siz, birbirinize aşk dolu bakışlar atarken izliyorum sizi bir köşeden. boğazım düğümleniyor, kalıyorum olduğum yerde. içimden bir taraf bağırıp çağırarak sana iyisinden bir tokat atmak istiyor, diğer tarafsa sessizce ayrılmak. oysaki ikisini de yapacak güce sahip değilim. duruyorum sadece. arkamdan rüzgar estikçe eserken ve eteğim uçuşurken hiçbir şey yapmamayı tercih ediyorum. sadece izliyorum.
nasıl hissettirdiğini anlayamadım hiçbir zaman. bazenleri beni, bembeyaz zarif ellerinle kutsamış bir kadın yapıyordun bazense hülyalı gözlerinin başkasına bakmasıyla kalbini söküp attığın bir kadın. şu anda ikincisini yaşıyorduk her zamanki gibi.
senin bana karşı ortan yoktu sevgilim, ya iyiydin ya kötü. canımı yakıyordun ama bütün bunları umursamayacak kadar mutaçtım sana, dokunuşlarına, kelimelerime ve sihirli yıldızlarına. sadece bende vardı o sihirli yıldızlar sonuçta, ya da ben öyle zannettim.
kafamı gökyüzüne çeviriyorum. mutlu iki bedeni görmek zayıf kalbime iyi gelmiyor. zorlansamda, bu soğuk aralık gecesinde eski seni bulmak için direniyorum. belki ay olup gelirsin bana veyahut kayan bir yıldız.
bazenleri bana bakan gözlerin de yıldızlar gibidir. eminim ki gözlerini gören yıldızlar sana inat daha da parlıyordur fakat nafile. senin güzelliğinin yanından bile geçemeyecek kadar acizdir onlar.
sen kelimelerle anlatılmayacak kadar güzelsin. bense.. bendim işte.
haklısın.
eminim ki Sana, seni utandırmıyordur. güzeldir, komiktir, sosyaldir.
garip.
sana ulaşmaya çalışmak beni artık çok yoruyor fakat bırakamıyorum seni. aşk, bu kadar acıtmalı mı? kalbim ağrıyor, delirecek gibi oluyorum. ama duruyorum sadece sen, onun kollarındayken. öpüşmelerimiz geçiyor aklımdan. ince ellerini yanaklarımın üzerine koyuşun, yavaşça daha da yaklaşman, bazenleri ellerinle saçlarımı çekiştirmen, vücudumdaki her noktayı ezberlemek için çabalaman.. bu lanet vücudumda sana ait o kadar çok anı var ki, bu canımı yakıyor. o kızın da mı vücuduna bırakıyorsun o sihirli yıldızlarını? rüzgar esiyor, senin her bir teline özenle dokunduğun saçlarım dağılıyor. acaba uçup gitmiş midir sihirli yıldızların saçlarımdan? utanıyorum sonra vücudumdan, senin dokunuşlarına muhtaç olduğu için.
fazla bir zaman geçmeden ellerim dudaklarıma gidiyor sen o kızı öperken daha da yaklaşmaya başladığında. haklısın diyorum tekrardan. eminim ki o kızın dudakları daha çok hoşuna gidiyordur benim klasikleşmiş kiraz tatlı dudaklarımdan. ellerimde ıslaklık hissediyorum çok geçmeden. ne ara gözlerim doldu da çoktan yol aldı senin ellerinin bir haftadır değmediği yanaklarımdan, bir fikrim yok fakat canım acıyor artık. rüzgar esiyor tekrardan. ikinizin de saçları uçuşuyor. öpüşürken dudaklarınızda bir gülümseme yayılıyor. mutlusunuz, huzurlusunuz. fazlalık gibi hissediyorum bilmem kaçıncı defa. zaten ben asla birilerine ait olamamışım ki. ailem bile bırakmışken beni, sen mi kalacaktın? lanet olsun yine, fakat haklısın.
gözlerimdeki yaşları siliyorum sizin mutlu hallerinizi izlerken. çok büyük ihtimalle birazdan zarif ellerinle o kızın da saçlarını çekeceksin. oraya bırakacaksın o sihirli yıldızlardan. sonra rüzgar gelecek, ve silecek hepsini fakat sen vazgeçmeyerek tekrardan serpiştireceksin onları.
peki ya benimkiler?
daha yeni sildiğim gözlerim tekrardan doluyor. silmek için yelteniyorum ancak ellerimin titremesi izin vermiyor sanki tekrardan akacaklarını bilerek. göğüsümde hissettiğim acıyla yüzümü ekşitiyorum ve jeton düşüyor; başka zor bir gece daha beni beklemekte. ceplerimi yokluyorum ilk başta, bir yerlerde ilaç var mı diye. elime iki üç paket değiyor ve çıkarıyorum onları sessizce. rahatsız etmek istemiyorum sizi, benimleyken huzurlu değilsin en azından onunla huzurlu ol istiyorum. paketlerin üzerini okuyorum fakat hiçbiri tam olarak ihtiyacım olan ilaç değil. ilacım bu kutulardaki haplar değil çünkü, sensin o. kalbim bir kere daha acıtıyor canımı senin adını anmamla.
kutulara bakarak seni düşünürken aklıma bir fikir düşüyor, hepsini içip yanınıza gelmek gibisinden. fikrin saçmalığına gülüyorum, aciz hissediyorum kendimi. sonrasında iki ağrı kesiciyi atıyorum hızlıca ağzıma. gözyaşlarım dinmiş değil. dışarıdan nasıl göründüğümü merak ediyorum. fakat senin yıktığın bir yıkıntı nasıl görünebilir ki? suya ihtiyaç duymadan yutuveriyorum iki hapı da.
yorgun argın adımlarımı evimize doğru çeviriyorum. vücudum dönmüşse de aklım sizin öpücüklerinizde kalıyor. kafamı çeviriyorum hafifçe, sihirli yıldızlarını serpiştiriyorsun onun saçlarına. biliyordum. gülmek geliyor içimden, sadece gülmek. ağlasam da bir faydası olmamışken gülmek istiyorum.
özür diliyorum bu aralık gecesinden de, sevilen bir insan olamadığım için.
-
her sey bok yolunda giderken dedim ki minchaeng de uzulsun. basladik artik
hayat zor be.
sinirim bozuk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sihirli yıldız tozları
Randomsen yarım kalması gereken bir aşkın mürekkebini tekrardan doldurdun. minchaeng