Babamın odasının önüne kadar geldiğimiz sırada tam içeri adım atacak iken arkamı dönüp baktığımda Hatem'in benim ardımdan gelmediğini gördüm. Yanına gittiğimde konuşmaya başladık.
"Hatem, ne oldu? Sen beni yalnız bırakmazdın."
"Ben gelmeyeyim istersen, sanırım senin içeri tek başına girmen daha iyi olur."
"Hayır hayır, çekinme sende gel, beni yalnız bırakma, şu an sana ihtiyacım var."
"Madem öyle istiyorsun, seni yalnız bırakmayayım o hâlde." Diyerek gülümsediğinde gülümsemesine karşılık verip onun yanıma gelmesini bekledim. Yanıma geldiğinde birlikte içeri girdik. Girdiğimizde orada çalışan hemşirelerin biri ilaçlarını babama veriyordu. Tabii hemşireyi görünce aklıma Sibel gelmedi değil, ama tabii ki de o değildi! o an aklıma gelen düşünceleri savuşturup söze girdim.
"Merhaba, babam için gelmiştik ama müsait bir zamana denk gelmedik sanırım."
"Merhaba, yok hayır buyrun bende çıkıyordum zaten, hastayı fazla yormamak adına ziyaretiniz 1 saati geçmesin olur mu?"
"Olur tabii, teşekkür ederim."
"Rica ederim geçmiş olsun."
Hemşirenin cümlesi bittiğinde içeri geçip kapıyı kapattım. Babamın yatağının yanında ki sandalyelere oturduğumuzda bir hayli heyecanlıydım, ama babam henüz kendinde değildi bizimle konuşamıyordu, hatta gözlerini bile açmıyordu. Uzanıp babamın elini tuttum, gözlerimi kapattım, o an çok güzeldi, onunla konuştuğumu hayal ettim. Ben belki bir tepki verir diye düşünürken hiç bir tepki alamamak beni çok sarsmış olacak ki gözlerimden akan yaşlar bir cevap niteliğindeydi. Gözlerimin hâlâ kapalı olduğu sırada elimi tutan sıcak bir el karşısında irkildim. Daha sonra aynı elin gözümden akan yaşı silmesiyle biraz olsun daha iyiydim. Gözlerimi araladığımda bu elin sahibi olan Hatem ile göz göze geldik, ve kulağıma eğilip fısıldadı.
"Ne kadar üzüldüğünü görüyorum ve bende üzülüyorum ve sana kıyamıyorum da. Bugünlük bu kadar olsun, seni dinlenebilmen için beğeneceğini düşündüğüm bir yere götüreceğim, hadi gel benimle.
"Nereye gideceğiz ki?"
"Şşşşt soru sorma, benimle gel. Benim yanımdayken güvendesin rahat olabilirsin."
"Tamam öyle olsun."
Dediğimde birlikte odadan çıktık. Arabaya doğru yürüdük. İkimizde orada ki yerimizi aldığımızda yol bitene kadar konuşmadık. Vardığımız da benim için açtığı kapıdan dışarı çıktım. Nerede olduğumuzu tam olarak bilmesem de oldukça lüks bir semtteydik. Birbiri ardınca sıralanmış renkli evler ve onları tamamlayan pahalı mağazalar ilişti gözüme. Etrafta hiç satıcı yoktu, her yer olabildiğine lükstü. Süslü sokaklardan geçip bir evin önünde aniden durduk. Bu ev oldukça büyüktü, binanın dışı bir oteli andırıyordu hatta ilk başta otele geldiğimizi zannetmiştim. Daha sonradan bir ev olduğunu anladım. Kısa bir duraksamadan sonra Hatem'e buranın kimin evi olduğunu sordum. Kendi evi olduğunu söylediğinde şaşırmıştım ama bu çok kısa sürdü. Ardından hiç beklemediğim şekilde Hatem birden bire elimi elinin arasına aldı ve yüzüne o sıcak gülümsemelerinden biri yerleşti. Ben afallamış gözlerle ona bakarken o yürümeye devam etmemiz gerektiğini söyledi ve devam ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Krizantem
Teen Fiction3 serilik hikayenin ikinci kitabıdır. Her gün yeni bölüm ❤️ 04.10.22 # 2- krizantem # 3 - kırmızı