150 41 32
                                    

Sabah saat 5'te çalan alarmla gözlerini araladı. Etraf zifiri karanlıktı, odayı aydınlatan tek şey telefon ışığıydı. Yavaşça yatağından doğruldu alarmı kapattı ve banyoya doğru yol aldı.

Abdestini alıp güzelce namazını kıldı. Tekrar banyoya gidip bu sefer düzgün bir şekilde yüzünü yıkadı. Odasına geri dönüp her zaman ki gibi okul üstünü giydi. Aynanın önüne geçip saçlarını tarayıp açık bıraktı. Çantasını ve ceketini alıp sessizce mutfağa geçti. Bir şeyler atıştırdıktan sonra dişlerini fırçalayıp evden çıktı.

Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu ama hâlâ soğuktu. Ceketini üstüne geçirdi ve kulaklıklarını takıp müzik dinleyerek okulun yolunu tuttu.

Okula geldiğinde saat daha yeni 6:40 olmuştu. Dersi 8'de başlıyordu. O zamana kadar bir kaldırım taşına oturup usulca beklemeye başladı.

Her 4 dakikada bir kulağında çalan müzik değişiyordu. Asla sıkılmıyordu müzikten âdeta iç içeydi. Müzikle can buluyordu.

Dakikalar birbirini kovaladı ve nihayetinde zil çalmıştı. Sınıfa geçip duvar kenarındaki sırasına oturdu. Yanında kimse oturmuyordu bu yüzden sırayı istediği gibi kullanabiliyordu.

Hoca sınıfa geldiğinde yüzüne dahi bakmadan ayağa kalktı. Kalkan 2-3 kişiden biriydi. Diğerleri ise sanki sınıf arkadaşı gelmiş gibi konuşmaya devam ediyordu.

Ders işlenmeden önce telefonlar toplandı. Genelde verirdi telefonunu ama o gün ilk defa vermeyip sakladı. Biliyordu çünkü sondu.

Edebiyat hocası dersi usul usul anlatmaya başladı. Bir gözü tahtada diğeri ise kızdaydı. Çoğu kez onla konuşmaya çalışmıştı ama o ısrarla bunu reddetmişti. Bir müddet sonra çabalamaktan vazgeçmişti. Ama bugün kararlıydı. Onla konuşacak ne sorunu olduğunu öğrenecekti.

Her gün bir öncekinden daha yorgun geliyordu okula ve gitgide endişeleniyordu. Öğle arası kesin konuşacağım diyip dersi anlatmaya devam etti.

O ise dersi dinlemiyor ve önündeki deftere bir şeyler karalıyordu. Ne manası vardı ki sonuçta artık işine yaramayacaktı.

Öğle arasına kadar sadece sırasında oturdu ve defterini karaladı.

Nihayetinde beklediği zil çalmıştı. Herkes dışarı çıkıp yemek yemeye gitmişti. O ise çantasını alıp okuldan çıkmıştı.

Arkasından biri seslenmişti ama duymamıştı veya duymak istememişti.

Edebiyat hocası onu çağırıyordu ama duymuyordu. Tam yanına gidiyordu ki başka bir öğrencisi geldi el mecbur kalmak zorunda kaldı.

Sahilin yolunu tuttu. Yarım saatlik mesafe vardı bu yüzden kulaklığını çıkardı ve müzik dinlemeye başladı.

En sevdiği şarkı çalıyordu. Hafifçe mırıldanıp eşlik etti.

'Ey protest halkım!
Bana ne yaptın?
İçinizden hiçbirinize ait hissedemiyorum'

Müziğin sesini biraz daha açtı ve elindeki deftere daha sıkı tutundu.

Sahile vardığında emin adımlarla kayalıklara doğru ilerledi.

Çantasını ve defterini bırakıp oturdu. Hırçın deniz kükrercesine oturduğu kayaya çarpıyordu. Hava gitgide daha çok soğuyor. Sanki güneş yapacağı şeyi önceden sezmiş gibi korkarak bulutların arkasına saklanmıştı.

Bu sefer kulağında başka bir müzik çaldı. Sevdiği başka bir şarkıydı.

En sevdiği bölüm geldiğinde eşlik etmeye başladı.

'Senin kollarında başlayan sabahlara
Biten gecelere doyamadım hâlâ
Huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat
Garip ama sen n'olur üzülme artık

Değilsin yalnız, bu bir veda değil
Mutluyum inan, anladım, bi' şanstı bu
Aşkınla dolu bir gün bile
Bir ömür yeter bize...'

Acaba hayatta onu mu kıskanıyordu? O yüzden mi bunları yaşıyordu?

Düşünmek istemedi. Artık düşünmekten bile yorulmuştu. Derin bir iç çekti ve defterine yazmaya başladı.

İlk önce anne ve babasına ardından kardeşlerine ve en sonunda ise edebiyat hocasına.

Onun için çok çabalamıştı. Her şeyin farkındaydı ama istememişti işte çünkü daha önce de birden fazla kez denemişti. Olmamıştı. Olmak istemedi.

Her şeyi yazdıktan sonra defterini kapattı. İlk defa o gün kalemini defterinin arasına koymak yerine üstüne koymuştu.

Kulağında yine aynı şarkı çalıyordu.

'Huzur bulduğunda kıskanırmış işte hayat.'

Artık dinlemek istemedi. Vakitte gelmişti. Kulaklığını çıkardı, telefonundan konumunu açtı ve çantasının yanına koydu.

Usulca kalktı kayadan.

İlk olarak ayaklarını suyun içine koydu. Bu his onda ürperme isteği uyandırdı. Su fazlaca soğuktu.

Daha sonra yavaşça dizlerine gelene kadar yürüdü. Deniz sanki onun inadına daha da soğumuştu.

Biraz daha ilerledi, bu sefer beline kadar gelmişti. Çenesi titremeye başladı.

Bir kaç adım daha attı. Su artık boynuna geliyordu. Üşüyordu ve nefes almakta zorluk çekiyordu. Hırçın deniz inadına daha çok çekiyordu onu içine.

Tam bir adım daha atıyordu ki ayağı taşa takıldı ve ileri doğru yere düştü. Düşmeden önce duyduğu erkek sesi yankılandı kulaklarında.

Yüzme bilmiyordu bu yüzden yapabildiği tek şey nefesini tutmaktı.

Yavaş yavaş sürüklendi aşağılara. Gözlerini zorlukla açtı. Saçları dans ediyordu suyun içinde. Çok kısa bir zaman sonra tuzlu su gözlerini yaktığı için kapatmak zorunda kaldı.

Nefes almak istiyordu son bir kez. Biraz daha çöktü aşağıya. Nefesi gitgide daralıyordu.

Gözünü açtı yine.O an gözünün önüne mutlu olduğu zamanlar geldi. Eskiden ne kadar da mutluydu. Ailesi ve arkadaşları ile geçirdiği anılar geldi aklına. Huzur doldu içi.

Son kez gözlerini kapattı. Belki de haklıydı.

Huzur bulduğunda kıskanırmış hayat.

Son.

Müziğin Sesi ~Mini HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin