tenin, tenime değdi.

82 11 4
                                    

"mina." dedim sesim tam anlamıyla çıkamasa da. saatin kaç olduğundan haberdar değildim fakat gün doğuyordu yavaş yavaş. ve benim sevgilim, yani sen gecesini o kızın kucağında geçirmişti yine. kalbimde bir sızı bırakmaya yetti bu düşünce.

"neden uyumadın chae?" dedin kapatıcıyla kapatmaya çalışmama rağmen bariz bir şekilde 'buradayım' diyen göz altlarıma dokunarak. sesinde masumiyet vardı sanki beni aldatan sen değildin.

bir saniye. mina, sen bana dokunmuştun!

günlerin ardından sıcak tenini hissetmek beni hıçkırarak ağlatmaya yetmişti zaten. bilirsin, ağlak bir yapım var. her kavgamızda da vurduğun yanımdır zaten ağlamam. ama biliyorum ben, her kavgamızın sonunda gözyaşlarımı silen de sen olursun.

ağlamaya başlamamla beraber senin de gözlerin doldu. fark etmiştin mina, sonunda fark etmiştin. aldattığın sevgilinin sensiz yapamadığını fark ettin.

"chae'm, noldu kuşum?" dedin sesini kontrol etmeye çalışarak. nedense kucağında ağlamak istedim, neden bana bunu yapıyorsun diyerek koynunda yatıyorken kokunu içime çeke çeke. çünkü biliyorum, yarın sen de olmayacaksın, bununla beraber kokun da. ve ben çoktan parfüm şişenin yarısını kullandım.

ilaçların biraz da ağlamanın etkisiyle bacaklarım beni tutamadı. yere düşerken belimden tuttun. aman tanrım, sen bana dokunuyorsun! 

"ilaç mı aldın güzelim?" dedin oldukça sakin bir tonda. oysaki sakin falan değildin, ellerinin titreyişinin farkındaydım. ama saçma geldi mina, çok saçma. kalbimi kırdıktan sonra, senin kucağında senin için ağlamak gururumu çok kırdı sanki kalmış gibi. belki de kalan son kırıntılardı bana bu hissi hissettirenler, fakat onlar da paramparça olmuştur sanırım. "sana ulaşmaya çalışmak yoruyor beni mina." dedim sesimin sana ulaşacağından emin bile olmayarak. fakat benlerle süslenmiş yanaklarından süzülen bir yaş gördüğümde beni duyduğunu anladım. "ulaşamıyorum sana minari," dedim kafamı iki yana sallayarak. "ve kalbimi ağrıtıyor bu."

yukarıya kaldırdın kafanı usulca. biliyorum, gözyaşlarını itiyordun geriye. bir şey söyleyecektin. başım dönse de dikleştim ve yanaklarımdaki gözyaşlarını bir çırpıda sildim.

bakışlarını bana çevirdin. gözümü bilene kırpmadım sana bakabilmek için. bana bakıyordu gözlerin, eskisinden farklı olsa da. benim bildiğim minari'nin gözleri boncuk gibiydi. parlardı her daim. bu gördüğüm kişi sana benzemiyordu, sen değildin bu mina. bana bakışların böyle olmazdı senin. beklenenin aksine, ağlamadım bu kez. onun yerine kalbim ağladı.

"özür dilerim güzelim." dedin saçlarımı geriye iterken. sihirli yıldızlarını serpiştiriyordun işte. ben de o kız gibi olabilmiştim sonunda. sana yeterli gelebilmiştim. "buradayım ben, gitmeyeceğim hiçbir yere." inanmadım sözlerine. her ne kadar dokunuşların beni deli etse de, inanamadım. "sonraki gece gelmeyeceğini biliyorum, çocuk kandırma." dedim her ne kadar sesim hala oldukça kısık çıksa da. "sonuçta geceni onun kucağında geçirmelisin." diye eklemek istesem de tuttum dilimi. korkmuştum beni bırakacağından, sanki hep yapmıyormuş gibi. çünkü kabul edemesem de, özlemiştim mina dokunuşlarını, sihirli yıldızlarını. derin bir nefes aldın, beklediğin cevap bu değildi çünkü. her bir zerrene ihtiyaç duysam da yapamıyordum. içimdeki nefret ağır basıyordu nedensizce. oysaki aşıktım sana ben hala, sen ne kadar beni itmeye kalksanda.

"yerden kalkalım mı?" dedin dediklerimi sindirdikten sonra. verecek bir cevabın yoktu zaten, farkındaydım. istemsizce gülümsedim. nasıl açıklanırdı ki zaten birini aldattığın? ne diyecektin, sen bana deliler gibi aşıkken ben senin sevgini yeterli bulamadım, başkasının kucağındayken buldum o sıcaklığı ve sevgiyi, böyle mi açıklayacaktın bana?

lafını ikiletmeden kalktım. her an düşüp parçalanabilecek bir porselenmişim gibi tutuyordu bembeyaz, zarif ve kemikli olan ellerin, benim ince belimden. güçsüzdüm, konu sen olunca çok güçsüzdüm. tek bir kelime bile etmeden odamıza götürdün beni. narin ellerin alnımı buldu ilk başta, sıcak ellerinle karşılaşmak irkilmeme sebep oldu ilk başta. dışardan gelmiştin mina, ona rağmen senden daha mı soğuktum? kendi kokun sinmiş olan ceketini çıkarttın kücük bir hareketle. o an gördüm eskiden yer yer morarttığım, her bir noktasını ezbere bildiğim, dokunuşlarımla kendimce kutsadığım o vücudunu. siyah bir crop giyinmiştin, altına da en sevdiğim eteklerinden birini. bunların hepsini o kız için yaptığını bilsem de açmadım ağzımı, açamadım daha doğrusu. sonrasında ceketini giydirdin bana. naziktin, acelen de yoktu hiç. sadece iyi olmam için uğraşıyordun tıpkı eskisi gibi. gözlerine baktım sonra, fakat bulamadım eski minari'mi orada. buruk bir tebessüm yer etti dudaklarımda senin gözlerine bakarken. sonrasında yatağa yatırdın beni, yorganı iyice sardın bana. eskiden sevişmelerimize şahit olan bu oda da sessizdi artık. hatta öyle ki günlerdi buraya gelip de yatmıyordum. gecelerim, seni o kızla izlemekle veyahut yuvarlak masamızda düşünmekle geçiyordu.

yanıma yatmanı bekledim mina. oysaki sen son kez bana bakarak çıktın odadan. haberdar değildin arkanda bıraktığın sevgilinin yatağınıza döktüğü gözyaşlarından.

sihirli yıldız tozlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin