoku Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin