2- "Sessizliğin Doğurduğu Çığlıklar."

244 28 50
                                    

Selaaam!
Yeni bir bölümle beraberiz!
Bölüm sonunda görüşmek üzere.
Keyifli okumalar dilerim. :)

🫀

Numarayı birçok kez aramama rağmen ulaşamıyordum. Bu son damlaydı. Zaten patlamaya hazırlanan bir volkan gibiydim ve bu da tüm iplerin kopmasına yetmişti. Arka kapıdan dışarıya sızdığımda anahtarı üzerinde olan babamın arabasını alıp yola çıktım. Aklım, fikrim annemdeydi. Ona bir şey olursa ne yapardım ben?

İbre iki yüzü gösterirken gaza daha da yüklendim. Dakikalar sürmeden arabayı hareket halinden durdurup eve hızlı adımlarla koştum. Dudaklarımın arasından küçük bir çığlık koptu.

"Anne!"

Ev de hiç bir hasar yoktu. Annemin odasının kapısının önüne ilerledim. Adımlarım duraksadı, elim asla o kapı kolunu itmedi. Kalbinin attığını söyleyen kalp cihazının sesini işittim. Binlerce defa şükürler olsun, hayattaydı. Zihnimle, zaafımla oynuyorlardı! Beni delirtmeye çalışıyorlardı. Bahçeye çıktığımda simsiyah giyinmiş duvarlara benzin döken adama dehşetle baktım. Arka taraftan dolanıp dirseğimle ensesine baskı yapıp durmasını sağladım. Çantama yerleştirdiğim silahı çıkartıp kafasına dayarken, "Beynini dağıtıp içiririm sana. Yürü!" dedim tehditkar bir ses tonuyla. Ellerim, kendini simsiyah kamufle eden adamın sırtını ele geçirirken tırnaklarımı daha da tenine batırmamla göğüs kafesine çoktan ölüm korkusu yerleşmiş olmalıydı. İniltilerini umursamadan asılıyordum. Cüssesi yüzünden neredeyse bende onunla birlikte sürükleniyordum. Yakalanacağını düşünmemiş, elini kolunu sallayarak gelmişti buraya. Karanlık dumanlıkların ormanı kaplaması yüzünü görmekte zorluk çektiğim adamı taş, toprak dolu çimenlerin arasına ittim. Yüzünün hasar almasını umursamadan tırnaklarımı saplayarak çıkarttım kar maskesini. Daha önce hiç görmediğim kahverengi hareler, harelerime korkuyla yalvarmaya başladı. Acı kahverengi gözleri dolmuş, kemerli burnu soğuktan kızarmıştı. Bu yüz hiç tanıdık gelmiyordu.

"Yemin ederim benim bir suçum yok! Ben emir kuluyum. Yalvarırım bırak beni." Neredeyse ayaklarıma kapanmak üzere olan adamı keskin bakışlarım durdurmaya yetmişti. Yalvarmaya bile korkuyordu."İnanın bana. Yemin ederim suçum yok!" Sürekli yemin etmesi canımı sıkıyordu.

Çok sevdiğim yazarın canlandırdığı bir karakterinin sözü var. Doğruluğuna tüm kalbimle inandığım bir söz vardı:

Yemin etme. Yalanlar yeminlerin arkasına gizlenir ve benim yeminlere ihtiyacım yok.

Yalanların göstergesi olan yeminlere inancımın imkanı yokken, bugün bu adamın sağ çıkmasının da hiç bir imkanı yoktu.

"Senin sahibin kim?" Dakikalar sonra dudaklarımdan yuvarlanan cümle karşımdakinin kaskatı kesilmesini sağlayan son derece net ve tehdit dolu ses tonumdu.

Sustu.

"Söyle! Kimin köpeğisin?" Sesimi yükseltmemle titremesi bir oldu. Yakalanma korkusu kalbini saran bu adam elimde sabit duran silahtan gözlerini ayıramıyordu.

Saniyelik gözlerini olduğumuz çevreye döndürerek yardım aradı.

"Burada geberip gitsen kimsenin ruhu duymaz. En fazla yaban hayvanlarına bir aylık ziyafet yemeği çekmiş oluruz." dedim sakinlikle gülerek.

"Yapma." dedi gözlerini tekrar elimde ki silaha çevirerek. Cüsseli bedeniyle belki beni alt edebilirdi. Fakat yapmadı, korkusunun üstesinden gelemedi. Aksine yaşlı göz pınarlarını, harelerimde birleşip bakışlarıyla yalvarmaya başlamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ateş ve SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin